Kemal Karpat:Demokrat Parti'ye cami hamlesi yaramamıştı

Dinî jargonun sıkça kullanıldığı 1957 seçimlerinde, iktidardaki Demokrat Parti birinci parti olmasına rağmen ciddi oy kaybetti. Karpat'a göre halk, din propagandasına karşı geçmişe oranla daha az hassastı; oyunu verirken artık başka yaşamsal kaygılarla veriyordu.

Kemal Karpat:Demokrat Parti'ye cami hamlesi yaramamıştı
14 Ağustos 2012 - 10:03

 

Çamlıca'ya yapılacağı açıklanan cami projesinin tartışmaları kamuoyunda sürerken; ünlü tarihçi Prof. Dr. Kemal Karpat'ın "Türk Siyasi Tarihi-Siyasal Sistemin Evrimi" isimli kitabında yer verdiği Demokrat Parti (DP) dönemine ilişkin veriler ve yorumları oldukça çarpıcı. 1950'de CHP'yi yerinden ederek iktidara gelen DP, 1957 seçimlerine kadar olan süreçte 15 bin cami inşa ettirmiş. Din adamlarının yetiştirilmesi için daha iyi okullar yaptırma sözü veren DP, İstanbul'u ikinci bir Kâbe'ye yani Müslümanlar için ikinci bir hac merkezine dönüştürmeyi vaat ediyor. Adnan Menderes'in 20 Ekim 1957'deki Adana ve 23 Ekim 1957'deki Konya konuşmalarında, "Her fabrika bacasının yanında bir cami minaresi yükseleceği" sözü verilirken; bazı DP'li konuşmacıların da Kur'an-ı Kerim'den Arapça okudukları ayetlerle, halkı "dinî özgürlüklerini korumak istiyorsa 'dinsiz' CHP'ye oy vermemesi gerektiği" konusunda uyardıkları kayıtlara girmiş.

Aydınlardan gelen uyarılara rağmen milletvekili adaylarının 'gösteriş' amacıyla halkla birlikte camide namaz dahi kıldıklarını yazan Kemal Karpat, "Halkın ince zekâsı bu tür namazlara 'seçim namazı' ismini uygun görmüştü." ifadesini kullanıyor, kitabında.

DP'nin hamlelerine, CHP'nin verdiği cevap ise 1947-49 döneminde din alanında özgürleşmenin önünü ilk açanın kendileri olduğu! Yani aynı yoldan gidiyorlar. 1949'da başbakanlık yapan CHP'li Şemsettin Günaltay'ın (İlahiyat Fakültesi dekanlığı da yapmıştı) Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk din okullarını açtığı vurgusu öne çıkarılırken; CHP'nin İslam'a ve dindarlığa dost bir parti olduğunun altı çizilmiş.

Dönemin CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, Adana'da yaptığı bir konuşmada CHP'nin "Türkiye'de kilise çanlarının çalınmasına son verdiğini ve Türkiye'yi bütünüyle İslam'a yönelttiğini" açıklıyor. CHP lideri İsmet İnönü'nün dinsizlik suçlamalarına hedef olması nedeniyle, danışmanlarının, konuşmalarda Allah kelamını olabildiğince sık kullanmasını önerdiğini söyleyen Kemal Karpat, "O da konuşmalarını 'Allah yardımcınız olsun' sözleriyle bitirmeyi kabul etti." diyor. İnönü'ye bir öneri de damadı Metin Toker'den gelmiş. İnönü'nün evinde her gün Kur'an okunduğuna değinilmesini isteyen Toker'e ilave olarak, partinin diğer üyeleri de İnönü'nün her yolculuk öncesinde annesinin elini öpüp hayır duasını aldığından bahsederek geleneklere önem veren bir kişi olduğunu kanıtlamaya girişmiş!

1957 seçimlerinde, DP'nin ve CHP'nin parti propagandalarında dini vurgusu ağır basarken; çıkan sonuçlar DP'ye büyük darbe vuruyor. 12,1 milyon seçmenin yüzde 77,15'ine tekabül eden 9 milyon 344 bin kişinin katıldığı seçimin katılım düzeyi; 1954'teki seçime katılımın yüzde 88,75; 1950'deki seçime katılımın yüzde 89,06 olduğu düşünüldüğünde, anlamlı bir düşüş yaşıyor. 45 ilde zafer kazanan, 3 ilde de karma liste üzerinden kısmi başarıya ulaşan DP toplam 424 milletvekili çıkarırken; CHP 18 ilde kesin ve 3 ilde kısmi zafer kazanarak 178 milletvekili ile Meclis'e giriyor. Bir önceki 1954 seçimleriyle kıyaslandığında, DP 765 bin oy kaybediyor. CHP ise oylarında 548 binlik bir artış gösteriyor.

1957 seçimlerinde DP'nin en ağır yenilgiye uğradığı bölge Doğu Anadolu. Başbakan Menderes'in iki saatlik konuşmasının 40 dakikasında dinle ilgili sözler verdiği Adana'da 33 bin oy kaybeden DP, Konya'da da 26 binlik bir düşüş yaşıyor. Manevi önderlerden Şeyh Kazım'ın DP'yi desteklediği Elazığ'da, ezanın Türkçe okunmasını savunan CHP'nin adayı seçimi 2 bin 300 farkla kazanıyor.

Kemal Karpat'ın 1957 seçimlerine yönelik analizleri de dikkat çekici: "Türkiye'de ortalama seçmen, din propagandasına karşı geçmişe oranla daha az hassastı; oyunu verirken artık başka yaşamsal kaygılarla veriyordu. Dinsel konulara yaklaşım açısından siyasal partiler arasında görülen farklılıklar iyice azalmıştı. Böylece din propagandası da yavaş yavaş anlamını yitirmişti. Seçmen hangi parti yönetime gelirse gelsin, din politikasının derinden değişmeyeceğini artık fark etmişti." 1954-57 arasındaki DP iktidarında yaşanan 6-7 Eylül Olayları, DP'deki yolsuzluk iddiaları, Menderes'i parti grubuyla karşı karşıya getiren ve kabine bozduran tek adamlık girişimleri, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşyeri Yasası'na getirilen kısıtlamalar, Basına İspat Hakkı Yasası gibi hamlelerin de sonuçtaki etkisini unutmayalım.

Fatih Vural Zaman Gaz.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum