Doç.Dr. Ramin Sadık: Türkiye-Azerbaycan ittifakı, Türk Birliğine giden yolda önemli bir modeldir

Azerbaycan Türkü akademisyen, Doç.Dr. Ramin Sadık, Kırım Haber Ajansına Karabağ meselesi ve Türkiye ve Azerbaycan arasındaki müttefiklik ilişkisine yönelik açıklama yaptı.

Doç.Dr. Ramin Sadık: Türkiye-Azerbaycan ittifakı, Türk Birliğine giden yolda önemli bir modeldir
25 Şubat 2023 - 23:01 - Güncelleme: 25 Şubat 2023 - 23:09
 
-Kürşat İsmayıl

Karabağ meselesi, Azerbaycan ile Ermenistan arasında Karabağ bölgesi ve çevre şehirleri konusunda uzun süredir devam eden bir anlaşmazlık olarak bilinmektedir. Çatışma, Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını yasa dışı işgalinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. 1980'lerin sonuna doğru Sovyetler Birliği çöküşe geçerken; Ermenistan, bölge üzerinde toprak iddialarında bulunmaya başladı. Ermenistan’ın toprak iddiaları, 1988'den 1994'e kadar süren şiddetli bir çatışmaya yol açtı ve Karabağ bölgesi ile çevredeki yedi şehrin, Ermeni güçleri tarafından işgal edilmesiyle sonuçlandı.
Azerbaycan, egemenliği altındaki topraklarının işgal edilmesinin uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu her vesileyle ortaya koydu. Bakü yönetimi, Ermeni güçlerinin, Azerbaycan topraklarından derhal, tam ve koşulsuz olarak geri çekilmesini talep eden çok sayıda BM Güvenlik Konseyi kararının açık bir ihlali olduğunu açıkladı. AGİT Minsk Grubu'nun müzakereleri de dahil olmak üzere barışçıl bir çözüme aracılık etmeye yönelik uluslararası çabalara rağmen çatışma hala çözülemedi.
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sorun, 2020 yılında büyük bir savaşa dönüştü. Karabağ Savaşı, 2020 yılının Kasım ayında yapılan bir ateşkes anlaşmasıyla sona erdi ancak gerilim hala yüksek ve durum hala çözülmedi. Azerbaycan açısından, çatışmanın tek kabul edilebilir çözümü, Ermeni güçlerinin Azerbaycan topraklarından tamamen çekilmesi ve ülkenin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması olarak açıklandı. Azerbaycan, ayrıca vatandaşı olan ve yerinden edilmiş kişilerin evlerine dönme haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini savunuyor ve savunmaya devam edecek.
Sonuç olarak Karabağ sorunu, Azerbaycan ile Ermenistan arasında yüz yıldır gerilim ve çatışma kaynağı olan karmaşık bir çözümsüzlük yumağı haline geldi. Azerbaycan, çatışmayı Ermenistan'ın egemen topraklarını yasa dışı işgalinin bir sonucu olarak görüyor ve toprak bütünlüğünü yeniden sağlayan, yerinden edilmiş kişilerin ve mültecilerin evlerine geri dönmesine izin veren barışçıl bir çözüm bulmaya kararlı.
Azerbaycan ve Kafkasya bölgesine yönelik dikkate değer çalışmaları ile bilinen tarihçi Doç. Dr. Ramin Sadık, Azerbaycan-Ermenistan çatışmasını hem tarihi hem de güncel meseleler perspektifinden Kırım Haber Ajansına değerlendirdi. Doç. Dr. Sadık, "Türkiye-Azerbaycan ittifakı, müstakbel Türk Birliği’ne giden yolda bir model, denenmiş bir örnektir" ifadelerini kullandı.
Bugün Karabağ'da yaşanan sorunların tarihi temelinde neler yatmaktadır. SSCB döneminde bu problemi silahlı bir çatışmaya çeviren süreç nasıl ilerlemiştir?
Ermenilerin, Azerbaycan Türklerine ait olan Karabağ topraklarına olan iddiası, Karabağ sorununun temelini teşkil etmiştir. Bu sorunun yaklaşık 250 yıllık tarihi vardır. Niye 250 yıl diyorum, zira II. Katerina döneminden beridir Ermeniler, söz konusu bölgede kendi devletlerini kurmak için uğraşmaya başladılar. Tabii II. Katerina sarayına elçilerini gönderen Karabağ Hanı İbrahim Halil Han, Ermenilerin bu talebine engel olabildi.
ÇARLIK RUSYASI, KARABAĞ'DA AZERBAYCAN TÜRKLERİNİ YURDUNDAN ETTİ!
Mayıs 1805’te Karabağ Hanlığı Çarlık Rusyası’na ilhak edildikten sonra Rusya, özellikle de İran ve Doğu Anadolu’dan Ermenileri Güney Kafkasya’ya yerleştirmeye başladı. Ermenilerin yoğun olarak yerleştirildiği yerlerden birisi Karabağ oldu. Dolayısıyla bugünkü Ermenistan topraklarında ve Karabağ’da demografi ile oynandı, Azerbaycan Türkleri yurtlarından sürgün edilerek Ermeniler (bu bölgeye) iskan edildi.
Rusya’da Ocak 1905’te Kanlı Pazar olayı meydana geldikten sonra Çar yönetimi baskıları azaltmaya başladı. Bu bağlamda her yanda olduğu gibi Azerbaycan’da da basın gelişti. Ancak çarlık yönetimi bundan rahatsız olarak Ermenileri Azerbaycan Türklerine karşı kışkırttı. Neticede 1905-1906 yıllarında Bakü başta olmakla birçok bölgede Ermenilerin Türklere saldırıları oldu. Türkler özellikle Taşnak çetelerine karşı kendilerini savunmak için Difai örgütünü kurdular. Difai Ermenilere yardım ve yataklık yapanlara süikastler düzenleyince yönetim Ermenileri kışkırtmaktan vazgeçti.
Azerbaycan bağımsızlık kazandıktan sonra da Ermenilerin saldırıları Karabağ’da sürdü. Azerbaycan hükumeti Ermenistan’dan resmi olarak toprak bütünlüğünü karşılıklı tanımayı talep etti. Lakin Ermenistan buna karşı, Ermeni çeteleri vasıtasıyla Azerbaycan Türklerine saldırdı. Azerbaycan’ın ilk bağımsızlık döneminde en son saldırı Mart 1920’de, tam da Nevruz günlerinde yaşandı. Ancak Karabağ’daki bu saldırıları, Azerbaycan hükumeti sona erdirdi. Bölgedeki Ermeniler Azerbaycan’ın egemenliğini kabul ettiler.

GORBAÇOV'UN BAŞ DANIŞMANI, ERMENİLERE KARABAĞ'I VAAT ETTİ! 
Bolşevik XI. Kızıl Ordusu Azerbaycan’ı işgal ettikten sonra Ermenistan, Karabağ’ı defalarca Sovyet yönetiminden talep etti. Hatta 1921’de kendi sınırları içine kattığını belirtti. Lakin araya giren Moskova’nın girişimiyle 1923’te bölgede Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti tesis edildi. Böylece Sovyetlerin yardımıyla bölgenin temeline adeta 'dinamit' kondu.
Ermeniler, Sovyetler döneminde birkaç defa daha Karabağ’ı talep ettiler. Ama Azerbaycan yönetimi reddetti.
Sovyetler dağılma sürecine girdiği dönemde Mihail Gorbaçov’un ekonomi Başdanışmanı Abel Aganbekyan, Kasım 1987’de Paris’e ziyareti esnasında, Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesi için Sovyet liderine öneride bulunduğunu açıkladı. Böylece Ermenistan’da gösteriler başlarken, Mehri ve Gafan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri yurtlarından kovuldular. Akabinde Şubat 1988’e gelindiğinde Ermeniler hem Erivan’da hem de Karabağ’da gösteriler düzenleyerek bölgenin Ermenistan’a bağlanması yönünde talepler ileri sürdüler. Sonuçta I. Körfez Savaşı’ndan da yararlanarak hızlı bir şekilde silahlanan Ermeniler, Sovyet yönetiminin görmezden gelmesi karşılığında Azerbaycan Türklerine karşı topyekun savaş başlattılar. Böylece Ermenistan’ın da destek vermesiyle 1994’e kadar Azerbaycan’ın arazisinin yüzde 20'si işgal edildi.
Şu anda Karabağ'da yaşanan sorunlara karşı Ermenistan, Avrupa Birliği ve Rusya misyonlarını hayata geçirmek çabasındayken, sorunun çözümünde Türkiye-Azerbaycan müttefikliği, Azerbaycan için nasıl bir avantaj sağlıyor?
2020’deki 44 günlük Karabağ Savaşı’ndan sonra bölgede yeni bir denklem ortaya çıktı. Bu denklemde asıl söz hakkı, savaşı kazanan Azerbaycan ve onun rızasıyla denklemde yer alacak güçlerdir. Tabii Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki önemi ve ağırlığı artmıştır, biliyoruz. Bu durum bazı bölgesel ve uluslararası güçleri rahatsız etmektedir. Bundan dolayı söz konusu güçler, hem Azerbaycan’ın kazanımını zayıflatmak (Zengezur Koridoru konusunda özellikle) hem de Türkiye’nin bölgedeki varlığına engel olabilmek için birlikte hareket etmeğe karar vermişlerdir. Tabii bu bağlamda Ermenistan’a destek verdiklerini ve onun sınırlarını 'kırmızı çizgiler' olarak nitelediklerini görüyoruz. Fakat ortada bir sınırdan söz etmek mümkün değildir. Zira Sovyetler dağıldığı zaman Ermenistan, Azerbaycan’a saldırdığı için sınırlar net belirlenmemiştir. II. Karabağ Savaşı’ndan sonra da Azerbaycan’ın defalarca sınırların belirlenmesini istemesine rağmen Ermenistan bugüne kadar net tavır sergilememiştir. Dolayısıyla iki taraf arasında net sınır belli olmadığı için, 'kırmızı çizgiler' sözü boşunadır.
Bu arada, Ermenistan savaştaki yenilgiden sonra tamamen Batı eksenli bir dış politika belirlemiştir. Aslında Batı'nın da isteği bu yöndedir. Zira yenilmiş Ermenistan üzerinden Güney Kafkasya’da siyaset izlemek işine gelmektedir. O nedenle Avrupa Birliği, özellikle de Fransa’nın son zamanlardaki girişimleriyle Ermenistan arazisine kalabalık bir misyon göndermeğe karar vermiştir. Azerbaycan’a da arazisinde misyonun faaliyeti için izin vermesi söylenmiş ancak Azerbaycan bunu reddetmiştir. Şimdi Avrupa’nın 'sivil' olarak nitelediği ancak içerisinde eski askerlerin de görev alabilecekleri şüphesi ağırlık basan ekip, iki yıl boyunca Ermenistan’da bulunacaktır. Avrupa’nın bu çabasına ABD de destek vermektedir. Zira birlikte Rusya’yı, Ukrayna’da yaptığı savaş nedeniyle Güney Kafkasya’da sıkıştırmaya çalışmaktadırlar.
ŞUŞA BEYANNAMESİ, TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİSİNİ EN ÜST DÜZEYE YÜKSELTTİ
Haziran 2021’de imzalanan Şuşa Beyannamesi Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkileri en üst düzeye yükseltmiştir. Artık iki devlet müttefiktir. Beyannamenin en önemli maddelerinden birisi, güvenlikle ilgilidir. Yani dışarıdan her hangi birine saldırı yapılacak olsa, birlikte hareket edilecektir. Zaten beyannameden önce de Türkiye Azerbaycan’ın güvenliği için her şeyi yapıyordu. Örneğin 1993’ten bugüne Kelbecer’in işgali gerekçesiyle sınırlarını Ermenistan’a kapatmıştı. Ayrıca bilindiği gibi Türkiye yıllardır Azerbaycan ordusunu eğitmektedir. Eğitilmiş o ordu Karabağ’da sözünü söyledi. Ve sadece 44 gün içinde... Eğitimler bugün de devam etmektedir. Türkiye ile Azerbaycan’ın müttefikliği Hazar’ın doğusundaki Türk ülkelerini de daha cesaretli dış politika adımları atma konusunda cesaretlendiriyor. Son dönemler Türk Devletleri Teşkilatı’nın uluslararası ciddi bir güç gibi ortaya çıkmasında ve gelişmesinde Türkiye-Azerbaycan müttefikliğine Hazar’ın doğusundan verilen desteğin bu bağlamda önemi büyüktür. Diğer yandan Türkiye-Azerbaycan müttefikliği, ilerde Türk Devletleri Teşkilatı’nın Türk Birliği’ne dönüşebilmesi anlamında da önemlidir. Zira Türkiye-Azerbaycan ittifakı, müstakbel Türk Birliği’ne giden yolda bir model, denenmiş bir örnektir. Dolayısıyla şahsen bu modelin, Türk Devletleri Teşkilatı’nın birlik çerçevesinde bütünleşmesinde etkin olacağını düşünüyorum.
Kaynak:https://www.qha.com.tr/ozel-haber-roportaj/doc-dr-ramin-sadik-turkiye-azerbaycan-ittifaki-turk-birligine-giden-yolda-onemli-bir-modeldir-468132

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum