Osmanlı'dan bugüne Türk polisiyesi

YAVUZ ULUTÜRK 7 Ocak 2014 Geçtiğimiz yıl kasım ayında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde düzenlenen “Edebiyatımızın Üvey Evladı: Polisiye Sempozyumu”nda sunulan bildiriler Polisiye Edebiyat adıyla kitaplaştı. Seval Şahin, Banu Öztürk ve Didem Ardalı Büyükarman’ın yayına hazırladığı çalışma, Osmanlı’dan bugüne geniş bir kaynakça sunuyor.

Osmanlı'dan bugüne Türk polisiyesi
21 Ocak 2014 - 11:21

EDEBİYATIN İZİNDE: POLİSİYE EDEBİYAT,HAZ.: S. ŞAHİN, B. ÖZTÜRK, D. ARDALI BÜYÜKARMAN, BAĞLAM YAYINLARI, 240 SAYFA, 22,50 TL

Polisiye için “edebiyatın üvey evladı” tanımı çokça kullanılır. Polisiyenin ülkemizdeki geçmişine bakıldığında, aslında bunun türün ortaya çıktığı yıllarda pek de öyle olmadığı görülür. Türkçede ilk çeviri romandan yaklaşık yirmi yıl sonra polisiye romanlar boy gösterir. 1881’de yayımlanan ilk çeviri polisiyenin ardından iki çeviri daha yapılır. Türkçedeki dördüncü polisiye aynı zamanda Türk edebiyatının ilk polisiyesidir. ‘Efendi Babamız’ Ahmet Mithat Efendi, 1883’te Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika etmeye başladığı Türk edebiyatının ilk telif polisiye romanı olan Esrâr-ı Cinayât adlı eserini 1984’te yayımlar. Bundan sonra polisiye edebiyatımızda çeviriler, telif eserler ve uyarlamalar hızla artmaya başlar. Özellikle Sherlock Holmes, Arsène Lupin, Fantomas gibi ünlü kahramanların taklit edildiği romanlar arka arkaya yayımlanır. Batı edebiyatından transfer ettiğimiz bir tür olan “roman”, zamanla Türk edebiyatında kendine has bir üslup ve çizgi geliştirmeyi başarabilmiştir. Gelgelelim genellikle dünyadaki öncülerini taklit ve uyarlamalar ile Türkçeye giren polisiye, yerli ve özgün örnekler ortaya çıkarmayı başarsa da “edebiyatın üvey evladı” muamelesi görmeye başlar.

    Yerli polisiyede özellikle 1980 sonrası yaşanan canlanma son yıllarda polisiye okurunu tatmin eder seviyelere ulaştı. En azından 90’larda yerli polisiye denince akla tek bir isim gelmiyor. Yazdığı “Başkomiser Nevzat” polisiyeleri ile Ahmet Ümit, polisiye edebiyatımızın önemli dedektiflerinden Remzi Ünal’ın maceralarının sahibi Celil Oker ve Kati Hirşel polisiyelerinin yazarı Esmahan Akyol, Mehmet Murat Somer, Emrah Serbes ve daha pek çok isim son yıllarda yazdığı polisiyelerle türün öne çıkanları arasında. Polisiyede yerli isimler her geçen gün artıyor.

    Alberto Manguel, Okumalar Okuması (Çev.: Sevin Okyay, YKY, 2013) adlı son deneme kitabında, kütüphanesinde ne tür kitapların olduğunu, bunları nasıl düzenlediğini anlattığı bölümde sıra polisiyeye gelince şunları söyler: “Binlerce polisiyem ama az casusluk romanım var. […]  New York Times çok satanlar listesindeki yazarların kitaplarından neredeyse hiçbiri yok.” Manguel, polisiyedeki tercihlerini özetledikten sonra şöyle der: “Polisiye kitaplarım, artık teklifsizce Cinayet Odası diye bilinen misafir yatakodalarından birini dolduruyor.” Sadece polisiye kitapları bir odada toplayan ve odaya bir isim veren Manguel’de polisiyenin yeri böyledir. Bizde ise II. Abdülhamid polisiye tutkusuyla bilinir. Özellikle Sherlock Holmes hayranı olan II. Abdülhamid’in özel çeviri bürosuna yaptırttığı 600 kadar polisiye çevirisi, bugün İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde yer alıyor.

Polisiye üvey evlat mı?

Peki, edebiyatımızda polisiyeyi üvey evlat yapan ne? Başlı başına bir yazı, hatta tez konusu olabilecek bu sorunun cevaplarını bir kenara bırakıp sözü esas mevzuya getirelim… Edebiyat tarihimizde kendisine ayrı bir bölüm açacak kadar zengin malzemeler içeren yerli polisiyede iyi polisiye romanların yanı sıra son yıllarda güzel çalışmalar da yapılıyor. Bunlardan en önemlisi, yapılan güzel işlerin fitilini ateşleyen isim Erol Üyepazarcı’nın Korkmayınız Mister Sherlock Holmes! adlı iki ciltlik kıymetli çalışması. Üyepazarcı, polisiyenin kısa tarihine de değindiği eserinde Türkiye’de polisiye romanın 125 yıllık öyküsünü uzun uzun anlatır. Eser temel iki nokta üzerine kuruludur: Polisiye suçun edebiyatıdır, mutlaka cinayet olmasına gerek yoktur ve iyi polisiye iyi edebiyattır.

    Geriye doğru bakıldığında elbette pek çok güzel iş görülecektir… Geçtiğimiz yıl kasım ayında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde düzenlenen “Edebiyatımızın Üvey Evladı: Polisiye Sempozyumu” da bunlardan biri. Seval Şahin, Banu Öztürk ve Didem Ardalı Büyükarman adlı üç “polisiye sevdalısı” akademisyenin gayretleri ile gerçekleşen sempozyum, bu üç ismin Nisan 2011’den bu yana yürüttükleri “Türk Edebiyatında Polisiye Romanın Tarihsel Gelişimi 1884-1928” başlıklı TÜBİTAK projesinin bir ayağını oluşturuyor. İki gün, yedi oturum ve üç panel şeklinde gerçekleşen sempozyumda sunulan bildirilerden seçme metinler kitaplaştı. Polisiye Edebiyat adını taşıyan kitap, yayınevi tarafından üç kitaplık “Edebiyatın İzinde” üst başlıklı serinin ilk eseri. Sempozyumda konuşulanları iki kapak arasında toplaması bir yana, “üvey evlat” olarak görülen polisiyenin serinin ilk kitabı olması ayrıca sevindirici.

    Kitap, projede ve sempozyumda başı çeken isim Seval Şahin’in giriş yazısı ile başlıyor. Şahin, polisiyenin tarihini, tanımını, alt türlerini ve çeşitlerini Vladimir Todorov, Franco Moretti, Stephan Knight gibi isimlerden yola çıkarak ele alıyor. Şahin’in (mwa-ny.org) sitesinden alıntıladığı polisiyenin alt türleri ve temsilcilerinin yer aldığı tablo da dikkate değer. Kitabın ilk yazısı geç Osmanlı dönemi arşiv belgelerinde suç hikâyelerine odaklanıyor. Nurçin İleri “Pangaltı Cinayeti 1895: Katil Kim?” adlı ilk yazıda Safranbolulu Mustafa’nın 1895 yılında sokakta sarhoş bir şekilde elinde bıçakla dolaşırken işlediği bir cinayeti o günkü gazete haberlerinden yola çıkarak inceliyor. Gülhan Balsoy, 19. yüzyılda dikkat çeken “katl-i velid” suçlarına, Ebru Aykut ise Osmanlı’da adlî tıp ve deliller konusuna odaklanıyor. Ayşe Şahin, 1884-1928 yılları arasında yayımlanan telif polisiyeler üzerinde dururken, Fazıl Gökçek ve H. Harika Durgun, Ahmet Mithat Efendi’nin polisiyeleri, Zeynep Tüfekçioğlu ise ilk telif polisiyemiz Esrâr-ı Cinâyât romanını ele alıyor. Banu Öztürk Fakabasmaz Zihni sesrisini Propp’un Masalın Biçimbilimi yöntemi ile incelerken, Seval Şahin, Tilki Leman; Didem Ardalı Büyükarman, Behlül Dânâ imzalı Şeytan Hadiye serisi; İpek Şahbenderoğlu ise Cingöz Recai serisinin kadın kahramanı Çekirge Zehra üzerine yazılarıyla kitapta yer alıyor.

Kitap Zamanı

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum