M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU: İktisadiya'dan Tarihistan'a göç eden bir mültecinin ardından

Divitçioğlu, en önemli katkılarını öz toplumu "İktisadiya"da değil hicret ettiği "Tarihistan"da gerçekleştirmiştir.

M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU: İktisadiya'dan Tarihistan'a göç eden bir mültecinin ardından
21 Eylül 2014 - 20:53

 Şükrü Hanioğlunun yazısının bir bölümü:

Tarihistan'a katkı 
Bu duruşuna karşılık, Divitçioğlu, düşünceye kuşku ile yaklaşan ve onu tehdit olarak görerek cezalandıran bir devlet idaresi anlayışının sürekli biçimde gadrine uğramıştır. Hakettiği akademik ûnvanları alması engellenmiş, pasaportu verilmemiş, en sonunda da 12 Eylül darbecileri tarafından üniversiteden uzaklaştırılmıştır.
Bu acı verici sürecin belki de tek olumlu yönü Sencer Hoca'nın "bu zulmü yapanın ne biçim bir devlet" olduğunu "tarihin açıklayabileceği" ümidiyle "İktisadiya'dan Tarihistan'a" hicretine neden olmasıdır.
Divitçioğlu ATÜT araştırmaları sırasında kapsamlı tarih okumaları yapmasına karşılık kaleme aldığı denemelerin "Marxist iktisat çalışmaları" olarak değerlendirilmesinin gerekli olduğunu vurgulamıştır. Ancak daha sonra "devlet"i anlama için onun tarihî oluşum "muamma"sını çözme gayretleri kendisini 1980 sonrasının yükselen tarih yaklaşımlarından birisi olan antropolojik tarihe yöneltmiştir.
Divitçioğlu "Tarihistan"daki ikametinde, malûmatfuruşluk ve vesika neşrini "tarihçilik" ile özdeşleştiren yaklaşımların dolaylı yoldan eleştirisini yapmış ve "büyük sorular"a kuramsal analizler aracılığıyla cevap vermeye çalışmıştır. İlginçtir ki seçkin bir iktisat teorisi uzmanı olarak kendi alanında başarılı bir kariyer yapan Divitçioğlu, en önemli katkılarını öz toplumu "İktisadiya"da değil hicret ettiği "Tarihistan"da gerçekleştirmiştir.
Arka planında antropoloji, hermenötik, fenemoloji ve iktisat tartışma ve kuramları olan, yazarının Gadamer, Hempel, Ricoeur ve Marx'dan etkilendiği anlaşılan tarih yazımının Türkiye'ye birkaç numara büyük geldiği şüphesizdir. Divitçioğlu'nun bunu ne derece başardığı tartışılabilir; ama önemli olan bunun düşünülmesi, böylesi bir "tarih" yazımının da mümkün olduğunun ortaya konulmasıdır.
Dolayısıyla akademik dürüstlük örneği Divitçioğlu'nun en büyük katkısı Kök Türkler ya da Osmanlı Beyliği'nin kökenlerini "ortaya koyması," onlarla ilgili "gerçekliği" keşfetmesi değil tarihi "hikâye etme"ye indirgemenin ne denli sorunlu olduğunu, onun bir inşa faaliyeti olarak çok farklı biçimlerde yapılabileceğini göstermesindedir. Tarihçiliğimiz bugün belki bunu takdir edebilecek bir seviyede değildir; ama bu önemli katkı gelecekte mutlaka hakettiği övgüyü alacaktır. 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum