Selim İleri: Nahit Sırrı'nın Mektupları

Geçen gün Ömer Türkeş'le konuşuyorduk: Son yıllarda Nahit Sırrı Örik'in eseri için çok kişi yazdı.

Selim İleri: Nahit Sırrı'nın Mektupları
01 Ocak 2012 - 16:38

Geçen gün Ömer Türkeş'le konuşuyorduk: Son yıllarda Nahit Sırrı Örik'in eseri için çok kişi yazdı.

Bu eserin döneminde önemsenmemesi üzerine yazıldı, Ömer Türkeş bir yazısında önemsemeyişin sebeplerini irdeledi. Bahriye Çeri'nin emek ürünü incelemesi; dediğim gibi başka yazılar çiziler...

Oysa, Sultan Hamid Düşerken dışta tutulursa, Nahit Sırrı hâlâ okurla buluşamadı. Ölümden sonra ünlenen yazarlar arasında değil. Yaşarkenki yalnızlığını bugün de koruyor.

Ömer Türkeş'le söyleştiğimiz akşam, eve dönünce, Nahit Sırrı'nın mektuplarını yeniden okudum. Yaşar Nabi Dost Mektuplar adlı derlemesinde Kıskanmak romancısının bazı mektuplarını yayımlamıştır. Yaşar Nabi kısa bir portre yazısı da yazmış; Örik'in upuzun boyundan, seyrelen saçlarından, gözlüğünü çıkarınca büsbütün küçülüp çipilleşen gözlerinden söz açmış.

Nahit Sırrı saçlarının seyreliyor olmasına çok üzülürmüş. Bir yandan da, herkesi çekiştirmekten, yermekten, dahası, herkesin fiziksel kusurlarını alaya almaktan hoşlanırmış. Tuhaf ikilem.

Yayınlanmış mektuplarında Kıskanmak romancısı, postanedeki kalabalığa, "ahali"nin "çirkinliğine ve kokusuna" tahammül edemediğini yazıyor. Derhal dışarı çıkmış. Sonra tekrar postaneye girmiş. Bir giriş, bir çıkış. Nihayet gişeden "bir miktar alacağını" almış. Nahit Sırrı bir hayli söyleniyor, için için sövüyor.

Aynı mektupta Reşat Nuri Güntekin'den şöyle söz açmış: "Reşat Nuri Bey'in babası ölmüş, paraya kıyıp telgraf çekemedim; fırsat bu fırsattır diye İstanbul'da bir müddet yan gelip oturması pek muhtemeldir."

Mektubu bitirirken Yaşar Nabi'ye "Bâki tendresses aslanım" diyor.

Mektuplarda para ve alacak sorunları sık sık geçiyor. Yaşar Nabi'nin Mete piyesi Ankara'da oynanacak; Nahit Sırrı sevindiğini belirtmiş, "Burada oynanmış olan işbu millî piyeslere vafir akçe veriyorlar. Dikkat et ki sana da versinler. Vermezlerse feryat ü figan et!"

Bu satırlar 1932'de kaleme alınmış. 1933'te Örik, ödenekli tiyatrolarda oynansın gayesiyle Sönmeyen Ateş oyununu yazar. Sönmeyen Ateş oynanmayacak, unutulup gidecektir.

Yazarın para pul konusundaki sorunları, kaygıları, yani geçim derdi bitecek gibi değil. Yaşar Nabi'ye bu konudaki önerileri de: "Hüseyin Rahmi Bey'in Milliyet'teki romanı yakında bitiyor mu? Nasıl bir şeymiş hiç fikrin var mı? Senin roman neşrolunurken edebiyat sahifesini yine sana versinler. Sayende beş on para alalım, yüzümüz gülsün, gönlümüz açılsın, kalemlerimiz pastan kurtulsun!"

Mektuplarda gönlünün acısını bilinçaltı bir dürtüyle ifade ediyor: "Muhit'teki resim affreuse (korkunç) değil mi? Bana ben bu derece çirkin değilim gibi geliyor. Bu bir hayal ise bile tashih etmek istemem."

"Muhterem Abdülhak Şinasi"yle edebiyatları, dünyayı alımlayış açısından değil ama, üslûpta, biçimde benzeşse de, mektupların saptadığı gibi, Ankara'da, İstanbul'dan uzakken, bir gece adamakıllı kavga ederler. Kavga hemen mektuba aktarılır:

Karpiç'teki akşam yemeğinde, Abdülhak Şinasi'yi, Hasan Cemil'le birlikte oturduğu masaya dâvet eder Nahit Sırrı. Abdülhak Şinasi tek başına oturmaktadır. Bu, kısa, açıklama, bilgilendirme ve çözümlemelerden kaçınan, sezdirilerle yetinen mektup, Dostoyevski romanlarından 'fırlamış' bir sahneyi çağrıştırır gibidir.

Karpiç'te son müşteriler ayrılıncaya kadar oturulur. Boyuna kavga edilir, birtakım edebî yazılar konusunda sert dille tartışılır. Hasan Cemil Bey Evkaf Apartımanı'na bırakıldıktan sonra, Yenişehir yolunda kavga devam eder. Sait Faik'in adı anılır. Nahit Sırrı hakarete uğradığı kanısındadır: "Üç saat bilâ fasıla beni tahkir etmiş olduğunu ve tarafımdan sanki bir ahretlik oğlu imişim gibi tahammül gösterdiğimi..."

Abdülhak Şinasi sanki büsbütün hor görmek istemektedir. Yaşar Nabi'nin de Nahit Sırrı'dan hiç hoşlanmadığını söyleyerek son darbeyi indirir.

Edebiyatımızın yaşantı tarihi üzerinde hemen hiç durulmadığından şu zengin malzeme yitip gitmiş. Meselâ Hasan Cemil kimdi? Meselâ Sait Faik'ten hangi sebeple söz açılmıştı? Rekabetler, çekemezlikler, belki bambaşka dramlar. Derin sağırduyarlık hepsinin üstüne ölü toprağı serpmiş...

01 Ocak 2012, Pazar-zaman gaz.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum