Fatma Gürbüz YILMAZ yazdı: BAYRAM HAZIRLIĞI

Bu bayram, en fazla şehit ailelerinin, gazilerimizin ve onların ailelerinin ciğerini dağlar. Bizler de onlara dua edelim Allah başka hüzünler, üzüntüler göstermesin.

Fatma Gürbüz YILMAZ yazdı: BAYRAM HAZIRLIĞI
14 Haziran 2018 - 19:36 - Güncelleme: 14 Haziran 2018 - 19:50

BAYRAM HAZIRLIĞI

F.Gürbüz Yılmaz

Eski bayramları arıyorum yıllardır. Çocukluğumuzun bayramlarını. Köyümüzün bayramlarını. Sonra şehirdeki bayramlarımızı…

Çocukluğum ve köyüm ile birlikte hepsi yok oldu, hayallerimde kaldı sadece.

Önce annemi kaybettim, sonra baba vekilim ağabeyimi, ardından babamı ve arkamdan gelen ikiz kardeşlerimin tekini…

 

On yılda yedi can ayrıldı hayatımdan ve bayramlarım da onlarla gitti... Bizim çocukluğumuz çok renkli ve çok güzeldi, çünkü çok güzel ve özel bir ailemiz vardı. Annem şehir kızıydı, şehirde doğmuş büyümüş. Babam, köyümüzün ilk, İlkokul Öğretmeniydi.

Cumhuriyetin ilanından onbeş gün önce göreve başlamış bir eğitimciydi… Geniş akraba haricinde eş-dost da çoktu…

Annem, şehirde doğmuş büyümüş, tanınmış bir aileye mensuptu. Babam köyde doğup büyümüş, aydın ve geniş bir aileye mensuptu. Bu sebeple biz, köyde yaşayan bir şehirliydik. Köyümüzde hayat tarzımız ve davranışlarımızla örnek aileydik diyebilirim…

Ramazan hazırlıklarını ve Ramazan keyfini daha önce anlatmıştım. Bu sefer bayramlarımızı anlatmak istiyorum. Bayram hazırlığımız, “İpçi amca..” diye hatırladığımız , babamın talebelerinden birine Salıncak İpinin siparişi ile başlardı. Biz, ipin geleceği günü iple çekerdik… Annem, bayramlık elbiselerimizi kendisi dikerdi. Kumaşlar alınır, annem harmana dikiş makinasını götürür, ağaçların gölgesinde dikiş dikerdi. Kardeşlerime gömlek-pantalon, kızkardeşimle bana da elbise dikerdi. Babam, elinde kağıt-kalemle ayaklarımızın ölçüsünü alırdı. Sağ ayağımızla kağıdın üstüne basar, etrafı kalemle çizilir, her bir şemaya adımız yazılırdı. Babam bunları Ordu’ya götürür, Kunduracı Yunus enişteye verirdi. Yunus Enişte, Selanik Mübadillerindendi. Annemin dayısının damadı olduğu için Yunus Enişte, derdik. Çok güzel ve sağlam ayakkabı yapardı. Sekiz çift ayakkabı, (annemle babamın ayakkabılarını da eklersek, on çift ayakkabı.) Kızlara kahverengi, erkeklere siyah. Ayakkabılarımızı alır başucumuza bırakır öyle uyurduk. Bu, bayram gününe kadar böyle devam ederdi.

Arefe günü banyo yapmak sevaptır,derdi annem ve bizi sıradan yıkardı arefe günü akşam olunca da kardeşimle benim ellerime kına yakardı. Sabah uyanır uyanmaz ellerimizi yıkar, boyalı ellerimizi seyre dalardık. Çaktırmadan kimin kınası daha renkli tutmuş incelerdik… Buğdaycık Günü dedikleri ve arefe gününden bir gün önce bayram yemekleri yapılırdı evde. Sinilerle baklavalar, tepsilerle börekler. Özellikle Su Böreği ve Burma Baklava başı çekerdi. Kadayıf unutulmaz, Hele hele bayramın olmazsa olmazı Güllaç Tatlısı.. Zeytinyağlı yaprak sarması da yerini alırdı mutfakta.

Bütün bunlar için konu-komşu anneme yardım ederlerdi. Altı erkek, iki kız kardeş ile neredeyse bir manga askerdik biz. Bizim çocukluğumuzda bayramlarda köyün gençleri aralarında güreş tertiplerler, delikanlılar, güreşçileri seyre giderlerdi. Çoğu da Karakucak güreşiydi. Genç kızlar ise Salıncak şenliğine giderlerdi.

Mahallemizde amcamın kızları ve komşu kızlarının gideceklerini biliyordum. Biz, bu şenliklere katılmazdık, aklımıza bile gelmezdi katılmak. Babam, bizim için top alırdı oynayalım diye. Oyunu kuran rahmetli ağabeyimdi. Kız kardeşimi kaleci yapardı, o iyi top yakalardı. Salıncak şenliği bizim harmanda kendi aramızda yapılırdı. Arife günü veya bir gün önce (Buğdaycık Günü) salıncak ipimiz gelirdi... Köyümüzün bir geleneği vardı. Her bayram, bayram masrafını, köyün ileri gelenlerinden biri karşılardı. Genellikle başı çeken, Kocamusaoğlu Mahmut Efendi olurdu. Mutlaka bir Düve kurban kesilirdi. Çünkü Düvenin eti,tosunun etinden daha lezzetli olurdu . Aşçılar da pek değişmezdi. Kamiloğlu Mehmet, (Dambultu Mehmet..) yahni pişirir, Halilyazıcıoğlu Nuri Keşkek ve bulgur pilavına nezaret ederdi. Evlerden kaygana ve börek giderdi bayram yerine. Annem, Cevizli Börek yapardı, baklavayla beraber gönderirdi bayram yerine…

Bizim evden giden baklava-börek imam efendinin sofrasına gidermiş. Bayram yerinde bizim önlü Ceviz Helvası satılırdı… Babam bize helva-ekmek alırdı bayram yerinde yerdik. Ayrıca eve götürmek için de alırdı o da annemin payı. Babaannem için ayrı helva paketi yaptırırdı babam…

 Bayramlıklarımızı giyerdik, kınalı ellerimizle, iki yandan örgülü saçlarımızda renkli kurdelelerle bayram yerine giderdik…

Bayram yemeklerini nasıl yerdik?.. Öyle masa-sandalye veya tabure filan yok. Yerlere küme küme sofra hazırlanır. Uygun taşlar yuvarlak masa şeklinde sıralanır, herkes o taşların üstüne oturur. Kaşığımızı evden götürürdük. Karavana usulü büyükçe bir kap içinde gelen yahni ve ardından gelen keşkek-pilava kaşık çalardık… Helvalarımızı alır, evin yolunu tutardık.. Babam, evimizin önündeki büyük dut ağacına salıncağımızı kurar, sırayla sallanırdık. Salıncak faslı günlerce devam ederdi. Salıncak ipi eskiyip parçalanıncaya kadar sürerdi. Sonra Kurban Bayramı gelir, yeni ip gelirdi…

Bir gün duyduk ki, Kocamusaoğlu Mahmut Efendi vefat etmiş…

Köyde matem havası esmişti. Onsuz bayramın tadı-tuzu olmamış, üstelik keşkeğin tuzu da eksikmiş. Rahmetli ağabeyim o sıralar Ortaokul talebesi, bunu duyunca sarılmış kâğıt-kaleme, bir şiir tutturmuş. Mahmut amcanın vefatı üzerine yazığı şiirden aklımda kalan bir dörtlük: “Nuri’nin keşkeği tuzsuz mu olmuş, Bu bayram güreşsiz, sessiz mi olmuş, Sor Ata’nın boynu niye bükülmüş, Sevim’in giydiği allar haniya...” Ata, Mahmut amcanın küçük oğlu, Sevim de kızlarından biri…

 Bir Ramazan Ayı daha geride kaldı, acısıyla, tatlısıyla…

Yarın bayram.

 Ve ben yapayalnızım bu koca şehirde sevgili eşim ve oğlumla. Yapayalnızım çünkü, elini öpmeye gideceğim bayramlaşacağım kimsem kalmadı…

Benim elimi öpecek kimsem de yok... Herbiri başka şehirlerde. Herbiri başka ülkelerde… Eski bayramlarda gurbete gidenler, köylerine dönerlerdi bayramlarda, karşılıklı ziyaretler yapılırdı.

Galiba geleneklerimiz de yok oldu, adetlerimiz ve törelerimizle birlikte… En iyisi buraya noktayı koymak ve başka yazılar yazmak.

 

Bu bayram, en fazla şehit ailelerinin, gazilerimizin ve onların ailelerinin ciğerini dağlar. Bzr de onlara dua edelim Allah başka hüzünler, üzüntüler göstermesin.

Bu dünyadan ayrılanlara rahmet, kalanlara sabırlar dileyelim…

 

 

BAYRAMINIZ KUTLU, UMUTLARINIZ GERÇEK OLSUN…

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum