MEHMET BURAK ÇERİ - DENİZE UZAK ŞEHİRLER

Serinlik yeni yoldaşın benim der gibi sarılırken üzerime usulca, şehir makyajını yapmış oyalıyordu aklımı.

MEHMET BURAK ÇERİ - DENİZE UZAK ŞEHİRLER
24 Şubat 2016 - 18:57

                                                                DENİZE UZAK ŞEHİRLER

 

 

 ‘’Birazdan gün iner cancağızım. Hadi evine doğru git’’ Diye geçirdim içimden. ‘’Nasihat etmenin gereği yok ya kendine. Hadi var git evine’’ Lakin o an evin yolunu unutmuştum. Beynimin içinde kavga eden iki kişi var sanki.Beni paylaşamıyorlar.Sonuçta kal diyene verdim aklımı. Geceye teslim oldum. Çıktığım tepe şehri ele veriyordu. Yavaş yavaş şehir ışıklarını açıyor ve dolunaysız gecenin zifir karanlığına meydan okuyordu. Süslenmiş allı pullu bir kız mı dersin, yoksa geceyi umursamaz bir yıldız mı ? Karar senin olsun.

  Birazdan iyiden iyiye karardı hava. Serinlik yeni yoldaşın benim der gibi sarılırken üzerime usulca, şehir makyajını yapmış oyalıyordu aklımı. Tüğlerim ürperip üşümem artınca irkildim. Yine kandırdın beni dedim. Ey şehir! Kandırdın beni. Ama bir eksiklik var. Hep de vardı zaten. Hemde onulmaz ve çaresiz bir eksiklik. Neyse sonra bir araya sıkıştırırız onu da. Hasbihal edelim. Kokusu da yok buraların. Hani her nerede olursan ol seni alıp götürecek o koku...

  Kalbi var mıdır bu dağın? Dillere destan bir hikayesi. Hani dağın bile boynundan büyük bir hikaye. Belki de ahu ceylanları avlayan canavarları saklıyordur bu dağ. Karanlığına sığdırıyordur tüm ulumaları. Karınca yuvalarını sular basıyordur belki. Ben neden bu dağa kin tuttum ki.Vardır bir sebebi. Sebepsiz olur mu hiç... Belki de uğuldayıp yavru kuşların yüreklerini çatlatıyordur. Ya da ben başka kokuları özledim. Nankörlük mü ediyorum acaba. Sonuçta yine o dağın bağrındayım. Ama özlemim var. Bende haklı değil miyim.?

  Belki de bu dağ gencecik evlatlara mezar olmuştur. Kahpe kurşunlar patlamıştır eşkiya tüfeklerinden. Yiğitlerin göğsünde soğumuştur o kurşunlar. Analara, eşlere, çocuklara ve daha nicelerine ağıt olmuştur bu dağ. Yiğitlerin mezar taşıdır belki şu ulu tepe. Kanla büyütmüştür ağaçlarını. Yeşil rengi kandırıyordur belki de. Kırmızıları gölgeliyordur yeşilleriyle. Yusuf’un atıldığı kuyu bu dağda mıdır? Şehre inen şu dere Yakub’un gözyaşları mıdır ? Nasıl ıslah olurdu bu dağ. Günahkar mıydı ? yoksa dağ dağ mıydı ?

  İşte vakit artık geceydi. Ah aman Allah’ım! Yoksa şehre mi aşıktı bu dağ? Belki şehir de bu dağa aşıktır? O yüzden süsleniyordur her gece. Ben de neler dedim gariban dağa. Ah garip dağ. Kolların yokta sarılamaz mısın sevdiğine? Sende benim gibisin demek ki. Yanmışsın sen ey dağ. Göğsüne kar yağsa sönmez ateşin. Ama benim derdim başka ey dağ. Tutup ellerinden mavi dalgaların, sonsuzluğa dalamıyorum. Ciğerim tuz dolmuyor. Kız kulesi yok benim seyirlerinde. Fenerler yok. Karanlık bir dağın şehre olan aşkı var. Deniz gibi şımarık değil hem. Dalgalarıyla dövmüyor şehri. Denize de yapıştırdık ya şımarık yaftasını. Vay bize vay. Sebebini sormadım denize.

 

  Sadede gelelim gayrı. Denize uzak şehirlerdeyim ben. Hep en uzak. Ne kadar özlesemde yanına gitmeye mecalsizim. Mavi kızlar ve mavi oğlanlar yok benim şehrimde. Yahut denizden gelin gibi salına salına geçen gemiler... Hepsi uzak benden. Dağım var benim. Gönlüm gibi karanlık. İçinde kaybolduğum. Kimseye diyemediğim dağım...

 

Kaynak: Tarihistan.org

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum