Rusya: Knezlikten Çarlığa

Rusya ile ilk ilişkilerimiz Moskova Knezliği zamanındabaşladı. Knezliğin, Osmanlı Sarayı’ndaki protokolde yer alması ise Çar Deli Petro zamanında oldu.

Rusya: Knezlikten Çarlığa
02 Mart 2016 - 21:06

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ile gerilen ilişkileri değerlendirirken Veziriazam Sokullu Mehmed Paşa’nın, İnebahtı Deniz Muhârebesi sonrasında Venedik Elçisi’ne söylediği, “Biz Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kestik; sizse İnebahtı’da bizim sakalımızı traş ettiniz. Kesilen kol yerine gelmez ama, kesilen sakal, daha gür olarak yeniden çıkar.” sözlerine yer verdi. 

Sokullu Mehmed Paşa, bu sözleri, Rusya ile ilgisi olmayan bir savaş sonrası söyledi. Ancak, Sokullu’nun  aynı yıllarda başlattığı Don-Volga Kanalı projesi tamamlansaydı, Rusya’nın tüm organları kesilecekti.

İNEBAHTI’DA NE OLDU?

O dönemde, Kıbrıs gibi hem askeri hem ticari açıdan stratejik önemi olan adanın Venediklilerin elinden çıkması, Hristiyan dünyasını harekete geçirdi. Papa, İspanya Kralı ve Venedik Dukası arasında kutsal ittifak kuruldu. Kutsal İttifak Donanması ile Osmanlı Donaması arasında İnebahtı’da, dünya târihinin en büyük deniz muhârebelerinden birisi yapıldı. Osmanlı donanması yenildi. 142 gemi yok oldu, 20 bin Osmanlı askeri öldü (1571). 

RUSLARLA İLK İLİŞKİLER TİCARETLE BAŞLADI

1475’de, Karadeniz’in en mühim ticârî limanı olan Kefe’nin Osmanlı Devleti’nin eline geçmesiyle Kırım Hanlığı Osmanlı Devleti’ne tâbi oldu. Bu târihle birlikte, henüz bir knezlik olan Moskova ile dolaylı ilişkiler başladı. Osmanlının elinin Kırım üzerinde olması, Lehistan ile Altınordu arasında sıkışan Moskova Knezliği için mühimdi. Altınordu hanlarına ve Lehistan’a karşı bağımsızlık mücâdelesine girişen 3. İvan, Kırım Hanlığı ile ilişkilerini sağlamlaştırarak Osmanlı himâyesinden dolaylı olarak istifâde etme yoluna gitti.  

Rusya, ilk çağlardan itibaren, Kefe yoluyla  kürk, civa, keten satıyor; ipek, kadife ve şarap satın alıyordu. Moskof büyük knezi ve asiller, Bursa’nın ipekleri ve Ege’nin şarabına çok düşkünlerdi. Osmanlılar Kırım’a yerleşince, vergiler ve ölen tüccarın malına el konulması, Rusları rahatsız etti. Knez 3. İvan, Ceneviz ve Venedik tüccarına sağlanan imtiyazlardan faydalanmak istiyordu. 1492’de, 2. Bayezıd Han’a gönderdiği mektupta,  bir takım ticârî taleplerde bulundu. Sultan olumlu cevap verince, Knezin elçisi Pleşçeyev, yola çıktı. Altınordu ve Lehistanlıların engellerine rağmen, 1495’de İstanbul’a ulaştı. Ancak, huzûra çıkınca tâbiyet istediği gibi bir yanlış anlaşılmaya sebep olacak davranış yapmamaya knez tarafından tenbihli olan elçi, bu işi abartarak knez ile sultanı eşit sayan hareketler yaptı. Protokol kurallarını çiğnedi. Halbuki, Osmanlı sarayında knezin yeri, diğer kralların çok gerisindeydi. Hattâ, henüz yeri yoktu.

Bu duruma canı sıkılan Sultan, bir elçi ile mukâbele etmedi. Yine de Kırım-Moskova yakınlığını, Lehistan’a karşı destekledi.

KNEZLİKTEN ÇARLIĞA

Altınordu Devleti, Kırım’ı geri istiyordu. 1502’de Kırım Hanı Mengli Giray, Altınordu Devleti’ni yenince, Rusya için Altınordu tehdidi sona erdi ve yeni bir dönem başladı. 1512’de Mengli Giray ölünce, Kırım Hanlığı ile Moskova Knezliği arasındaki ilişkiler bozulsa da Osmanlı Devleti, Ruslarla iyi geçinmeyi tercih etti. Yavuz zamanında ve Kânûnî’nin ilk dönemlerinde elçiler gidip gelerek dostâne ilişkiler sürdürüldü. 

Altınordu’nun yerinde kurulan Kazan, Astrahan ve Kırım hanlıkları arasında, Müslüman olmalarına rağmen savaş eksik olmuyordu. Bunlardan en kuvvetlisi olan Kırım Hanlığı, Kazan ve Astrahan’ı alarak Altınordu Devleti’ni yeniden kurmak istiyordu. Altınordu Hanı Toktamış soyundan geldikleri için bunu, tabi bir hak olarak görüyorlardı. Osmanlı Devleti ise Kırım Hanlığı’nın bu hayâline sıcak bakmıyordu. Güçlü bir Kırım Hanlığı, Kefe Sancağı için tehlikeli olurdu. Beri taraftan, Moskova Knezi 4. İvan da Altınordu mîrâsına tâlipti. Kazan’ı alarak büyümeyi ve imparator olmayı istiyordu. Kazan üzerinde, ciddî bir tesiri vardı. 

Kânûnî Sultan Süleyman tarafından Kırım Hanlığı’na getirilen Sâhib Giray (1532-1551), Kazan ve Astrahan’ı kendisine bağlamak için gayret etti. Osmanlı Sultanı’na, 4. İvan’ın asıl maksadını  anlatarak aleyhine çevirdi. Artık, Moskova- Osmanlı arasında yeni bir dönem başladı. Sâhib Giray, bir ara Kazan ve Astrahan’ın başına, girayları geçirmeyi başardı. 4. İvan’da boş durmuyor; girayların muhâlifleri ile işbirliği yapıyordu. İvan, 1547’de “çar” ünvânını aldı. Tatarlara yazdığı mektuplarda “Uluğhan” ünvânını kullanmaya başladı. Bu ünvân için Altınordu Hanı Cuci soyundan olmak gerekiyordu. İvan,  bu soydan gelen hanedan üyelerini himâye ettiği için buna hakkı olduğunu düşünüyordu. Ayrıca, Kazan Hanlığı’nın kendisini tanımasını kullanarak Tatarların gözünde meşrûluk arayışına giriyordu.

Osmanlı desteği ile güçlenen Sâhib Giray, Kefe gelirleri husûsunda, Osmanlı ile ters düşünce Kânûnî’nin usta bir darbesi ile indirildi ve Devlet Giray, Kırım Hanlığı’nın başına geçti. Kırım’da bu taht değişikliği olurken 4. İvan, ordusunu Kazan’a gönderdi. 2 Ekim 1552’de Kazan’ı ele geçirdi. Osmanlının desteğini alan Kırım Han’ı, Moskova ile savaşmaya başladı. Osmanlılar Kırım ordusuna topçu desteği verdi. İvan, 1554’de Astrahan’ı da ele geçirdi. Buraya bir kale yaparak Kafkasya’ya doğru inmeye başladı. 

BİRLİK ÇAĞRISI

Volga Havzası’nı ele geçiren Moskova, Osmanlıyı tehdit etmeye başladı. Don Kazakları Azak Kalesi’ne saldırıyor; el altından onları destekleyen Çar İvan, engel olamadığı yalanını söylüyordu. Bu arada, Safevîler ile iyi ilişkiler kurmayı da ihmal etmiyordu.

Rusya’nın ilerlemesinden rahatsız olan Orta Asya hanlıkları, Osmanlı Devleti’ne şikâyet mektupları gönderiyor; ticâret ve hac yolunun eskisi gibi güvenli olması için halifeden yardım istiyorlardı. Türk-İslâm âleminde Rus yayılmasına karşı birlik çağrısı yapılıyordu. Buna mukâbil, Rus çarları da Ortodoks Hristiyanlığı’nın hâmiliğine soyunarak yayılma siyâsetine dinî boyut kazandırıyordu.

DON-VOLGA KANAL PROJESİ

Bu gelişmeler sonucu, Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa, Kazan ve Astrahan’ı almak ve Rusları Volga Havzası’ndan atmak için bir sefere karar verdi. 1569’da Don Nehri yoluyla bir ordu ve hafif donanma gönderdi. Çok büyük bir kanal projesi başlattı. Don ve Volga nehirlerinin birbirine en yakın olduğu Prevolok denilen yerde kanal açılacak ve Volga’ya geçilecekti. Sonra, Astrahan alınıp Safevîler arkadan çevrilecekti. Ayrıca, Orta Asya Türkleri ile de bağlantı kurulacaktı.

Maalesef kanalın üçte biri kazıldığı halde vazgeçildi. Kırım hanı, işçiler arasında bir takım dedikodular yayarak huzursuzluk çıkardı. Astrahan kuşatması da başarısız olunca, ordu geri çekildi. 

KUZEY TİCARET YOLU

4. İvanla birlikte Çarlık, Asya -Avrupa arasındaki ticârette Osmanlıya rakib olmaya başladı. Asya’ya ulaşmak için Moskova, Astrahan ve Kafkasya yolunu düşünen İngilizleri, Çar ve Safevîler de destekledi. Böylece, Hint-İran ticâreti kuzeye kayacaktı. Osmanlı Devleti, 1580’lerde Azerbaycan’ı ele geçirince bu proje suya düştü ve İngilizler, Osmanlı Devleti’ne yaklaştı. Kıbrıs’ın alınmasından sonra Venedik’e karşı  Hollanda ve İngilizleri tutan Osmanlı Devleti,  İngilizlere ticâri imtiyazlar vererek yanına çekti. Böylece Çarlık, belli başlı bir ticâret yolunun sâhibi olma şansını kaybetti. 

SULTAN İLE ÇAR EŞİTLENİYOR

1571 İnebahtı  yenilgisinden sonra Osmanlı Devleti, kuzeyde bir  harekâta girişemedi. 1637’de Azak Kalesi, Kazakların eline geçti. Osmanlı ile savaşı göze alamayan Çar, beş yıl sonra Kazakların Azak’ı boşaltmasını istedi. 

17. yüzyılın ortalarına kadar Papa’nın tüm çabalarına rağmen haçlı ittifakına dâhil olmayan Rusya, 1647’de Lehistan ile ittifak yapınca, Osmanlı-Rusya  ilişkilerinde yeni bir süreç başladı. Kazak saldırıları ve Ukrayna meselesi, on yedinci asrın sonuna kadar, Osmanlı  ve Ruslar arasında sorun oldu. 1678’de Çihrin Kalesi önünde, Ruslarla ilk büyük savaş gerçekleşti. 1681 Redzin Anlaşması ile barış yapıldı.

1682’de tahta çıkan Deli Petro, güneye, sıcak denizlere inme siyâsetini başlattı. Ordu ve donamayı güçlendirdi. 1686-1700 arasında süren Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzâlanan İstanbul Antlaşması ile Azak Kalesi, Ruslara bırakıldı. Rusya, İstanbul’da dâimi elçi bulunduracaktı. 

Bu anlaşma ile Osmanlı’nın Rusya’ya üstünlüğü, Rusya’nın lehine olarak değişmiş oldu. 

Rusya, Deli Petro’nun güneye inme siyâsetinden hiç vazgeçmedi ve hiçbir zaman dostumuz olmadı.

Not: Sokullu’nun kanal projesi , 1952 yılında Rusya tarafından gerçekleştirildi.

vahdet gaz

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum