Hüseyin Nihal Atsız: MİLLÎ ŞEREFİ KORUYANLAR UNUTULMAMALI

​​​​​​​13 TEMMUZ 1972 - MAKALE, ÖTÜKEN

Hüseyin Nihal Atsız: MİLLÎ ŞEREFİ KORUYANLAR UNUTULMAMALI
23 Ocak 2021 - 14:18

31 Mayıs tarihli Milliyet gazetesinde “Bir Deniz Eri, İzinli Geldiği Gün Öldürüldü” başlıklı bir haber vardı. Fatsa’nın “Dağgüvezi” köyünden Recep Ali Budak adında 22 yaşında ve dört çocuk babası bir er, köyüne otobüsle izinli geldiği gün, iki yıl öncesine ait bir toprak meselesi daha doğrusu toprak sınırındaki bir ağacın kesilmesi meselesi yüzünden, kendi akrabası olan iki genç tarafından öldürülmüştü.

Türkiye’de sık görülen bu türlü öldürmelerden bunun farkı, Recep Ali Budak’taki askeri şeref duygusunda idi. Genç asker, arkadan açılan ateşle dört isabet alarak düştükten sonra kalkarak yerdeki kasketini almak istemiş, yetişenlerin: “Kasketin sırası değil; otobüse atla, hastaneye yetişelim” demelerine karşı, şerefi demek olan kasketini yerde bırakmayacağı cevabını vermiş, hastahaneye götürülebilmişse de kurtarılamayarak ölmüştü.

Bu Deniz Eri savaşa girmemiş, kahpece arkadan atılan kurşunlarla ölmüştü ama bir kahramandı; kahraman ruhu taşıyordu.

Maddeci bir çağdayız. Eskiden pek yaygın olan kahramanlık ruhu yavaş yavaş zayıflıyor, azalıyor, siliniyor. Onun için Recep Ali Budak gözümüzde sembolleşiyor ve dört yetim bırakarak hayata veda etmesinde özlediğimiz bir şeyi, ufuklarda gözlediğimiz bir havayı buluyoruz.

Bugünün maddeci hayvanları ölümcül yaralar almış bir insanın yere düşmüş kaskette şeref aramasına elbette akıl erdiremez. Fakat asıl insanlık budur: Ülkü, düşünce, inanç, prensip, sembol ve şeref için hayattan geçebilme, kalanlara bir şeref mirası bırakabilme…

Recep Ali Budak’ın varlıklı olduğunu sanmıyorum. Karadeniz bölgesinin o kesimlerinde toprak ufak parçalara bölünmüş olduğu için kalabalık bir evin geçimi, herhalde, oldukça sıkıntılı bir şekilde sağlanmaktadır. Şimdi genç bir kadınla dört küçük yavru ne olacak?

Budak bir şehit değildir. Fakat hayatının söz konusu olduğu sırada üniformanın şerefi, yani milli şerefi düşünmüş bir ölüdür. Bu şerefli ölünün yetimlerine acaba Genelkurmay Başkanlığı yahut Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bir aylık bağlayıp öğrenimlerini üzerine alamaz mı?

Alırlarsa, yalnız dört çocuğu kurtarmış olmakla kalmayacaklar, milli şerefi yüksekte tutmak isteyen ve sayıları gittikçe azalan insanlara ümit ve cesaret vermiş olacaklardır.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum