Âlim Han'ı ve Buhara'nın direnişini tanıyalım

Naci Yengin Buhara emiri Âlim Han’ın çocuklarıyla yaptığı söyleşileri Buhara Emirliği - Türkistan ve Enver Paşa adıyla kitaplaştırmış. Bizi hem hasretin, hem hüznün, hem tarihin uzun ince yollarında dolaştırıyor. Muaz Ergü yazdı..

Âlim Han'ı ve Buhara'nın direnişini tanıyalım
14 Mayıs 2016 - 11:19

Türkistan… Ata yurdumuz… Ata yurdumuz ama pek de haberdar değiliz oralarda olup bitenlerden, yaşananlardan ve yaşanmış olanlardan. Haberimiz yok bir dönemler Türk/İslam medeniyetine beşiklik eden, her yerine çil çil kubbelerin serpiştirildiği, medreselerinde ilmin ve fennin zirvelerinin yetiştiği, zamanın ve mekânın, huzurun rahlesine diz çöküp engin düşlere daldığı, göğünde en güzel güvercinlerin kanat vurduğu, bozkır akşamlarında yıldızların göğe değil yüreklerimize serildiği, güneşin rahmetle doğduğu yurtlardan. Buhara’dan, Semerkant’tan, Taşkent’ten…

Kalemle çizilmiş sınırlara hapsolduğumuzdan beri, gönül coğrafyamızı daralttığımızdan beri bilmiyoruz ne olup bitmiş ata yurdunda. Kimler gelmiş kimler geçmiş hatırlayamıyoruz. Haberimiz yok bozgun günlerinden, sürgünlerden, acılardan, yitiklerden, yitirilmişlerden… Türk/İslam yurtlarına ince bir sızı gibi keleplenen akşamlardan, acıya doğan günlerden…

Buhara Emirliği - Türkistan ve Enver Paşa kitabıyla haber veriyor bize Naci YenginTürkistan’dan, Buhara’dan… Haberdar ediyor bizleri yaşananlardan. Hem de ilk ağızdan, yaşayanlardan. Karanlıkta kalmış, üzeri örtülmüş, sis perdesine sarılmış bir tarihi, o tarihe tanıklık edenlerin dilinden sunuyor, ortaya çıkarıyor. Kitabın ana teması Buhara Emirliği, son Buhara emiri Âlim Han ve Enver Paşa.

Son Buhara emiri Âlim Han’ın menkıbesi, direnişin ve ihanetin menkıbesi

Buhara, Türkistan’ın en kadim yerleşim yerlerinden biri. Şu an Özbekistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde. Tarihi en az beş bin yıl öncesine kadar gitmekte. Pers ve Sasaniler, Emeviler, Samaniler, Karahanlılar, Harzemşahlar, Moğollar ve İlhanlılar bölgede yönetim kurmuşlar. 1500’lü yıllardan itibaren Özbekler tarafından yönetilmiş. En son Mangıtlar burada hükümranlık kurmuşlar ve son Buhara emiri Âlim Han tarafından Rusya’nın burayı işgal etmesine kadar yönetilmiş. Buhara, Türk/İslam medeniyeti açısından önemli merkezlerden. Hatta Rıchard Nelson Frye, “Doğu memleketi içinde Buhara, İslam’ın kubbesidir ve onlar arasında konumu itibarıyla Bağdat’a benzemektedir. Çevresi fakih ve âlimlerin nuruyla aydınlanmış, en nadide yüce şahsiyetlerle süslenmiştir.” diyerek önemli tespitlerde bulunmakta.

1900’lü yılların başı, Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilişi, İngiltere ve Rusya’nın dünyamızı paylaşma, topraklarımızı işgal etme yılları. Bu iki gücün aralarında paslaşmaları, sınırları kalemle çizmeleri… Bu paylaşımda Buhara Rusya’ya düşüyor. Bölge 1920’de resmen Rusya’nın işgali altında. Tabii ki işgalin olduğu yerde direniş de olacak, satılma da, omuz omuza çarpışma da, ihanet de… Son Buhara emiri Âlim Han’ın menkıbesi, direnişin ve ihanetin menkıbesi.

Aslında Ruslar’ın bölgeyi ele geçirme, buralardaki yer altı ve yer üstü kaynaklara sahip olma hevesleri çok uzun yıllar öncesine dayanır. Rusya bölgedeki sıkıntıları sürekli kaşıyarak merkezi yönetimi güçsüzleştirmek istemiş. Zaman zaman Şii-Sünni çatışması körüklenmiş, kimi zaman da Buhara’daki ileri gelenler, aydınlar arasındaki fikir ayrılıkları… En sonunda da klasik medrese eğitimini savunan ulemalarla yenilikçiler çatışmışlar. Rusya yenilikçilerin yanında yer alarak çatışmayı derinleştirmiş. Sonrasında Bolşevik destekli Buhara Cumhuriyeti kurulmuş ve emir Âlim Han Afganistan’da sürgün hayatı yaşamış.

Gözyaşı selinde bir tarihe, bir sürgüne tanıklık ediyoruz

Naci Yengin’in kitabı, bildiğimiz tarih kitaplarına benzemiyor. Sıkıcı kronolojik anlatılar yok burada. Bilimsel bir tez ortaya koymaktan ziyade bir farkındalık yaratma amacında. Okuyucuyu kuru bilgilerle, akademik tasniflerle meşgul etmiyor. Uzun bir sohbetin sayfaya dökülmüş hali de diyebiliriz. Zaten kitap Buhara hanedan ailesinin yaşayan fertleriyle yapılan görüşmelerden oluşuyor. Bu yanıyla bir ilk diyebiliriz. Aynı zamanda kitap görsel malzemelerle de dikkat çekiyor. Kitap sayesinde Gaziantep’te yaşayan Buhara hanedanlığı mensuplarından haberdar oluyoruz. Gözyaşı selinde bir tarihe, bir sürgüne tanıklık ediyoruz. Bolşevik Rusya’nın demokrasi, halk, özgürlük sloganlarıyla bir milleti nasıl içten içe çökerttiğini görüyoruz.

Son Buhara emiri Âlim Han’ın mücadele dolu, ayrılıklarla, vatan hasretiyle örülmüş serencamını O’nun oğlunun ağzından duyma fırsatı yakalıyoruz. Ruslara karşı verilen ölüm kalım kavgası, İngiltere ve Rusya arasında bir oyuncağa çevrilen koca hanedanlık… Âlim Han’ın silah ve yardım toplamak amacıyla dost ve dindaş ülke Afganistan’a gitmesi ve burada ölene kadar zorunlu misafir edilmesi. Han’ın elinin kolunun bağlanması. Ülkesindeki direniş hareketiyle bütün bağlarının koparılmaya çalışılması. Kitapta da anlatıldığı gibi Âlim Han Afganistan’a yardım için gider. Hatta Afgan Kralının davetiyle… Rusya’yla anlaşan Kral Amanullah Han, Âlim Han’ı adeta esir eder. Âlim Han, yine de bağlarını koparmaz ülkesiyle. Her türlü silah ve yardımı yine de yapar. Âlim Han’ın Afganistan yılları büyük trajedileri de doğurur. Hanedan mensuplarına kimlik verilmez. Vatansız olarak yaşarlar. Âlim Han, kendi topraklarını göremeden vefat eder.

Basmacılık Hareketi Türkistan’ın dini ve milli bağımsızlık kavgasının adıdır

Buhara ve Türkistan’ın özgürlük mücadelesinde vazgeçilmez yeri olan “Basmacılar Hareketi” ve Enver Paşa’nın da serencamından haberdar oluyoruz kitapta. Basmacılar, Ruslara direnen, savaşan Türklere verilen isim. Sürekli baskın yapmaktadırlar. Düzenli ordu değildir bunlar. Ellerindeki imkânlarla savaşırlar. Küreğiyle, çapasıyla, baltasıyla karşı koyarlar düzenli ordulara. Bizdeki Kuvva-i Milliye benzeri… Ruslar işgal ettikleri yerlerde asimilasyon politikası güderler. Bu da milli uyanış hareketlerinin başlamasına neden olur. Kitapta da vurgulandığı gibi Basmacılık Hareketi Türkistan’ın dini ve milli bağımsızlık kavgasının adıdır. Belki de Ruslar ve başka kaynaklar mücadelenin değerini ve önemini hafifletmek için bu “Basmacı” kavramını piyasaya sürmüşler.

Kitap da dikkati çeken bir diğer bölüm Enver Paşa’nın “Türkistan Milli Mücadele Hareketi”ne katılmasıdır. Enver Paşa’ya 16 Eylül 1918’de “Türkistan’da Merkezi İttihat Ve Terakki Cemiyeti” adınaMüftü SaadettinHacı Şerif Hocaoğlu tarafından imzalanan bir rapor ulaşır. Raporda yardım istenmektedir. Enver Paşa vakit kaybetmeden yeni bir sefere, hayatının son dönüm noktasına doğru yol alır. Enver Paşa, emperyalist İngilizlerden intikam almanın yolunun Ruslarla birlikte hareket etmekten geçtiğini düşünür. Enver, Ruslarla İngilizler arasındaki çekişmeleri ve çelişkileri lehimiz çevirmek maksadıyla gelir Rusya’ya. Maksat Türklüğü tek çatı altında toplamak.

Enver Paşa, Rusya’da kaldığı süre içinde düşündüklerinin gerçekleşmeyeceğini ve Rusya’nın gerçek niyetini anlayarak Türkistan Milli Mücadele hareketine katılır. Afganistan’da sürgün hayatı yaşayan emir Âlim Han tarafından “Emir-i Leşker-i İslam ve Buhara” (Buhara Emirinin Müslüman Askerlerinin Komutanı) olarak görevlendirilir. Başlarda kuşku uyandıran Enver Paşa, milletin güvenini sağladıktan sonra Buhara’da destansı bir mücadeleye başlar. Âlim Han’ın komutanlarını da yanına alarak amansız bir şekilde Ruslarla savaşır. Rus işgalindeki Duşanbe tekrar alınır. Gece gündüz gâh yalınayak gâh at sırtında Türkistan topraklarında vatanın, milletin, dinin, özgürlüğün uğruna emek dökülür. 1922 Ağustosunda bir Rus baskınında şehit edilir Enver Paşa. Koynunda eşine yazdığı mektuplar, bir küçük Kur’an-ı Kerim ve cebinde bir kuruş para vardır.

Evet, Naci Yengin Buhara Emiri Âlim Han’ın çocuklarıyla yaptığı söyleşileri kitaplaştırmış. Bizi hem hasretin, hem hüznün, hem tarihin uzun ince yollarında dolaştırıyor. Birinci ağızdan hatıraları naklediyor. Buhara’yı, hanedan ailesini, Afganistan’a sürgünü ve çekilen sıkıntıları, Türkiye’ye gelişi ve buradaki yaşananları…

Naci Yengin Bey, böylesine önemli bir konuyu bizzat muhataplarıyla görüşüp konuşarak kitaplaştırdığından, Bilgeoğuz Yayınları da bu kitabı bastığından dolayı teşekkürü hak ediyor. Yalnız kitap basılırken redaksiyona ve tashihe yeterli özenin gösterilmediğini görüyoruz. Çok fazla yazım yanlışıyla karşılaşıyoruz. Umarız yeni baskılarda bu tip ayrıntılar gözden kaçırılmaz.

Kitap, Türkistan tarihini ve Buhara’yı tanımak isteyenler açısından okunması elzem kaynaklardan. Okuyup ders çıkarmak gerekir.

 

Muaz Ergü yazdı

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum