Buğçe Çalışkan:PERVİN ÜNALP ile röpörtaj…

Pervin Ünalp kıpır kıpır,bir saniye yerinde duramayan biri.

Buğçe Çalışkan:PERVİN ÜNALP ile röpörtaj…
18 Temmuz 2013 - 16:09

PERVİN ÜNALP ile röpörtaj…

18. İZMİR TÜYAP KİTAP FUAR’ı etkinliklerinin ilk gününde Pervin Ünalp ile bir araya geldik. Pervin Ünalp kıpır kıpır,bir saniye yerinde duramayan biri.Ayrıca güler yüzlü ve sevecen. Konuşma boyunca kahkahalar havada uçuştu. Uzun soluklu bir röpörtaj oldu çünkü kendisi dünyalar tatlısı biri. Ve onunla sohbet etmekten çok büyük bir keyif aldım. Umarım sizde büyük bir keyif ile okursunuz.

Buğçe Çalşkan: Öncelikle İzmir’e hoş geldiniz. Sizinle buluşmak ve bu röpörtajı gerçekleştiriyor olmak çok güzel. İsterseniz başlayalım.

Pervin Ünalp: Tabii ki başlayalım. Aynı şekilde bende sana röpörtaj verdiğim için çok mutluyum. Seni tanıdığım için çok mutluyum. Baştan belirtmeliyim ki bu röpörtajı sen değil ben istedim. Sen gençlerin çok güzel bir örneğisin. Bu yüzden seninle oturup konuşmayı ben istedim. Ve bu da beni çok mutlu etti. Çünkü örnek olmanı istiyorum yani gençlerin kendi güçlerinin farkına varmasını; yapacakları şeyin farkına varmasını istiyorum. Sonra sevdikleri işi yapsınlar istiyorum. Mesela tiyatro seven tiyatro yapsın, sporu seven sporla uğraşsın. Ama yapsın! Ben tiyatrocu, oyuncu olmayı seviyorum. Ama bende senin gibiyim (gülüyor) biraz, tek dalda gitmek yoruyor. O yüzden söyleyeceklerimi yetiştiremediğim için roman yazıyorum.

Buğçe Çalışkan: Roman dışında yazdıklarınız var mı?

Pervin Ünalp: Devlet tiyatrosunda 4 tane oyun yazdım. Biri oynandı hatta. Çokta güzel geri dönüşümleri oldu. Kendi gücünüzün, yapacağınız şeyin o kadar güzel geri dönüşümü oluyor ki, inanamazsın. Çok keyifli.

Buğçe Çalışkan: O keyif bizlere de yansıyor, bunu nasıl başarıyorsunuz peki?

Pervin Ünalp: İşimi severek yapıyorum. Sevmezsen yapamazsın zaten. Ve benim de önerim gençler bıraktıkları bir şeyi geri kazansınlar. Mesela okuma alışkanlığını. Çünkü okumuyorlar. Ben kızıyorum şundan kızıyorum: Ben geldim şu yaşıma okuma gözlüğüm gözümde yeni bir şey bulur okur muyum, bir cümle oradan kapar mıyım falan. Çünkü her şeyi aynı anda görmemiz mümkün değil, gençler de okuyarak görecekler… Her şeyi okuyarak. Ben sadece şu yazar, bu yazar, şu şair, hayır, noktalamıyorum.  Okuyup seçme şansları var. Okuduktan sonra yapacakları işinde çok değiştiğini, etkileyici bir hal aldığını görecekler.

Buğçe Çalışkan: Sizce her meslek grubu okumalı mı? Neden?

Pervin Ünalp: Evet okumalı. Mimar, mühendiste olsa okumak durumunda. Çünkü empatiyi öğrenecek. Kadınlar nasıl düşünür, erkekler neyin hesabını yapar bunları öğrenecek. Yani okuyarak dünya görüşlerini, fantezilerini çözecek ve onu da kendi yaşamında uygulayacak.

Buğçe Çalışkan: Nasıl tiyatrocu oldunuz?

Pervin Ünalp: Benim tiyatrocu oluşum… Ben kasaba çocuğuyum. Yani tiyatro izlemeden tiyatrocu olanlardanım. Çok istiyordum çünkü radyo tiyatroları dinliyordum. Arkası yarınlar dinliyordum.  Ve orada hayran olduğum sanatçılar vardı. (Gülüyor, gülerken gözlerinin içi gülüyor…Öyle heyecanlı ki.) Ah Işık Yenersu, ay Çetin Tekindor, Allah’ım Ergün Uçucu konuşuyor. İnanılmaz işte dediğim insanlarla hedef koyduğum için sonra aynı stüdyolarda seslendirme yaptım. Yapamazsın diye bir şey yok. Hedefin %99’u çalışmak, yalnızca %1’i yetenek, tanrıvergisi işte ne derseniz deyin onun adına ama çalışmak önemli. O ilgi alanında yoğuşlaşmak önemli. Bir öğrenciyi sadece ders çalışmakla yükümlendiremezsiniz, sıkılır. Çünkü başka yapmak istedikleri de vardır. Ve yaptıklarıyla çaktırmadan yolunu belirler. Bu hedef işte.

Buğçe Çalışkan: Peki ne yapsın gençler?

Pervin Ünalp: Fırsatları değerlendirin. Hele ki büyük şehir de yaşayanlar, büyük şehirlerin nimetlerinden faydalansın. Birçok dalda kurslar oluyor, sevdiğiniz birine veya ikisine gidin. Hem derslerin ağır olması bunalıma yol açıyor ya ondan kurtulmak için böyle çıkış yollarınız var. O çıkış yollarından birini de kendi yaşam gerçeğiniz ve yaşam yolunuz olarak seçebilirsiniz. Ama şeyi tavsiye ediyorum: Gruplar kurun ve tiyatro, sinema geceleri yapın. Oturun birinizin evinde seyredin ve eleştirin.

Buğçe Çalışkan: Ya bizim gibi düşünen arkadaşlarımız yoksa ve yapamazsak?

Pervin Ünalp: Ama şöyle bir şey var ki her çocuk aynı yaşta olgunlaşmıyor. Bir kişiyle başlar her şey. Bir arkadaşını senin hatırın için ikna edersin. O bunu keyfine varır. Bir kişiyle başladığını ikiye çıkarırsın. Sonra zaten genişleyecek. Ama bir anda on kişi bekleme. Dünyanın hiçbir yerinde bu böyle değildir. Her şey bir kişinin bu böyle olacak, ben böyle istiyorum demesiyle başlar.

Buğçe Çalışkan.: Kitapların içindeyiz,kitap yazmak ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Pervin Ünalp: Yazmak sabır isteyen bir iş. Bir sürü kitaplar var. Kaç kişi günlerce, gecelerce hatta aylarca hayallerini dökmüş kağıda… Kolay iş değil.

Buğçe Çalışkan: Başka neler yapıyorsunuz?

Pervin Ünalp: Uzun yıllar seslendirme yaptım. Ama şu aralar çok yok, Ankara’da durgunluk dönemi var. Çekimlere gidip geliyorum, oyunlar oynuyorum. Devlet tiyatrosunda sanatçıyım, orası benim asli görevim. İkinci romana başladım o yarım. Tembellik ediyorum, o biraz duruyor. Çocuk oyunlarına başladım, onları toparladık. Aynı anda birçok şeye başladığım için hepsini toparlayamıyorum. Ayrıca iki çocuğum var, onlarında sorumlulukları var. Şimdi yazıyorum yani. İnşallah devam ederse iyi bir şeyler olacak gibi geliyor.

Buğçe Çalışkan: Sizin eğitmenlik yapacağınız yönünde haberler de var…

Pervin Ünalp: Evet, bir de öyle bir şey var. Ankara’da Mayıs ortalarından Haziran sonlarına kadar 70 saatlik kursumuz olacak. Bu kurs yürüme, konuşma, hareket, kendine güven… her şeyi kapsıyor. Devlet tiyatrosundan gelecek olan tiyatro yönetmenleri ve yazarlarla beraber yetişkinlere ders vereceğiz. Haziran’da yapamazsak Eylül’de yapacağız. Aynı anda birçok şeye başladığım için hepsini toparlayamıyorum. Ayrıca iki çocuğum var, onlarında sorumlulukları var.  Şimdi yazıyorum yani. İnşallah devam ederse iyi bir şeyler olacak gibi geliyor.

Buğçe Çalışkan: Başka eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Pervin Ünalp: Gençleri çok seviyorum. Yaptıkları her şey her ne kadar söylenmese de takdir görüyor. Bunu unutmasınlar. Asla vazgeçmesinler, hedef koysunlar kendilerine. Hedef olmadan zaman çok boşa geçiyor, anlamını yitiriyor. Hedefe yaklaşmaları için çalışmaları da kolaylaşıyor.Bir de hayata sarılsınlar,arabesk takılmasınlar. Herkese öpücükler…

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum