Ebubekir Kurban ile 'Gariplerin Kitabı' Üzerine

''Bir parça aklı olanlar, dostları, sevgilisi olanlar bana göre garipler. Uçsuz bucaksız gönül sahipleri. Tek başına yola düşenler. Yolda tatlı tatlı yürüyenler…'' Ebubekir Kurban, 'Gariplerin Kitabı' üzerine Yusuf Tunçbilek'in sorularını cevapladı.

Ebubekir Kurban ile 'Gariplerin Kitabı' Üzerine
23 Ekim 2016 - 20:43 - Güncelleme: 23 Ekim 2016 - 20:46

Ebubekir Kurban’ın yazılarıyla birçok gazete ve dergide karşılaştım. Sonra üşenmedim Facebook’ta kendisine arkadaşlık istediği gönderdim, o da sağ olsun kırmadı, kabul etti. Böylece onu daha yakından takip etme fırsatı buldum. Yazdıkları ve söyledikleri bana gerçekten “garip” geliyordu.

Ebubekir Kurban “dost” diyordu, “muhabbet” diyordu, bildiğimiz şeyleri söylüyordu ama bir başka söylüyordu. Daha ortada hiçbir şey yok görünüyorken “Taraf gazetesi giren eve melaike girmez” diyordu. İlk gördüğümde bana enteresan gelen tezleri de vardı, örneğin “Türkiye sevgisi imandandır” gibi...

Ebubekir Kurban’ı güç geçtikçe daha bir merak ediyordum. Sonra yine üşenmedim, gittim bir kitabını aldım. Kitabın ismi de bir garipti, “Gariplerin Kitabı”ydı bu kitap. Okudum, beğendim, Ebubekir Kurban ile kitabı ve tezleri üzerine konuşmak, genel anlamda muhabbet etmek istedim. Sonra ortaya bu röportaj çıktı. Aslında fena da olmadı. Şimdilik bana kalan “iyi okumalar” demek. İyi okumalar...

Nasılsınız?

Valla ben kendimi hep bir garip hissediyorum. Hep özlüyorum sevdiklerimi. Bir de hem ümitli hem de hüzünlüyüm; ne deyim başka…

Nasıl olmaya çalışıyorsunuz?

Valla iyi olmaya çalışıyorum. Birazcık akıl, anamın duası ve dost muhabbetiyle. Ama dedim ya hep bir gariplik duygusu var gönlümde. O duyguyla konuşan, şaka yapan, türkü söyleyen, o duyguyla gezinen biri olma gayretindeyim galiba.

Kitabınızın ismi neden "Gariplerin Kitabı"?

Valla o da nasip galiba. “Gariplerin Kitabı” adıyla bir kitap çıkarayım diye yola çıkmadım. Zaten yoldaydım, yolda gördüklerimi ya yazıyor ya anlatıyor ya da ne bileyim bir şey yapıyordum.  Bir de garip garibi çekiyor olmalı. Garip olaylar yaşamış, garip dostlarla düşüp kalkmışım yol boyunca. Aslında bir kitap olacağını da düşünmemiştim. İşte yolda görüp ettiklerim bir baktım ki kitaba dönüşmüş.

Bir de şu var, tamam bir kitap olur bu yazdıklarımdan dedim. Adını bile bulmuştum. “Zikrim Ağustos, Şeyhim Karınca” olacaktı adı. Sonra otuzuncu sefer okurken bir baktım hemen her yazıda bir tuhaflık, bir gariplik var. Gariplerin sözü, sevgisi, aşkı, imanı, duası vs… Sonrası iyilik güzellik yani…

Ha bir de şunu söyleyeyim unutmadan, insanlar gelsin, gariplik nedir ne değildir buradan öğrensinler gibi bir derdim olmadı, olamaz yani. Ayıp. Her bir garip kendi yolunu bulur, kendi yolundan gider hakka ve muhabbete. Unutmadan söyleyeceğim şey şu: Asmaların üzüm vermesi gibi, domates tohumunun domates vermesi gibi bir şey çıktı işte ortaya. Tam söyleyemedim galiba.

Kimdir bu garipler?

Bir parça aklı olanlar, dostları, sevgilisi olanlar bana göre. Uçsuz bucaksız gönül sahipleri. Tek başına yola düşenler. Yolda tatlı tatlı yürüyenler… Hüzünle, sevgiyle… Bir parça aklı olanlar dedim ya, o akıl onlara yeter de artar bile. O az akıl sayesinde belki de zalimlerin düzenlerine girmezler. O düzenin dışındadırlar ve sadece kendi türkülerini söylerler. Bir Yunus Emre’yi bir de Neşet Ertaş’ı severler. Rozetleri yoktur. Onlar başka bir vadide çiçek açmış gibidirler, köşe başında bir taburede oturuyorken. Onlar hem hüznü hem sevinci iç içe yaşarlar. Çok fazla hesap kitap filan da yapamazlar. Bir de, kapıları hep açıktır. Bir de, kör bir arkadaşım vardı, bir kız. 14 yaşında. Çok tatlı. “Hüzünlüysek komik şeyler yapmak lazım” demişti. Özlerim.

Eserinizde ne anlatıyorsunuz?

Kitaptan bir şeyler söylesem olur mu… Gariplerin duasını paylaşsam olur mu.

“Gökyüzü açılır. Hayret taşar, aşk taşar, dua taşar. Irmaklar akar içimize. Göklerle dolar kalbimiz. Saçlarıyla iz sürer melekler, gariplere yol gösterir. Selama durur zaman. Melekler selama durur.

Kalbini özler insan. Doğduğu toprağı, cennetin gölgesinde geçen kayıp zamanları…

Kalbe inşirahla gelen ölümsüzdür. Allah ile meşk eden gariplerin yurdudur kalp. En sevgiliye çağıran hasretin kapısı…

Muhtaçlığı O’nadır garibin, zenginliği O’ndan.

Hüznü, kederi O’nadır, sevinci, hasreti, şükrü O’na.

Yaprak açılır, yıldız kayar, harfler düşer, akşam kızıllığında peygamber hüznü sarar ufku.

Gariplerin gözlerinden inen bir damla, umman olur akar gönüllere.

Başlayan, hep başlayan, özlenen, hep özlenen, garipler için bir besmeledir hayat.

Gariplerin bağında açan ilk kelimedir hamd. Rahmandır, rahimdir.

Gariplerin duasıdır seher vakitlerinde kalbe düşen.

Fatiha’dır güneşten önce içimizi aydınlatan tebessüm.

Gökyüzü açılır, garipler düşer yola…”

Gariplerin Kitabı'nda hep duyduğumuz şeylerden (söz, gönül, kalp, aşk, hüzün, dost, yol, hayret) bahsediyorsunuz fakat bunların hepsine derin anlamlar yüklüyorsunuz. Yunus Emre'den alıntılar yapıyorsunuz. Bizim için Yunus Emre'nin öneminden bahseder misiniz?

Ama çok tatlı değil mi dost, yol, hüzün, hayret… Benim için çok kıymetli kelimeler… Parayla satılmaz, satın alınmaz. Vazgeçemem dosttan da hüzünden de… Şu var tabii, derinine inmeden anlatılacak mevzular değil bunlar. İnsan kelimeyle tanışır. Kelime insanla belki, hangisi önce bilmiyorum. Ben de ne kadar tanıştıysam onlarla… Tanışıklığım ve muhabbetim kadar kağıda döktüm.

Yunus Emre’ye gelince… Gelmesek daha iyi be. Zor toparlarız. Bir müftüydü galiba, Yunus Emre’den bahisle “ama o âlim değil ki” demişti. O gün bugündür utanırım o konuşmaya şahit olduğum için. Yunus Emre yolda benim karşıma çıkan en tatlı şampiyon. Beni de şampiyonlar ligine taşımak istiyor. Heyecanlanıyorum onunla dostluğum sebebiyle. Kaşlarını çatmayan adam. Yargılamıyor kimseyi. Yolu, yolcuğu, aşkı konuşuyor dostlarıyla. Zalime eyvallahı yok. Hep türkü söylüyor, hep seviyor insanı. Hepsi gönülden…

Fethi Gemuhluoğlu'dan da birkaç alıntı var? Gemuhluğlu size ne ifade ediyor?

Aklımı başımdan alan adam. Allah razı olsun. Kem küm yaparak sevilmez sevgili diyor. Kem küm yaparak ticaret yapılır diyor. Aşkla yapın ne yapacaksanız diyen adam, ne desek bir şey eksik kalacak. Ama mesela şimdi de öğrencilere burs veren vakıflar vesaireler var. Sadece kendi cemaatinden olana şefkat gösteriyor. Çok ayıp değil mi. İnsanlık kaybediyor. Fethi Bey öyle şey olmaz diyor. Hepsi bizim, hepsi bizim bu arkadaşların diyor. Hangi cemaattensin sorusunu sormuyor. Sev öyle gel diyor yanına tanışmaya gelen geçlere. Hepsine şefkat, hepsine burs…

“Türkiye sevgisi imandandır...” sözünüze gelirsek...

Sevgisi imandan değilse, dostu ne yapacaksın, Medine’yi ne yapacaksın. Ebediyete kadar sürsün sevgimiz diye imanla bakıyoruz ülkemize. Ebediyete kadar sürmeyecekse muhabbet, niye arkadaş olunur biriyle, bir şey niye sevilir…

Ve yıllar önce ortada bir şey yokmuş gibi görünüyorken söylediğiniz “Taraf gazetesi giren eve melaike girmez” iddianız...

Türkiye’de millet bütünlüğü aleyhine yayın yapmak üzere programlanmış bir gazeteydi. Türkiye aleyhine tüm tezlerin içinde oldu, sözcüsü oldu. İslamcıların önemli bir kısmı,Fethullah Gülen yandaşları ve Kürtçüler çok sevdi o gazeteyi. Ben sevmedim Allah’a şükür.  

Son mesajınızı alabilir miyiz?

Selam kelam. Muhabbet iyidir. Kitap kadar kıymetlidir.

Ebubekir Kurban, Gariplerin Kitabı, Profil Yayınları.

 

Röportaj: Yusuf Tunçbilek

KAYNAK:http://www.dunyabizim.com/soylesi/24961/ebubekir-kurban-ile-gariplerin-kitabi-uzerine-konustuk

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum