HAYAT VE CİDDİYET ÜZERİNE - Yazan: Ali ALTIN

HAYAT VE CİDDİYET ÜZERİNE - Yazan: Ali ALTIN
29 Eylül 2020 - 16:14 - Güncelleme: 29 Eylül 2020 - 16:18
HAYAT VE CİDDİYET ÜZERİNE
*Ali ALTIN

Ciddiye almayı bırak dediğim zamanlar olur bazen. Sadece benim değil, herkesin böyle zamanları olmuştur. Kendini, sonbaharda dökülen yapraklar gibi rüzgarın estiği yöne bırakasın gelir. Ama o yaprak kendini bırakmadan önce şunun farkına varmalı ‘’her mevsim rüzgar esiyor, ben ne oldu da  bu mevsimde kendimi bıraktım?’’ işte insan bu soruyu kendine sorabiliyorsa kendini dinlemeye bir adım daha yaklaşmıştır ve kendisiyle olan sohbet başlamıştır.

Önce baştan başlayalım dersin kendine ‘’ciddiye almak nedir ?’’ diye sorarsın, kendin cevap verir: ‘’bunu bana bilmediğin için mi soruyorun yoksa benim bildiğimi mi düşünüyorsun? Eğer birincisi ise yani bilmediğin için soruyorsan ben de bilmiyorum demektir, eğer benim bildiğimi düşünüyorsan sen zaten cevabı biliyorsun.’’ 

Sana bu cevabı veren kendinin ne kadar da ukala ve her konuşmada felsefe yapma arzusuyla yanıp tutuşan biri olduğunu anlarsın ve evet dersin sanırım bir şeyleri çözmeye başlıyorum ve kötü yanlarımı keşfediyorum ya da ben bir şizofrenim.

Her zaman sana birincisi mantıklı gelir, öyle ya sen ve şizofrenlik kaydıraktan kaymaya çalışan bir fil kadar saçmadır ve bu durum  ancak filler için yapılmış parkların olduğu uzak evrenlerde mümkün olabilir ve insanlık o evrenlere ulaşana kadar yeni gizemler çözmeye devam etmeyi tercih edersin.

Ciddiyetin ya da ciddiye almanın  ne olduğunu bilmeyen kendin ve sen baş başa verip bir karara varırsınız en son ‘’ciddiyet, yenilip içilmeyen bir kavramdır, ciddiye almak ise en az onun kadar tatsız tuzsuz ağzına alsan yere tüküreceğin bir şeydir.’’

Ciddiyetin karın doyurmadığı ve ağza alınmayacağı konusunda hemfikir olan kendin ve sen , hayatta çoğu şeyin karınca kararınca , bazen eser miktarda bazen kucak dolusu ama her zaman bir miktar ciddiyet istediği konusunda da hemfikir olursunuz.

Gerçi hayat bizden çoğu şeyi istiyor yeri geliyor hayat bizden hayatımızı istiyor ama sanırım konumuz şimdi bu değil. Çoğu şeyin çoğu şeyimizi istediği bugünlerde bir ciddiyet vermişiz çok mu? Zaten o çoğu şey hayatı oluşturmaz mı ?

Hayat, çoğunluğun bir araya getirdiği bazen yenilip içilen bazen tatlı çoğu zaman ekşi, sevgilinin gözlerinde kaybolduğun yıllar kadar kısa ve o sevgiliyi beklediğin dakikalar kadar da uzun değil mi?

En nihayetinde hayat kimine göre öyle kimine göre böyle sanki tanımlar içinde boğulan bir tanımsızlık hali, ne biz onu bir tanıma sığdırabiliyoruz ne de o bir tanıma sığmak için çaba sarf ediyor. Sanki her sene gelecek sene de giyer  deyilip bir beden büyük alınan ve ergenliğe girip sanılandan daha da büyüyen o çocuk gibi sanki hep ergenlikte.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum