Levent Ünsal: Çizme

Çizme 28 07 2022 Levent Ünsal [email protected]

Levent Ünsal: Çizme
29 Temmuz 2022 - 16:31

Bence sanayi devriminin başlangıcı MÖ 5000 yılından başlayan ve sırasıyla Bakır, Tunç (Kalay), Demir çağlarıyla süren metalürji devrimi ile bu devrimin desteklediği MÖ 4000 yılında başlayan gemi inşa sanayi devrimi olmasına karşın genelde 1733'te İngiltere’de keşfedilen ”uçan mekik” Sanayi Devriminin başlangıcı olarak kabul edilir. Dokuma hızını arttıran bu keşfi, iplik eğirme makinelerinin keşfi ve dokuma makinalarının evrimi izlemiş ve en sonunda (19. yy başlarında) buhar gücünün dokuma makinalarında kullanılması ile Dokuma Fabrikaları dönemine girilmiştir. Buna endüstriyel yaşamın kitlesel olarak başlaması da diyebiliriz.

Bunu, Avrupa’nın bilinen birçok endüstriyel firmasının kuruluşu izlemiştir: Krupp 1811, Siemens 1847, A.E.G. 1883, Renault 1898, Fiat 1899 ve diğerleri...

1850'yi başlangıç ve bir kuşak karşılığını yirmi beş (25) yıl kabul edersek bu firmalarda girişimci yönetici olarak en az yedinci (7.) kuşak görev yapmaktadır diyebiliriz. Bu da sanayicisi ve işçisi ile toplumda büyük bir endüstriyel kültür hazinesinin oluşmasını sağlamıştır.

Mezuniyetimden (İ.T.Ü. Makina - 1973) hemen sonra Etibank, daha sonrasında da İzmir’de özel sektörde henüz birinci kuşak sanayici ve işçilerle çalışmıştım. Hiç olmazsa mektebinde okumuş (Fabrika Organizasyonu Kürsüsü) ve bir nebze endüstriyel kültür sahibi teknik elemanlar olarak işletmelerde yapılması gereken 'Rönesans' bizim omuzlarımıza yıkılmıştı. Ve ne yazık ki adımız 'solcu'ya çıkıyordu. 1980'li yılların başlarında imalat yöneticisi olduğum ağır makina imalatçısı bir firmada bir taahhüdün yetişebilmesi için üç vardiyaya çıkmıştık.

Yaptığım bir araştırma sonucunda verimliliğin korunması ve esas olarak iş kazalarının önlenmesi için üçüncü vardiyaya gece yirmi dörtte ballı - kaymaklı bir kahvaltı çıkarılmasına verdiğim karar üzerine personel yöneticisi bana “İşçi bilmem ne gibidir; şey yaparsan kalkar” diye muhalefet etmiş ama zorunlu olarak kararımı uygulamaya sokmuştu.

İ.B.B. Başkanının bu enformasyon, telekonferans çağında son sel baskınında çizmesi ayağında görev başında olmamasına yapılan yaygın eleştiri, toplumsal endüstriyel kültürümüz açısından ne kadar zavallı bir durumda olduğumuzu gösterir. Yani İ.B.B. Başkanı yurt dışında olsaydı, ne olacaktı?!

Şu sorgulanabilir sadece: İ.B.B.'nin böyle afetlerde; afetin çeşidine, coğrafyasına, büyüklüğüne göre sınıflanarak hazırlanmış ve afetin başlamasıyla birlikte “Başla!” emri beklenmeden başlayacak çeşitli mücadele planları var mı? Bu planların gerçekleşebilmesi için nitelik ve nicelik olarak, üst ve alt ekipler ve yedekleri sisteme yüklenmiş mi?

Paralel ve/veya ardı ardına yürüyecek bu planların alt eylemlerinin bilgisayar ortamında izlenebildiği, diyelim ki bir “pert” yükleme takip ve kontrol sistemi uygulanmış mı? Öngörülen gelişmelerin sapması durumunda bu sistem hemen başka, yeni mücadele planları üretebiliyor mu?

İ.B.B. Başkanı en fazla, gönüllü ekipler yöneticisi yönetiminde gönüllü bir sıra neferi gibi çalışabilir. Yoksa çizmesini giyerek mücadeleyi yönetmeye girişmesi teknik savaşçı ekiplerin yegâne ihtiyaç duydukları sükûneti ve zihinsel konforu darmadağın etmekten başka bir işe yaramaz.
http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazilar/YaziDetay/14135


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum