Son çare kardeş katli olmuş

Kanuni Sultan Süleyman döneminden ilham alınarak kurgulanan Muhteşem Yüzyıl dizisinde Şehzade Mustafa'nın öldürülmesi sahnesi tüm Türkiye'de büyük yankı uyandırdı. Fatih Sultan Mehmet'in ünlü Kanunname-i Âl-i Osman'ını yayınlayan Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, 'Mesele dönemin şartları içerisinde değerlendirilmelidir. O dönemde başka çarenin kalmadığı kanaatindeyim' diyor. YUSUF GENÇ | 22 ŞUBAT 2014, 16:58

Son çare kardeş katli olmuş
23 Şubat 2014 - 13:11

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, II. Mehmed'in şehzade katliamlarını sistemleştiren meşhur 'Kanunname-i Âl-i Osman'ını yayınlayan önemli bir tarih hocası. Bugün hala canlılığını koruyan şehzade katliamı geleneği üzerine meselenin aslını konuşabilecek Türkiye'deki en yetkin isimlerden biri. Muhteşem Yüzyıl dizisinin geçtiğimiz haftaki bölümünde ekrana gelen Şehzade Mustafa'nın öldürülmesi sahnesi üzerine şehzade katliamı yeniden gündeme geldi. Biz de Abdülkadir Özcan'la meselenin esasını ve Türk devlet geleneğindeki yerini konuştuk.

Bugün Muhteşem Yüzyıl dizisi üzerinden tekrar tartışılıyor şehzade katliamları. Var ve gerçek olduğunu biliyoruz ancak bugün bizim nasıl okumamız gerektiğinden başlayalım.

Kardeş katli uygulaması, değil günümüzde, XVII. yüzyıl sonrası Osmanlı Devleti'nde bile hemen tamamen kalkmış bir meseledir. Ufak tefek bazı infazlar ise çok özel şartlarda gerçekleşmiştir. Eski Türk devlet geleneğinde devlet ve hükümranlık hükümdar ailesinin ortak malıdır. Hakanın ölümünden sonra topraklar paylaşılır, fakat eyaletlerdeki beyler 'Ulu Bey' denilen hükümdara tabi olurlardı. Ancak çoğu zaman aralarında anlaşmazlık çıkar, kıyasıya mücadeleler başlar ve bundan da en büyük zararı halk görürdü. Bu uygulama İslâmiyet sonrası Türk-İslâm devletlerinde de devam etmiş, fakat bu parçalanmalar devletin ömrünü kısaltmıştır. Büyük Selçuklu İmparatorluğu bunun en çarpıcı örneğidir.

Osmanlı'da nasıldı?

Osmanlı Devleti'nde de kuruluş yıllarında ülüş sistemi denilen eski paylaşma geleneği kısa süreliğine de olsa uygulanmış, fakat Batı'dan gelen Haçlı kuvvetlerine karşı koyabilmek için Murad Hüdavendigâr'dan itibaren hâkimiyetin bölünmezliği ilkesine geçilmiştir. Fakat bu pek kolay olmamıştır. Zira her şehzade hükümranlık hakkının bulunduğu gerekçesiyle etrafına asker toplayarak ayaklanmış, böylece binlerce kişinin hayatı sönmüştür. Bilindiği gibi Murad Hüdavendigâr kendisine karşı taht iddiasında bulunan oğlu Savcı Bey ile kardeşleri Halil ve İbrahim'i öldürtmüştür. İlk hadise budur. Aynı şekilde Yıldırım Bayezid kardeşi Yakup Çelebi'yi isyan hazırlığında bulunması sebebiyle öldürmüştür. II. Murad Bizans'ın kışkırtmasıyla taht için ayaklanan amcası Mustafa ile kardeşi Mustafa çelebileri öldürtmek zorunda kalmıştır. Büyük Selçuklu Devleti'nin ilk hükümdarı Tuğrul Bey'in kardeşi İbrahim Yinal'ı öldürttüğü, bilinmektedir.

Evet, Fatih Sultan Mehmet de bu listede var…

II. Mehmed tahta rakipsiz çıkmasına rağmen, bir tehlike söz konusu olabilir endişesiyle henüz bebek yaşlarda olan kardeşi Ahmed'i boğdurtmuş ve kardeş katli uygulamasını kanun maddesi haline getirmiştir. Bunun başlıca sebebi Orhan Gazi hariç hemen her padişahın cülûsunda şehzade ayaklanmalarının çıkmasıdır. Son zamanlarda çok tartışılan bu konu, devrin şartları içinde mütalaa edilmelidir. Bir defa devlet ve hükümranlık hanedanın ortak malıdır. Asıl sıkıntı Türk devlet geleneğinde ve 1876 Anayasa'sına kadar Osmanlılarda oturmuş bir veliahtlık kurumunun olmayışıdır.

DÖNEMİN ŞARTLARINI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK ZORUNDAYIZ

Peki, ülüş sistemi uygulansaydı ne olurdu?

Eğer ülüş sistemi uygulansaydı Osmanlı Devleti Haçlı saldırıları karşısında kısa sürede parçalanır ve dağılırdı. Meseleye demokratik cumhuriyetlerin yürürlükte olduğu günümüz şartlarında değil, dönemin şartlarını göze alarak bakmak, başka çarenin bulunamamış olmasıyla değerlendirmek gerekir kanaatindeyim.

Bir tarihçi olarak İslam hukuku açısından meseleyi nasıl görüyorsunuz?

Kardeş veya evlat katli meselesinde iki husus var. Biri isyan eden şehzadenin öldürülmesi, diğeri hiç suçu olmayan şehzadenin katli... Birincinin İslâm hukukunda yeri vardır ve tazir cezaları içinde mütalaa edilebilir. Kafaları karıştıran husus hiçbir suçu olmayan, hatta bebek yaşlarda olan bir şehzadenin öldürülmesidir. Buna şer'i hukukta bir dayanak bulmak zordur. Hukuk tarihi araştırmacıları bu uygulamayı örfî hukuka dayandırmaktadır. Zaman zaman daha önceki Türk devletlerinde de görülen kardeş katli uygulaması kuruluş yıllarından itibaren Osmanlı Devleti'nde de yapılmış, Fatih Sultan Mehmet de adeta gelenek haline dönüşen isyan olaylarına son vermek için tamamen mecburiyet altında kanunlaştırmıştır.

Burada bir parantez açarak hemen ifade etmeliyim ki, kardeş katlini öngören kanun maddesinde öldürülecek şehzadenin yaşı söz konusu edilmemiştir. Saltanata geçenin, kardeşlerini nizam-ı âlem için öldürtmesine cevaz verilmiştir. Nitekim hanedan sisteminde çocuk, hatta bebek yaşta birinin tahta çıkması vaki olmuş, devlet naiplerle idare edilmiştir. O yaşta birinin zaten isyan düşüncesi bile yoktur ama onu kullanmak isteyenler her zaman var olmuşlardır. IV. Mehmed'in yedi yaşında cülûs ettiği, hatta cülûstan sonra yeniçeri ağasının kucağında sünnet olduğu bilinmektedir.

FATİH, EHVEN-İ ŞERRİ TERCİH EDİYOR

Peki, bu uygulama nasıl sistemleştiriliyor. Devlete isyan olarak görüldüğü için mi ulema tarafından idam verilebiliyor şehzadeler hakkında?

Az önce de belirtmeye çalıştığım gibi İstanbul Fatihi bakıyor ki, her taht değişikliğinde isyan çıkıyor... Hele büyük dedesi Yıldırım'ın Timur tarafından esir edilip devletin dağılmasından sonra oğulları arasında çıkan kanlı taht kavgalarının, babası II. Murad'ın amcası ve kardeşi Mustafa çelebilerle yaptığı savaşların binlerce cana mal olduğunu görünce meseleyi hanedan içine çekiyor. Meseleyi savaşsız olarak, sadece hanedan üyesini öldürterek çözmeyi yeğliyor. Adeta ehven-i şerri tercih ediyor denilebilir. Milletin bekası için kendi ailesine kıyıyor.

Şehzade Bayezid için şeyhülislam fetvası alınmıştı

Fatih'in kardeş katli maddesinin sonuna koyduğu, 'ekseri ulema tecviz etmiştir' cümlesi ile bazı ulemanın buna cevaz vermediği de anlaşılıyor…

Evet, bu ifadeden bazı ulemanın destek vermediği anlaşılabilir. Ancak çoğu ulemanın sükût etmesinin ikrar olarak değerlendirildiği de düşünülebilir. Yalnız hemen belirtmeliyim ki burada söz konusu olan isyan belirtisi olmayan bir şehzadenin katlidir. İsyan eden şehzadeler için fetva alınmıştır. Son bir örnek Kanuni Sultan Süleyman'ın İran'a sığınan oğlu Bayezid'in öldürülmesidir.

II. Mehmed'in kayıt altına aldığı bir uygulama bu ama daha sonraki tarihlerde 'Ekber-Erşed' sistemi getiriliyor.

Evet, malum madde Kanunname-i Âl-i Osman'da geçmektedir. Maddenin baş kısmında 'Evlâdımdan saltanata geçen…' lafzından anlaşılmaktadır ki, taht babadan oğula intikal edecektir. Nitekim o zamana kadar gelen padişahlar hep babalarına halef olmuşlardır. Kardeşe intikal söz konusu değildir. Fatih Sultan Mehmet de bu uygulamaya dokunmamış, maddede 'evlâdı' zikretmiştir. Uygulama XVII. yüzyıl başlarına kadar bu şekilde olmuş, I. Ahmed'den sonra ekberiyet yan hanedanın en yaşlı üyesinin tahta geçme uygulaması başlatılmıştır. Ancak bu tamamen oluşan şartlardan doğmuştur.

Osmanlı'nın uğursuz kanunu

Şehzade katliamlarının dönem açısından durumu nedir yani dönemin Osmanlı halkı için Şehzade siyasetleri nasıl karşılanıyor?

Karizmatik ilk on Osmanlı padişahları zamanlarındaki uygulamalardan Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Şehzade Mustafa'nın bir entrika sonucu katli asker ve halk üzerinde derin izler bırakmış, mesele Veziriazam Rüstem Paşa'nın görevden alınmasıyla çözümlenmeye çalışılmıştır. Fakat III. Murad'ın beş, III. Mehmed'in 19 kardeşini ve bir oğlunu öldürtmesi kamuoyunda büyük tepkiyle karşılanmış, XVII yüzyılın ünlü tarihçilerden Peçevi İbrahim son uygulamaları 'Osmanlının uğursuz kanunu' olarak değerlendirmiştir. Hatta halk özellikle de asker, zaman zaman şehzadelerin hayatta olup olmadıklarından emin olmak istemişlerdir.

III. Mehmed'in iktidarında olan 19 tabut olayı nasıl gerçekleşti?

Bu tür hazin olaylar Osmanlı kroniklerinde anlatılmaz bir cümle ile geçiştirilir. Bu şehzadeler III. Murad'ın oğulları, III. Mehmed'in kardeşleridir. Olay malum madde gereği sarayda vuku bulmuştur. Eski Türk devlet anlayışında hanedan üyelerinin kanı kutsaldır, akıtılmaz. Dolayısıyla öldürmeler mutlaka boğma şeklinde gerçekleştirilirdi. Saray kapısından çıkan ve Ayasofya haziresinde II. Selim türbesine götürülen bu küçük tabutları gören halkın tepkisi elbette büyük olmuştur. Bildiğimiz bu... Nitekim XVII. yüzyılın ikinci yarısında klasik anlamda şehzade katli vuku bulmamış, yukarıda belirtildiği gibi tamamen özel şartlarda gerçekleşmiştir.

Şehzade Mustafa'nın öldürülmesi kırılma noktasıdır

Güncel olan tartışma üzerinden şunu da sormak isterim, Şehzade Mustafa bir komploya mı maruz kaldı gerçekten?

Şehzade Mustafa'nın katli olayı gerçekten çok hüzün vericidir. Gerek zamanında gerekse günümüzde ve gelecek zamanlarda da hiç unutulmayacaktır. Zira bu hadise tarihçiler tarafından Osmanlı tarihinin çok önemli kırılma noktalarından biri olarak değerlendirilmiştir. Her ne kadar keşkelerle tarihin yargılanması doğru olmasa da insan ister istemez bu kelimeyi söylüyor. Zira peş peşe gelen padişahların ne kadar yeteneksiz oldukları, sefere çıkma geleneğine uymadıkları malumdur. Her neyse… Şehzade Mustafa'nın Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa ikilisinin entrikalarıyla katledildiği kesin gibidir. Hürrem Sultan kendi oğullarından birinin tahta geçmesini arzu ediyordu. Zira saltanat kanunu gereğince Mustafa padişah olursa onları öldüreceği endişesini taşıyordu. Hadise dönemin tarihlerinde ve Mustafa için yazılan mersiyelerde 'Mekr-i Rüstem' yani Rüstem'in hilesi olarak değerlendirilmiştir. Bir başka mersiyede Hürrem Sultan 'Rus cadısı' olarak nitelenmiştir. Tabi hadise halk ve asker tarafından büyük tepkiyle karşılanmış, olaylar Rüstem Paşa'nın azli, Mustafa'nın yakınında bulunanların maaşlarına zam yapılmasıyla yatıştırılmaya çalışılmıştır.

yenişafak gaz. http://yenisafak.com.tr/pazar-haber/son-care-kardes-katli-olmus-23.02.2014-620653

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum