Fatma Gürbüz YILMAZ yazdı: BİR ZAMANLAR RAMAZAN

Her ramazan ayı gelişinde bir gariplik çöker içime. Hüzünlenirim için için. Uzaklara giderim. Çocukluğuma, çocukluğumuza

Fatma Gürbüz YILMAZ yazdı: BİR ZAMANLAR RAMAZAN
16 Haziran 2018 - 12:31 - Güncelleme: 16 Haziran 2018 - 12:33

 BİR ZAMANLAR RAMAZAN

                                      F.Gürbüz Yılmaz 

           Her ramazan ayı gelişinde bir gariplik çöker içime. Hüzünlenirim için için. Uzaklara giderim. Çocukluğuma, çocukluğumuza… Çok uzaklarda kalan geleneklerimize…  Çocukluğumuzda, köyümüzde Ramazan geliyor diye konu komşuda bir telaş başlardı. Yufkalar açılır, odun ateşinde saç üstünde kurutulan yufkalar karıncadan, fareden korumak için tavana asılı rafların üstüne dizilirdi sıra sıra. Üstüne tülbent bez örtülür. Makarnalar kesilir, kurutulur, keşkeklik buğday dövülür, bulgur öğütülür. Bütün bunlar ramazandan en az bir ay evvel başlar. İmece usulüdür ramazan hazırlıkları…

        İlk akşamdan başlar ramazan davulcuları. Sahur zamanı manilerle kapı kapı dolaşırlardı. Her mahallenin davulcusu vardı. Bizim davulcumuz Polis lakaplı bir amcaydı. Adını hala bilmiyorum. Lakabı Simeroğlu idi ve biz ona Polis amca derdik. Fındık zamanı harman bekçiliğ yaparmış, iyi bekçi olduğu için ona, polis lakabını takmışlar. Oğlunun adı Ramadan. Baba-oğul gezerlerdi ramazanda. En çok bizim kapıda çalarlardı, çünkü babam bahşişi bol verirdi. Bayılırdık davul eşliğinde mani dinlemeye. Tam sahur vakti gelirlerdi, annem onlara sahur yemeği verirdi. Akşam erkenden yatırırda bizi annem, ağabeylerim tembih ederlerdi bizi kaldır, diye. Diğer kardeşlerim de aynı şartla uyumaya razı olurlardı.

         Ramazan manilerinin okunuş sırası vardı. Ayın onbeşine kadar başlama manisi başka, onbeşinden sonraki başkaydı:

 

İşte geldim kapınıza

Selam verdim yapınıza

Selamımı almazsanız

O da sizin keyfinize. Dan dan da dan dan.

 

Eski cami direk ister

Söylemeye yürek ister

Benim karnım tokdur emme (amma)

Arkadaşım börek ister. Dan dan da dan dan…

 

         Rahmetli ağabeyimden başlayarak, kardeşlerimin ikinci adını sırayla söylerdi mani şeklinde.

 

Yıldız (Mehmed) beyi uyandırın 

Gül yastığa dayandırın

Küçükten nazlı büyümüş

Kahve fincan kullandırın. Dan dan da dan dan.

 

Gündüz(Ali) beyi uyandırın

Gül yastığa dayandırın

Küçükten nazlı büyümüş

Kahve fincan kullandırın.

 

Yılmaz (Hasan) beyi uyandırın. (rahmetli.)

….

Korkmaz (Hüseyin) beyi uyandırın.

….

Cengiz (Osman) beyi uyandırı...

 

Yavuz  (İskender) beyi uyandırın.

 

        Kız kardeşim kendi adının neden söylenmediğine üzülür ağlardı. Annem, kızların adı söylenmez, der teselli ederdi onu.

 

Ertesi gün başlama manisi:

 

İşte geldim ekim büküm

Sırtımda davulum yüküm

İşte geldik kapınıza

Es-Selâmualeyküm… Dan dan da dan dan.

 

Davulumun ipi tekir

Benim adım Deli Bekir

Baklavayı bütün getir

Yiyemezsem geri götür. dan dan da dan dan.

 

        Ve.. Altı kardeşin adları sıralanarak uyandırma manileri. Ve yemek isteme manisi, her akşam mutlaka söylenirdi.

 

İstanbul’un minaresi

Doksan dokuz penceresi

Hanım çıkmış seyran eyler

Yandı pilav tenceresi. Dan dan da dan dan.

 

        Onbeşinden itibaren ise başlama manisi değişir:

 

Ramazan ayı geldi gidiyor

Cümlemizi mahcup ediyor

Oniki ayın bir sultanı

Çekti sancağı gidiyor.. Dan dan da dan dan

 

İstanbul’dan gelir tatar

Yamçısını göğe atar

Benim beyim, benim paşam

Şimdi bana onluk atar.. Dan dan da dan dan.

 

       Bahşiş isteme manisini de unutmazdı davulcu:

 

İşte geldik koşa koşa

Ayağımı vurdum taşa

Benim beyim benim paşam

Ver bahşişimi de yaşa.. Dan dan da dan dan.

 

Her maninin ardından, bir dörtlük okuyacak zaman kadar davul çalardı.

 

        Babamın sonradan bana anlattığı, en az on kuruş verirmiş davulcuya. Bazen iki katına çıkartırmış bahşişi. Çünkü her kapı davul çalınmasını istemiyormuş.( Onlar için beş kuruş, on kuruş önemli olmalı.)  O yüzden babam, davulcunun başka kapılardan alamadığı bahşişi de verirmiş.

Annem çoğu zaman, sahur yemeği verirdi onlara. Çok sevinirlerdi.

        Biz çocuklar için ramazan demek, eğlence demekti. Hareket demekti. Annem sahura kaldırmazsa sitem ederdik. Biz de sahura kalkardık. Sanki oruç tutardık… İftara misafirler gelirdi. Babam evde cemaatle namaz kıldırırdı, hepimiz namaza dururduk. Akşam namazını kendi aramızda, teravih namazına Babaannem, amcam, hanım yengem ve kızları, oğulları da gelirlerdi. Çok güzel, çok keyifli bir çocukluk hayatımız vardı.

        Babamın  şehre tayin edilmesiyle köydeki saltanatımız bitmişti ama biz de büyümüştük. Ramazan keyfi şehirde farklı olurdu. Köydeki davul keyfi orada yoktu ama başka zevki vardı. Şehirde de ramazan hazırlıkları yapılırdı. Hemen her evde yer ocağı vardı. Yer ocağı, şimdiki şömine benzeri ama daha büyük özel bir ocaktı. Henüz tüp gaz yoktu. Her işi odunla yapılırdı. O yüzden şehirde de ramazan hazırlıkları köydeki gibi yapılırdı. Bazı evlerde mukabele okunur, teravih namazı kılınırdı. Önceden davet ederler, mukabeleye ve namaza buyurun, diye. Annemle mukabeleye giderdik.  Mukabelede iftarlık dağıtılırdı. Kurabiye, kek, lokum veya çikolata gibi malzemeler küçük paketler halinde misafirlere verilirdi.

        Bayram hazırlıkları ve bayram keyfini ayrıca anlatmak istiyorum.

 

                                                                                                  İstanbul, 22.6.2015

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum