RÜMEYSA ERTEM: OYUNA GELME TÜRKİYE'M

Bir taraf sükûtun eşiğinde, bir taraf bağırışların uçurumunda… Bir elde bayrak, diğer elde alkol; can vermeye hazır imişler ağaç uğrunda. Muhalefet ateşi kızgın, Taksim son dorukta; Canı yandı gencimin, canını feda etti polisim; bu ateşin dumanında.

RÜMEYSA ERTEM: OYUNA GELME TÜRKİYE'M
13 Haziran 2013 - 19:49

OYUNA GELME TÜRKİYE’M!

 

Günlerdir kafamda oluşan sorular için, dökmem gerekiyor zihnimde ki satırları…

Bir ağaçtır ki kaldırdı milyon insanı ayağa. Bir eylemdir ki sarstı koca devleti ayakta. Polis taşlandı, esnafın ocağı küle döndü; ülke ekonomisi alt safhalara düştü. Yaşanan olaylar tüm dünyaya konu oldu. Ve sosyal medya bir devrim yarattı adeta. Çelişkilerle dolu bir kışkırtma ile döküldü halk sokağa.

Eylemciler İstanbul’un etrafını kuşattı. Taksim, Beşiktaş, Sultan Ahmet gaz bombaları ile donandı. Başkent bu duruma sessiz kalmadı, ana vatan yeşil uğruna kırmızıya boyandı!

Duyumlarıma dayanarak söylemiyorum… Haberler böyle söylüyor.

*Koç Üniversitesi yapılırken 58.000 ağaç kesildi.

*Ali Ağaoğlu “MASLAK” projesinde milyonlarca ağacı kül etti.

*Bugün dünya üzerinde bir kişi için yaklaşık 7 ağaç kesiliyor. Yani 49 milyar ağaç, 7 milyar insan için kurban oluyor.

*Sigara için yılda 100 milyon ağaç tüketiliyor.

*Yalnızca İstanbul’da 450.000 ton kâğıt geri kazanılsa, Türkiye’de yılda 38.00.00 m² ağaçlık alan korunabilir.

Fakat dönüp baktığımızda görüyoruz ki, yalnızca İstanbul halkı bile kurtarabilirken ülkenin soluğunu; halk yeterince duyarlı değil, halk yeterince bilinçli değil…

 

Peki, bunca maktul olan ağaçlara rağmen;

Niye Taksimde veyahut başka yerlerde toplanmadınız?

Niye sosyal medyada devrim yaratmadınız?

Koca bir ülkeyi ve ondan da büyük olan dünyayı ayaklandırmadınız?

O kesilenler bir nefes değil miydi gözünüzde?

Ve en önemlisi de;

Hangi biriniz bu ülke için bir fidan dikti yeryüzünde?

 

Bir taraf sükûtun eşiğinde, bir taraf bağırışların uçurumunda…

Bir elde bayrak, diğer elde alkol; can vermeye hazır imişler ağaç uğrunda.

Muhalefet ateşi kızgın, Taksim son dorukta;

Canı yandı gencimin, canını feda etti polisim; bu ateşin dumanında.

 

Yapma Türkiye’m, etme Türkiye’m!

Çekip silahını belinden sıkma Türkiye’m!

Yıkılırsa devlet, kimse olamaz merhem.

Denge sağlanamazsa, taşıyamaz bunca yükü dirhem.

 

Güvendir polis, vatandır polis.

Huzur bozanlara karşı, duvardır polis.

Bir can için bine bölünen polis;

Daha fazla can gitmesin diye taksimdedir.

Polise çivili top atma Türkiye’m!

 

Akıyor ırmaklar dört bir taraftan.

Ülkemin duvarları kuru bir taştan.

Sanma bu topraklar kilden, çamurdan.

Kurşunlandı ecdadımız düşman tarafından.

Kültürüne sahip çık, yakma Türkiye’m!

 

Ağacı sev, yeşile sevdalan.

Doğayı koru, sevgiyle bağlan.

Kâğıt israfı etme, kitaplarla aklan.

Lakin bağırışların hepsi hamasattan.

Bir ağaç uğruna, oyuna gelme Türkiye’m!

 

 

Bir fidan değil, bin fidan gitti.

Yalnız tohum mudur fidanı fidan yapan?

On beşlik gençler ölüme firar etti.

Analar kazak yerine, mezar taşı dikti.

Çocukları da bu oyuna alet etme Türkiye’m!

 

Anadır vatan, vatandır can.

Vatanın kucağında neşeyle sallan.

Her türlü nimeti şükürle kullan.

Ölüm kaçış değildir, şeytandan saklan.

Yaratanın vardır bir bildiği, sabret Türkiye’m!

 

Hürsün, özgürsün, bağımsızsın.

Sen kalkar ülkeyi dağıtırsın.

Bir ağaç yıkılır diye eylem yaparsın,

Gelin fidan dikelim desek yerinden kalkamazsın.

Kandırma kendini, dürüst ol Türkiye’m!

 

Kardeş bildiğine uygulama şiddet.

Kadınlar yerlerde, son buldu iffet.

Ateş ile benzin bir oldu, kesildi bilet.

Yangın var! Kimi caddelerde ve kimi yüreklerde…

Etraf toz ve duman kayboldu siluet.

Dosta düşman gözüyle bakma Türkiye’m!

 

Rümeysa Ertem  06/06/2013

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum