SES BAYRAĞIMIZ TÜRKÇEMİZİ DALGALANDIRALIM - Prof. Dr. Nurullah Çetin

SES BAYRAĞIMIZ TÜRKÇEMİZİ DALGALANDIRALIM - Prof. Dr. Nurullah Çetin
29 Eylül 2020 - 15:50
SES BAYRAĞIMIZ TÜRKÇEMİZİ DALGALANDIRALIM.
Prof. Dr. Nurullah Çetin

Bugün, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar yaklaşık 12 milyon km2 alanda, 34 ülkede, 350 milyondan fazla Türk tarafından kullanılan, dünyanın en çok konuşulan 5. dili olan Türkçemizin bayramıdır. Kutlu olsun.

Bizi millet yapan en temel değerimiz Türkçedir. Türkçe düşünenler, Türkçe anlatanlar, Türkçe yazanlar, aşklarını, sevdalarını Türkçe ilan edenler, hayallerini Türkçe görenler, kavgalarında Türkçe bağıranlar, ağıtlarını Türkçe yakanlar, zafer marşlarını Türkçe haykıranlar, söylevlerini Türkçe verenler, şiirini, hikâyesini, romanını Türkçe yazanlar, tiyatrolarını, sinemalarını Türkçe oynayanlar, gazetelerini, dergilerini, kitaplarını Türkçe yayınlayanlar, şakalarını Türkçe yapanlar, umutlarını Türkçe dillendirenler Türk milletidir.

*Millet olmak demek, dilde, fikirde, işte birlik olmak demektir. Tek vatan, tek devlet, tek bayrak ve tek millet, tek dil olmadan olmaz. Eğer uyumlu, yardımlaşmacı ve dayanışmacı bir millet olarak kalmak ve tarihsel yolculuğumuza devam etmek istiyorsak en temel bileşenimiz olan Türkçemizi korumak, geliştirmek ve yaymak durumundayız.

*Türk demek, Türkçeyi savunan demektir. Türkçeyi savunmak demek, uydurulmuş din sahiplerinin “Arapça cennet dilidir, mübarek dildir, Arapça konuşmak sevaptır, Türkçeyi bırakıp Arapçaya geçin” diye çemkirmelerine karşı indirilmiş din sahibi olan Allah’ın Kur’an’da: “O’nun kanıtlarından biri de, gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Kuşkusuz bunda bilenler için ibretler vardır.”(Rum, 22) şeklindeki uyarısını güzelce anlatmak demektir.

*Türkçeyi savunmak demek, “Türkçe bilim dili değildir” diyen Haçlı Siyonist emperyalizmin Türkiye’yi sömürgeleştirme memurlarına karşı Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Türk dili zengin, geniş bir dildir. Bütün kavramları anlatma yeteneği vardır. Yalnız, onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek gereklidir. Öyle istiyorum ki, Türk dili bilim yöntemleriyle kurallarının ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.” Sözlerinin gereğini yerine getirmek demektir.

*Özbekçe, Kazakça, Kırgızca, Türkmence, Azerice, Uygurca, Türkçe gibi diller ayrı dillerdir diyen Rus ve Çin emperyalizminin içimizdeki memurlarına karşı Atatürk’ün: “Nitekim biz Türklük davasını böyle bir müsbet ölçüde ele almış bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.” Sözlerini içselleştirmek ve bütün lehçeleriyle Türkçeyi tek dil kabul etmek demektir.

*Türkçeyi savunmak demek, bazı toplulukların dillerini resmî dil ve eğitim dili yapmaya çalışan bölücülere karşı Atatürk’ün: “Bizim milliyetçiliğimizin esası dil birliğinin korunmasıyla mümkün olacaktır. Milletin çok açık niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, Türk toplumuna bağlı olduğunu iddia ederse buna inanmak doğru değildir." Sözlerinin gereği olan ve anayasamızda yer alan “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” Maddesini korumaktır.

*Türkçemizi savunmak demek, Türk milletini Çin Devleti ve dili içinde eritmek isteyen Çin emperyalizmine karşı Orhun anıtlarını Türkçe yazmak demektir.

*Türkçemizi savunmak demek, Farsça ile Türklüğü yok etmek isteyen Fars emperyalistlerine karşı bir yiğit Türk oğlu Karamanoğlu Mehmet Beyin çıkıp: “Şimdengeru, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden gayri dil kullanılmaya... Uymayanların boynu vurula....” diye baş kaldırmasıdır.

*Türkçemizi savunmak demek, Türkçeyi küçümseyip Acemce, Arapça ve başta İngilizce ve Fransızca olmak üzere her türlü gâvurcayı kutsal bilerek öne çıkaran mankurtlara karşı, Kemalpaşaoğlu Sait Bey’in: “Arapça isteyen Urban'a gitsin, / Acemce isteyen İran'a gitsin, / Frengiler Frengistan'a gitsin, / Ki biz Türküz, bize Türkçe gerektir,/ Bunu anlamayan ahmak demektir.” Dediği gibi dik durmak demektir.

*Türkçemizi savunmak demek, Arapça, Acemce ve Türkçe karışımı yapma bir dil olan Osmanlıcaya karşı Ömer Seyfeddin’in: “Bu milliyet asrında böyle garip inançlar yaşayamaz. Her millet, bir millettir: Üç dört milletten oluşmuş bir millet olmaz. Tıpkı bunun gibi her dil de bir dildir, üç dilden oluşmuş bir dil olmaz. Türkçe Türkçedir! Arapça, Farsça, Türkçe dillerinden oluşmuş bir Osmanlı dili yoktur.” diye ortaya koyduğu tepkiye kulak vermek demektir.

*Türkçemizi savunmak demek, son dönemlerde Batı dilleri; özellikle de İngilizce tarafından işgal edilen, ama bu işgale karşı tarafımızdan korunması gereken bir nazlı gelinimiz olan dilimizin durumu karşısında Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ün şu uyarısını daima hatırda tutmak demektir: "Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır."

Bu özdeyişten ilham alan büyük Türkçeci Oktay Sinanoğlu’nun şu belirlemelerini de dikkate almak gerekir: “Dil olmadan hiç bir şey olmuyor. Dil olmadan millet olmaz. Millet olmayınca da, toplum köleleşir. Üst tabakası acenta, alt tabakası hamal durumuna gelir. Dil milleti yüzdüren gemidir, yani inancın, hissiyatın, felsefenin, sanatın, fikrin hepsi diline bağlıdır. Dil gidince, bunların hepsi gider. Geriye, alışveriş yapan robot köle takımı kalır. İşte bir millet böyle yok edilir. Tarihini, dilini unutturunca bir kaç sene sonra adı tarihten silinir.“
*Türkçemiz, Tanrı Dağlarından: “ata-baba jeriñdegi bawırıñdı umıtpa” diye ünleyen Türkistan Türkünün sesinin Erciyes Dağında yankılanıp “Bir gün ata topraklarının ve anavatanın birleşeceği kutlu Turan Türk birliği hayalimizi sulamaya devam ediyoruz kardaş!” diye karşılık bulmasıdır.

*Türkçemiz, Kerkük’ten, Musul’dan gelen “gavim gardaş nerdesen?” inlemelerine karşı Türkiye Türkünün: “İbibikler öter ötmez ordayız” diye karşılık vermesidir.

*Türkçemiz, Azerbaycan’dan haykıran: “Haray haray men Türkem!” kıvancına Türkiye Türkünün: “Ne mutlu Türküm diyene” övüncüyle ses vermesidir.

*Türkçemiz, ”Mübarek bolsun Ramazan sizge“ diye el sallayan Özbekistan Türküne Türkiye Türkünün: “Nice Ramazanlara hep birlikte inşallah” diye karşılık vermesidir.

*Türkçemiz, tarihin en eski zamanlarından ”Daha deniz daha müren / Gün tuğ olsun gök kurıkan” diye hedef gösteren Oğuz Kağan’a Türkiye Türkünün: “Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız, / Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız, / Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!...” diye kızıl elmamızdan vazgeçmedik demesidir.

*Türkçemiz, 735 yılında Orhun Vadisinden seslenen Bilge Kağan atamızın: "Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir?” özgüvenini Mustafa Kemal Atatürk atamızın 1923 yılında: “Bu memleket tarihte Türk’tü, halde Türk’tür ve ebediyyen Türk olarak yaşayacaktır.” Kararlılığıyla pekiştirmesidir.

*Türkçemiz “Denildi mi bir yerin adına Türk beldesi; / Gözüm al bayrak arar, kulağım ezan sesi.” Diyen Türk şairine Türk milletinin hep bir ağızdan: “Bayrak inmez, ezan dinmez!” diye yeri göğü inletmesidir.

*Türkçemiz, muhabirin Suriye adlanan yerdeki Türkmeneli’ni kurtarmaya giden Türk askerine sorduğu: "İstikamet neresi?" sorusuna: "Kızıl Elma, ailem beni beklemesin" diye cevap vermesidir.

*Kısaca Türkçemiz, 7 bağımsız devleti, onlarca özerk devleti ve dünyanın her yerine yayılmış 350 milyonluk milletiyle hep bir ağızdan: “Biz Türkler, dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığınıyız” demesidir.

*Türkçemiz, rüya gibi bir akşamı seyretmeğe gelen İstanbullu Türk güzelini çok benzediği memleketin her tepesinde, konuşurken daha bir kere güzelleştiren, teganni eder gibi konuşturan, sesinde İstanbul'u bir kere daha duyuran, ağzında anasının ak sütü gibi olan bir ezgili dildir.

*Türkçemiz, âşığın: “Gözlerim kapıda, kulağım seste / Bir gelebilsen ah, bir gelebilsen / Bu nasıl bir sevda? Bu nasıl bir aşk? / Bir bilebilsen ah, bir bilebilsen!“ şeklindeki özlemle bekleyişine, sevgilinin: “Gel desen gelmem mi / Sev desen sevmem mi, / Senin gibi birine / Ben ömrümü vermem mi?” diye karşılık vermesidir.
*Türkçemiz, “Allah Allah demeyince işler olmaz.” Diyen Dede Korkut Ata’ya Türk analarının kocalarını sabah işe yollarken: “Besmelesiz işe şeytan karışır” diye uğurlamasıdır.
*Son söz: Dil giderse il gider. Diline ve iline sahip çık.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum