LİDYALILARIN BİTKİ YETİŞTİRİCİLİĞİ - YAZAN: Mustafa Uçar

Anadolu medeniyetinin zirvesi olan Lidya Krallığı, tarihte sadece parayı icat etmeleri ile yer alır. Oysa bu bilge ulus, bilim, kültür ve sanat alanında birçok ilklere imza atmıştır.

LİDYALILARIN BİTKİ YETİŞTİRİCİLİĞİ - YAZAN: Mustafa Uçar
07 Kasım 2019 - 10:13 - Güncelleme: 07 Kasım 2019 - 12:36

Anadolu medeniyetinin zirvesi olan Lidya Krallığı, tarihte sadece parayı icat etmeleri ile yer alır. Oysa bu bilge ulus, bilim, kültür ve sanat alanında birçok ilklere imza atmıştır.
Örneğin doğada, yaban halde bulunan bitkileri, tam olarak anlayamadığımız tekniklerle ıslah ederek insanlığa kazandırmışlardır. Mesela “Anemon” ya da “Tulipa” bilimsel adıyla, bizimse “Dağ Lalesi” olarak isimlendirdiğimiz Lalenin anavatanının Manisa olduğunu herkes bilir ama Lidya Krallığının Başkenti Sardes’den çıktığını az sayıda insan bilir. Lidyalıların “Bitki bilimcilikleri” sadece Lale ile sınırlı değil, tespit edilebilen yetiştirdikleri bitki sayısı 128’dir.
Antik Roma'nın en önemli hekimleɾinden Cladius Galenus (D:129 - Ö:200) ile Bitkileri araştıran ve inceleyen Dioscorides’den konuyla ilgili önemli bilgiler edindik. Özellikle Dioscorides, 1. yüzyılda Anadolu ve Akdeniz bölgesine ait bitkiler üzerine yazmış olduğu” De Materia Medica”eseriyle modern botanik biliminin temellerini atmıştır. Dioscorides özellikle tıp bilimi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınsa da, bitkilerin iyileştirici etkileri üzerine odaklandığı araştırmaları sayesinde özellikle günümüz bitki uzmanlarına temel bir kaynak oluşturmuştur. Dr. Materia Medica’nın bir başka önemli özelliği ise Dioscorides’in ele aldığı 600 farklı bitki türünü en ince detayına kadar tasvir ederken bu bitkilere ait tüm bilinen hikâyeleri, mitleri, efsaneleri ve inançları gözlemlediği diğer detaylarla birlikte kaydetmiş olmasıdır.
Güneydoğu Anadolu’nun yerlisi olan Romalı Doktor Dioscorides, döneminde yaptığı farmakolojik incelemelerini yazdığı listede, bugün bile Anadolu’da yetişen birçok baharat ve çeşni bitkilerini Lidya kökenli olduğunu göstermiştir. Birkaç örnekle yazımızı bitirelim, örneğin; Defne = Daphne Lydius, Karanfil = Dienthus Lydius, Safran = Crocus Sativus ve kestane = Castanea sativa…
Derlediğimiz bilgilere göre “Kestane”nin de anavatanı Lidya’dır. İncir ve kestaneden Helen ve Roma kaynaklarında bolca söz edilir. Hatta aynı kaynaklarda anavatanının Sardes olmasından dolayı kestaneye Helen ve Roma dönemlerinde “Sardian” (Sardes’e ait) dendiği iddia edilmektedir.
Sardian yani kestane, Büyük İskender döneminde Avrupa ile tanışır ve Romalılar döneminde değerli bir yiyecek olarak önem kazanır. 15.yy.da patatesin Avrupa’ya gelişine kadar, hem taze, hem haşlanmış ve pişmiş hem de un olarak kullanılabilmesi, üstelik kolayca taşınabilmesi özellikleriyle, sürekli fetihler peşinde koşan Roma ordularının baş yiyeceği olarak kutsallık kazanmıştır.
Sanat tarihçisi, arkeolog John Boardman’ın “The middleeast,the Greek world and the Balkans to the 6 century B:C.” adlı Cambridge Üniversitesi 1984 basımı kitabının 225.sayfasında Lidya parfümlerinin “Bakkaris” markası ile pazarlandığı yazılmaktadır. Boardman’ın bu bilgiyi Efesli tarihçi Hipponax’ın aşağıdaki dizelerinden aldığı kesin:
I then my nose with bakkaris anointed,
Redolent of crocus.
Çevirisi:
Mestteti beni Bakkaris’den yayılan
Çiğdem kokusu
Hipponax of Ephesos, sixth century B.C. (Ath.15.41)
Ancak araştırmalarımız sırasında Bakkaris’in bir parfüm markası değil, bir bitki adı olduğunu Dioscorides’den öğrendik. Bakkaris öyle bir bitki ki, Lidyalılar çiçeklerinden parfüm, yapraklarından krem ve köklerinden pudra üretiyorlarmış. Bu önemli bitkinin Dioscorides tarafından yapılmış çizimini ekte yayınlıyorum. Belki doğaseverler, gezileri, yürüyüşleri sırasında bu bitkinin en azından yabanına rastlarlar ve tekrar üretimine başlarız.

Mustafa Uçar
Araştırmacı Yazar


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum