DOĞU TÜRKİSTAN'DA YAŞANANLARI ANLATAN MEKTUP: 3 YILDIR SESİNİ BİLE DUYMADIĞI ANNESİNE SESLENDİ!

DOĞU TÜRKİSTAN'DA YAŞANANLARI ANLATAN MEKTUP: 3 YILDIR SESİNİ BİLE DUYMADIĞI ANNESİNE SESLENDİ!
25 Nisan 2020 - 02:11

Abdülhakim İdris adlı bir Uygur Türkü, Doğu Türkistan’da son yıllarda baskı ve zulmün ulaştığı boyutları tüm ana hatları ile özetleyen bir mektup kaleme aldı.

Abdülhakim İdris yazdığı mektubu 2017 yılından beri görmediği annesine atıfla yazdı. Mektup adeta Doğu Türkistan’da 2017 yılından beri açılan toplama kampları ve beraberindeki yüksek teknolojili baskı ve gözetim diktatörlüğünü özetleyen bir metin içeriğine sahip. İşte Abdülhakim İdris’in o duygu dolu mektubu:

“Sevgili annem, senin sesini en son 25 Nisan 2017 tarihinde duydum. Bugün tam 1095 gün oldu. Koca üç yıl geçti son telefon konuşmasının üzerinden. Senin sesini sanki daha bugün konuşmuşuz gibi hatırlıyorum. Ağladığını hatırlıyorum. Senin ne kadar korktuğunu unutmuyorum. Bana ‘bizi bir daha arama’ dediğin andaki sesinin titreyişini hatırlıyorum. O zaman orada ne olduğunu tam olarak bilemesem de ailemize bugüne kadar görülmemiş bir baskı yapıldığı, bir annenin oğluna onu bir daha aramamasını istemesinden apaçık görünüyordu.

DOĞU TÜRKİSTAN’IN İŞGALİ VE KOMÜNİST ZULÜM

Vatanımız Doğu Türkistan’ın 1949 yılında Komünist Parti tarafından işgal edilmesinden bu yana Çin’in vahşi girişimleri çeşitli yöntemlerle devam ediyor. Çin hükumeti, ilk olarak atalarından devraldığı kervancılık işini yapan büyük dedem İdris Akhun’un atlarına ve mallarına el koyarak ailelerimizin saygınlığını ve onurunu kırmak istedi. Daha sonra, cennet bahçelerini andıran avlularımızı ve diğer yerleri yıktı. O dönemde yapılanlara karşı bir adım atılmadı. Çünkü, memleketimiz işgal altında olsa bile, dört duvar içinde az da olsa huzurluyduk. Orayı içinde özgürce hareket edebildiğin bir vatan gibi görüyorduk. Şimdi bu acımasızlıkla karşı karşıyayız, kendi onurumuz, kendi bahçemize, en son kalemize girildi. Bu parçalanmışlık senin nefes almanı zorlaştırıyor değil mi anne? O döneme kadar var gücü ile çalışan babamın artık elinin kolunun bağlanması mı seni çaresiz durumu düşürdü? Kız kardeşlerimin tacize uğraması, büyük kardeşim Abdurehim’in köle muamelesine tabi tutulması mı senin ümitlerini yok etti? Torunlarının nasıl bir geleceğe sahip olacağını bilememe endişesi mi seni kuşattı?

AİLESİ TOPLAMA KAMPLARINA GÖNDERİLDİ

Seninle irtibatımı kaybettiğimden beri harap haldeyim. Tarif edilemez acılar içindeyim. Artık gittikçe içime kapandım, sesim çıkmaz oldu. Bir yere gitsem de aklım, ruhum başka yerlerde… Bazen gerginlikler, huzursuzluklar içinde kayboluyorum. Bazen mantıklı düşünme hasletini bile kaybedebiliyorum. Benim ruhum damla damla yok oluyor. Aylar belki yüzlerce gün sonra bir akrabamız, bana Çinli yetkililerden öğrendiği bir bilgiyi ulaştırdı. Kardeşim Abdurehim, Urumçi’de 1 numaralı hapishaneydi ve 21 yıl ceza almıştı. Kız kardeşlerim toplama kamplarına gönderilmişti ve ailemin durumu konusunda hiçbir haber alınamıyordu. Mesajın sonunda senin yaşadığın evin kilitlendiğini ve mühürlendiğini yazıyordu. Torunlarının ne durumda olduğunu sorduğumda ise kimse nerede olduklarını bilmiyordu. Bu haberi aldığım zamanda neler hissettiğimi hatırlıyorum. Sanki ölüm döşeğindeymişim ve bu haber benim son nefesimi vermeme neden olmuş gibiydi. Umutsuzluk, çaresizlik ve elleri kolları bağlı olmamın acısını ta ruhumun derinlerinde hissettim. Daha sonra, birçok arkadaşımın ve yakınlarımın kamplara götürüldüğünü fark ettim.

UYGURLARIN DİASPORADAKİ MÜCADELESİ: DÜNYA UYGUR KONGRESİ

Mücadele arkadaşlarımızla, çok sayıda müzakerelerde bulunduk. Çin’in Uygurlar üzerinde uyguladığı akla hayale gelmeyecek zulümleri uluslararası alanda nasıl gündeme getiririz diye yol haritaları belirledik. 12 Kasım 2017 yılında bütün Uygurların temsil edildiği Dünya Uygur Kurultayı -ki ben de onun kurucularından biriyim- Almanya’da büyük bir toplantı organize etti. Eşim ve ben de bu toplantıya iştirak ettik. Ben de o toplantıda Baş Müfettiş seçilme onuruna eriştim. Eşim ve ben insanlarımızın haklarını savunma yolunda hayatımızı ortaya koymaya karar verdik. Senin gelinin, her gün bilgisayar başında gece gündüz demeden gazetecilere ve uluslararası kuruluşlara yaşananları anlatmak için mücadele ediyor. Milyonlarca masum Uygur’un hakkını savunmak ve dünyada eşi görülmemiş diktatörlüğün yaptıklarına dikkat çekme gayreti içinde. Amerikan hükümetinin ve kongresinin bütün kapılarını vatanımızdaki soykırımı durdurmaları için çalıyor. 15 Mart 2018 yılında ‘Bir Ses Bir Adım’ kadın inisiyatifi gelinin Ruşan ve onun birkaç arkadaşı tarafından büyük bir protesto yaptı ve dünyanın her köşesinde 22 saat boyunca global bir aktivite gerçekleştirildi.

Şeytani komünist Çin yönetimi, senin ve milyonlarca masum Uygur kardeşlerimizin insanlık haysiyetinden mahrum bırakıp, hayatlarını hapishanelerde ve toplama kamplarında yaşamaya zorluyordu. Dünyaya, bu tiran yönetiminin, genç yaşlı, kadın erkek demeden taciz ettiğini, onları hapse ve toplama kamplarına göndererek kendi doktrinlerini zorla kabul ettirip Uygur kültüründen, dininden ve dilinden koparmak için zulüm ettiğini, çocukları polis gücüyle aile ve akrabalarından alıp, devlet yetimhanelerine birer Çinli gibi yetiştirmek üzere gönderdiğini bütün dünyaya anlatabilmek için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Dünya Uygur Kurultayı ile birlikte mücadele etmek için kurduğumuz Uygur Hareketi oluşumunu bu şeytani sistemi anlatma platformu olarak kullanıyoruz.

MÜCADELE EDEN, GERÇEKLERİ ANLATAN UYGURLARIN AKRABALARI KAMPLARA TIKILDI

5 Eylül 2018 yılında, seninle yaptığımız telefon konuşmasından yaklaşık 500 gün sonra, gelinin Ruşan, Amerika’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından birindeki panele katıldı. O, senin, babamın, kardeşlerimin, yeğenlerimin kayboluşundan hareketle Doğu Türkistan’ın Orwellian distopya benzeri nasıl bir polis devleti haline dönüştüğünü ve oradaki kötü şartları insanlara anlattı. Amerika’yı ve uluslararası örgütleri Uygurlara yardım etmeye çağırdı. Tam 6 gün sonra Çin hükumeti kız kardeşi Gulşan Abbas’ı -ki Urumçi’de yaşayan emekli bir doktor- kaçırdı. Onlar ayrıca, onun Artuş’ta bulunan 60 yaşındaki teyzesini, Ruşan’ın faaliyetlerine misilleme olarak kaçırdı.

UYDU GÖRÜNTÜLERİNDEN TOPLAMA KAMPLARININ VARLIĞI KANITLANDI

Bu yılın başlarında Kanada’ya yaptığımız ziyarette, Vancouver’da yaşayan Sayın Shawn Zhang ile bir araya geldik. Uluslararası alanda toplama kampları konusunda yetkinliği ile bilinen Sayın Zhang, uydu resimleri ile bütün toplumlara Doğu Türkistan’da kurulan kampların varlığını ispat etmişti. Bize yaşadığımız evleri göstermemizi istediğinde ilk olarak bana döndü ve ‘Siz hangi şehirdensiniz?’ diye sordu. Ben Hoten olduğunu söyledim, birçok kişi Hoten’in nerede olduğunu bilmese de, o tam olarak nerede olduğunu biliyordu.

O bizim yaşadığımız mahalleleri gösterdi. İlk olarak Bostan mahallesi ekrana yansıdı. Beg Tugman’ın türbesi ile birlikte, daha sonra bizim evimizi gösterdi. O eve 34 yıl önce ayrıldığımdan beri geri dönememiştim. Bir an kendimde o ekranın karşısına dikip, genç yaşta ayrıldığım o eve yeniden girebilir miyim düşüncesini yaşadım. Ruhumun, gönlümün bedenimden ayrılıp ekrandaki o kapıyı açıp içeriye geçip seni gördüğümü hissettim. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi, gözlerim yaşla dolu seni arıyordum orada. Ama seni bulamamıştım. Çünkü sen zalim komünist partinin şeytani polislerince kollarından tutulup kaçırılmıştın.

KORONAVİRÜS, KÖLE GİBİ KULLANILAN UYGUR İŞÇİLER

Vuhan’dan çıkan koronavirüsün size bulaşıp bulaşmadığı konusunda çok endişeliyim anne. Başka ne tür zorluklar ve güçlüklerle mücadele etmek zorunda kaldın anne? Hayatta kalabilmek için ekmek yiyebildin mi su içebildin mi? Benim kaç kız ve erkek kardeşim, Doğu Türkistan’dan sürülmüş esirler gibi Çin’in iç taraflarındaki fabrikalarda çalışmaya gönderildi anne? Benim, bir yetim gibi alınıp götürülen ve baskı gören küçücük yeğenlerim nerede? Hangi kardeşim vahşi Çin’in organ kaçaklığı için kurban edildi ve hayatını kaybetti? Kardeşim Abdurehim, şu anda hangi hapishanede işkence görüyor? Bırakayım açıkça söylemeyi, bir an bile düşünmek dahi benim kalbimi ve ruhumu paramparça ediyor ama, hala hayatta mısın, yoksa seni ebedi olarak kaybettim mi bilemiyorum. Senin iyi olman ümidini hep koruyacağım ve senin bir şekilde iyi olduğuna inanıyorum. Sen ve bütün Uygurlar için bereket, rahmet, huzur ve af getiren Ramazan’ın yaklaştığı bu günlerde Allah’a dua ediyorum,.”

Abdülhakim İdris mektubunu, “Benim çok sevgili anneciğim, inanıyorum ki biz yeniden bir araya geleceğiz, ya bu dünyada veya öbür dünyada.” ifadeleriyle bitiriyor. İdris’in annesi için kaleme aldığı bu mektup, son üç yılda Doğu Türkistanlılara karşı uygulanan devlet terörünü özetleyen belki de en önemli belgelerden biri.

Kaynak: Kırım Haber Ajansı - QHA

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum