Kültür tarihimizin izini 'Deniz Kızı'yla sürmek

Oğuzhan Murat Öztürk’ün ‘Deniz Kızı Eftalya’ kitabında özgün, zevkle okunan akıcı bir dille karşılaştım. Kitabın girişinde Eftelya’nın kim olduğunu, efsaneye nasıl dönüştüğünü tafsilatıyla yazıyor Oğuzhan. ‘Deniz Kızı’nın İzini Sürmek’ bölümünde ise gerçek bir iz sürücü olduğunu ispatlıyor. Eftelya hakkında dedikodu düzeyindeki bilgileri derliyor. Söylentilerin yerini gerçek veya akla daha yakın bilgiler alıyor.

Kültür tarihimizin izini 'Deniz Kızı'yla sürmek
08 Ocak 2024 - 09:27 - Güncelleme: 08 Ocak 2024 - 09:30
Yazan: BESİM DALGIÇ

Deniz Kızı Eftalya “Sahneye çıkmayan sahnenin ne olduğunu bilmez,” diyor Naci Sadullah’la Perşembe dergisi için yaptığı röportajda. Deniz Kızı Eftelya’nın bu cevabı Romeo ve Juliet’te Romeo’nun “Yarayla alay eder, hiç yaralanmamış olan...” sözlerini hatırlattı bana. Tutku, acı, sevgi, umutsuzluk hepsi iç içe...

Röportajdaki bu alıntı Oğuzhan Murat Öztürk’ün uzun süredir üzerinde çalıştığı 'Deniz Kızı Eftalya' kitabından. Kitap 2023 Kasım ayında Ötüken Neşriyat’tan çıktı. Kitabın yazılma sürecinde yaşananları Taner Ay ayrıntılarıyla yazmıştı. Bilen biliyor... Takdim yazısı için güven duyulan birine proje dosyası verilmiş. O da ihanet etmiş. Projeyi kendine mal edip yayınlatmış. Her devirde İago’lara rastlamak mümkün... Bu olay karşısında herkes sessiz, yayınevi duyarsız... Oğuzhan Murat Öztürk’ün çok üzüldüğünü, projeden vazgeçtiğini biliyorum. Neyse ki Taner Ay dahil tüm dostları onu caydırmışlar. İyi ki caydırmışlar...

Neden derseniz? Araştırmalara, şöhretlerin anı yazılarına mesafeliyim. Genelde kendine yontan, birbirinin benzeri bilgileri biraz değiştirerek özgün bir metinmiş gibi yazan adı bilinen bir çok yazar var ne yazık ki. Yayıncılıkta her şey simsarlara bağlı. Hele sıkıcı bir dille yazan akademiklere ne demeli? Oğuzhan Murat Öztürk bu kaygımı ilk satırlardan itibaren ortadan kaldırdı. Özgün, zevkle okunan akıcı bir dille karşılaştım. Ondan başka bir şey de beklenemez zaten. Komik-i şehir yazılarını keyif alarak okurum.

kar02deniz-kizi.jpgKitabın girişinde Deniz Kızı Eftelya’nın kim olduğunu, efsaneye nasıl dönüştüğünü tafsilatıyla yazıyor Oğuzhan. 'Deniz Kızı’nın İzini Sürmek' başlığıyla yazdığı bölümde ise gerçek bir iz sürücü olduğunu ispatlıyor. Eftalya hakkında dedikodu düzeyinde yalan, yanlış bilgileri derliyor. Söylentilerin yerini gerçek veya akla daha yakın bilgiler alıyor. Reşat Ekrem Koçu’dan, Sevin Okyay’a birçok yazarın görüşlerine yer veriyor.

Reşat Ekrem Koçu dahil, bazı gazeteciler, bazı yazarlar Eftalya’nın başlarda alt seviyeden bir tür içkili Rum meyhaneleri olan Baloz’larda şarkı söyleyip göbek atan biri olarak tasvir ederlerken, aksi görüş ise Eftalya’nın her zaman birinci sınıf gazinolarda bir muganniye olduğudur. Buna benzer karşılaştırmalara çok sık rastlıyoruz. Sanırım Oğuzhan Murat Öztürk bu kitabı oluşturma aşamasında ulaşabildiği kaynak sayısı yazdığı özgün metnin kat be kat fazlası. Ulaştığı kaynaklar sadece kitaplar, dergilerde kalmış yazılar, gazete sayfalarında gizlenmiş metinler değil elbet. Bunların yanı sıra taş plaklar, dönemin ilanları, fotoğraflar... Bir araştırmacı için doğal bir durum. Ancak ulaşılması gereken kaynakların dağınıklığı bu çalışmayı zorlaştırıyor.

kar02-denizkizi-toplu.jpg
Soldan Sağa: Fethiye Ahmet Hanım, Fethiye Hanım'ın eşi İsmail Bey, kemençe üstadı Aleko Bacanos, 'Deniz Kızı' Eftalya, Eftalya'nın eşi Sadi Işılay. (Konser için gittikleri Mısır'da, bir baraj parkında, 16 Mayıs 1930.)

Küçük Çiftlik, Belvü, Mulen Ruj, Taksim, Bomonti Bahçeleri konser verilen başlıca yerler.
Sabahattin Ali’nin romanı İçimdeki Şeytan’da da böyle bir bahçede verilen konseri anlatan bir bölüm vardı. Ne şarkıcının, ne de konser verilen yerin adı geçiyor. Anlaşılan o dönem İstanbul’un gece hayatı tahayyül edemeyeceğimiz kadar zengin. Paris’in cancan gösterileri, Berlin’in kabareleri, Londra’nın tiyatroları, pubları gibi. Oğuzhan Murat Öztürk’ün bu kitabı hem araştırmacılar, hem de kültür tarihimizin bu dönemini merak edenler açısından çok değerli...

***kar02-esiyle.jpg

DİKKATİMİ ÇEKEN ATATÜRK DETAYI

Kitap Deniz Kızı Eftalya’nın yanı sıra tarihi kişilere de değiniyor. Atatürk Eftalya’yı bir Osmanlı zabiti olduğu zamandan biliyor, dinliyor. Cumhurbaşkanlığı döneminde mahiyetiyle Kadıköyü Kalamış’a yatıyla giden Atatürk’ün orada yaşadıkları herkesin malumu. Yine de hatırlayalım. Kalamış’ta ünlü Belvü Gazinosu’nda Eftalya hanım program yapmaktadır. Yurttaşların büyük bir sevgisiyle karşılaşan Atatürk, kendinden ne istediklerini sorunca hemen hemen herkes Deniz Kızı Eftalya demiş. Atatürk’ün davetiyle yata gelen Eftalya hanım muhteşem bir konser vermiş. Oğuzhan bu olayı daha detaylı yazıyor. Fakat Oğuzhan’ın yazdıklarına göre dikkatimi başka bir şey çekti. Atatürk’ün güçlü kişiliği mahiyetindeki yalakaların artmasına da neden olmuş. Bir anlamda yalnızlaşmış. Güçlü liderlerin kaderleri birbirlerine benziyor galiba.

***

ALATURKA MÜZİĞİN YASAKLANDIĞI O DÖNEM

Kitapta Safiye Ayla gibi, Hamiyet Yüceses gibi, Münir Nurettin Selçuk gibi hanendelerle, o dönemin ünlü sazendeleriyle de karşılaşıyoruz. Ünlü bestekâr, sazende kemani Sadi Işılay ile de evlenmiş. Eftalya hanımın dışındaki hanendeleri ‘60’lı kuşaklar bile canlı olarak dinledi. Ama ‘39’larda çok genç yaşta ölen Eftalya hanımı canlı olarak dinleyen kaldı mı? Sanmıyorum. Onun sesi sadece taş plaklarda saklı. O seste Eftalya hanımı dinleyenlerin anlattığı sese benzemiyor. Zaten kendi de, eşi Sadi Işılay da bu plak kayıtlarındaki sesten yakınıyorlar.

kar02-kitap-kapak.jpg

Peyami Safa da benzer görüşte. Alaturkanın radyolarda icrasının yasaklandığı bir dönem var. Bu yasağın etkisi ne oldu? Bilinmiyor. Ancak küçük bir zümrenin bu yasaktan etkilendikleri muhakkak. Şehirlerde bile elektriğin yaygınlaşmadığı, radyonun ancak varlıklıların ulaşabildiği bilindiğinden bu yasağın anlamı sorgulanmalı. Zaten o güzelim köklü musiki her şeye rağmen hafızalardan silinmemiş.

Ama önce alaturkanın kötü besteleri, arabesk denilen facia, daha sonra fantezi müzik denilen zevksizlik yozlaşmış toplumda çok fazla yer bulmuş. Yapacak bir şey yok. Eftalya hanım da önceleri Alaturkanın köklü şarkılarını söylerken, sonraları daha hafif, daha popüler şarkılara dönmüş. Belki bu onun için de bir zorunluluktu... Onun taş plaklarda kalan segah makamından Bakıp Ahval-i Perişanına Ar Eyle Gönül şarkısını canlı olarak dinlemek isterdim.


Not: Yazı ilk olarak 7 Ocak 2024 tarihinde Karar gazetesinde yayınlanmıştır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum