Buğçe Çalışkan:İlber Şiyak ile söyleşi

'' Makedonya Rekalar Kazasında Türk İzleri'' kitabının değerli yazarı İlber Şiyak ile yaptığımız keyifli söyleşiyi okumaya davet ediyorum

Buğçe Çalışkan:İlber Şiyak ile söyleşi
02 Eylül 2013 - 22:20 - Güncelleme: 02 Eylül 2013 - 22:35
Değerli üstad İlber Şiyak ile tanışmamız yine internet sayesinde oldu.Değerli bir dostum sayesinde tanıdığım İlber Bey ile konuşmaya başladığımız andan itibaren kendimden bir şeyler buldum.Çünkü o da bende göçmeniz. Gerçi ben tam göçmen sayılmam. Annem ve babam göç çocukları ama ben kendimi her zaman göçmen olarak nitelendirmişim. Ve her daim bu durumdan gurur duymuşumdur. Lafı fazla uzatmaya niyetim yok. '' Makedonya Rekalar Kazasında Türk İzleri'' kitabının değerli yazarı İlber Şiyak ile yaptığımız keyifli söyleşiyi okumaya davet ediyorum sizleri...
 
Buğçe: Bizlere biraz kendinizden bahsedermisiniz. ?
 
İlber Şiyak: Ben ;  İlber ŞİYAK .
Günümüz de Makedonya'nın batısında yer alan Şardağ , Korab, Bistra ,Deşat ve 
Stogovo Dağları arasında yer alan ve ismini 73 km. lik Kanyon'un içinden 
akıp giden Radika Irmağından alan '' REKALAR'' Bölgesinin en büyük ve en eski
yerleşim birimi olan Jirovnisa'da 1955 yılında dünyaya geldim .
1960 Yılında ailem ile birlikte Serbest Göçmen Statüsünde anavatan Türkiye'ye göç ettim.
Manisa'ya gelip yerleştik. Tahsilimi Manisa'da tamamladım.
Göçün getirdiği fukaralık , öncelikli olarak bizlerin bir an önce bir işe girip ,
evimize ekmek getirmeyi gerektirdiğinden dolayı benim yüksek tahsil hayatım olmadı .
Ben ;
Yugoslavya'da okulda öğrenim görmediğim halde ,
10 yaşında iken Slav - Kiril Metodi Alfabesini okuyup yazmayı öğrendim.
Çok iyi derecede Makedonca biliyorum .
Evliyim . İkisi kız biri de erkek olmak üzere 3 evlat ve bunlardan da 6 torunum var .
 
 
Buğçe: Makedonya'dan göç ettiğinizde henüz 5 yaşındaymışsınız .Rumeli Kültürünü araştırmak nereden aklınıza geldi ?
 
İlber Şiyak: Şurası unutulmamalıdır ki ..!!!
 
'' Bir ağacın dalları ne kadar uzarsa uzasın ,
   Beslendiği yer yine kökleridir .
   İnsanoğlu'da biraz böyle değil mi ?
   Nerede yaşarsa yaşasın ekmeğini nerede kazanırsa kazansın
              Yine de ;
   Köklerini beraberinde götürür ''
 
Evet ben Türkiye'ye 5 yaşında geldim.
Fakat bu yaşıma kadar Makedonya'dan hiç kopamadım.
Zira ben ; annemin , babamın ve ailemin anlattıkları hasret dolu öykülerini 
dinleyerek büyüdüm .Merhume annem, ben annesiz büyümeyeyim diye Türkiye'ye gelmiş.Benim anneannem , dayım , teyzem ve ablam Makedonya'da kaldılar .Benim bir yanım hep oralarda kaldı .
Ben annemin ölünceye kadar mırıldandığı  hasret dolu sıla şarkıları ve akıttığı gözyaşları ile büyüdüm.
Ben 1980 yılından 2000 yılına kadar Rumeli Türküleri Ses Sanatçısı olarak 
halkıma hizmet ettim. Pek çok Rumeli Türküsü derledim.
Ayrıca Makedonca'yı da çok iyi bildiğim için pek çok '' TORBEŞ '' şarkısını 
araştırarak bulup Makedonya Halk Şarkıları Repertuvarına kazandırdım.
Ayrıca Halk Oyunlarına olan ilgimi de, Manisa'da ilk Halk Oyunları Ekiplerini hazırlayarak Uluslararası düzeylere getirdim.
Ben ; bütün bu tecrübelerimi ve araştırmalarımı ve kültürel geleneklerimizi 
bizden sonra gelecek kuşaklara miras bırakabilmek için de, 2000 yılından 2011 yılına kadar kitap çalışmaları yaptım .
 
Buğçe: Siz araştırma yapmakla kalmamışsınız. Ayrıca Makedonya Göçmenlerini 
bir araya toplamak için bir de dernek kurmuşsunuz. Zor olmadı mı dernek kurmak, insanları bir araya getirmek ?
 
İlber Şiyak: Bizim Atalarımız bizleri büyütmek ve bizlere iyi bir gelecek temin etmek için 
o kadar çok çalıştılar ki ...
Ben kendilerini '' Karedelen Çiçekleri'' ne benzetiyorum .
Yazmış olduğum '' Bistra'nın Kardelenleri'' isimli öykü kitabımda,göç sonrasında çekilen sıkıntıları ve Türkçe dilini konuşamamanın getirdiği durumdan dolayı uğradığımız hakaretler, yaşadığımız gördüğümüz o çileli yılların ardından o elleri öpülesi büyüklerimizden gördüğümüz kültürel değerlere sahiplenme gelenek ve göreneklere bağlılığımızdan yola çıkarak aradan geçen 30 yıldan sonra Manisa'da yaşayan ve sayıları il nüfusunun
% 35'ini oluşturan Yugoslavya'dan göç eden bizlerin, çalışkanlığımızla olduğu gibi, kültürel varlıklarımızı koruyup yaşatmak ilkesinden yola çıkarak göç edip geldiğimiz, geride bıraktığımız akrabalarımızla bağlarımızı koparmamak için 1992 yılında ben ve 10 arkadaşım Manisa'da '' Makedonya Göçmenleri Kültürünü Yaşatma ve Dayanışma Derneği''ni kurduk.
Deneğimiz Uluslararası ilişkiler yürüten bir dernektir .
Ben, Folklor ve Halk Oyunları yetiştirme görevlerini üstlendim .
Kurucu Başkanımız Cevdet Cömert başkanlığında 10 yıl süreyle derneğimizin 
tüm kültürel etkinliklerini organize ettim .
Halk oyunları ekipleri hazırlayarak uzun yıllar gösterilere ve Tv programlarına konuk oldum .
Milletleri ayakta tutan en önemli unsur Kültürel varlıklarıdır .
Sanıyorum ki... kuruluşumuz ve ilk yıllar biraz sıkıntılı oldu .Fakat o zorlukların üstesinden geldik .
Çünkü ; hizmeti yapmak bizler için vicdani bir görev idi .
 
Buğçe: Özellikle Balkan Göçmenleri yurt dışında Türk , burada Göçmen oldukları için farklı bir statüye konuluyor.Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ?
 
İlber Şiyak: Ben 07-10-2012 tarihli Balkan Günlüğü Gazetesinde yayınlanan ve daha sonraları alıntı yapılarak pek çok gazetede ve Makedonca diline çeviri yapılarak Makedonya'da gazetede yayınlanan '' Bistra'nın Kardelenleri '' isimli makalemde şöyle yazmıştım:
'' Hiç kimse sebepsiz göç etmez . Unutmayalım ki! 
Göç acıdır. Göç çiledir. Göç insanı yaralar. Göç insanı sevdiklerinden koparır.!!!
Göç insanı biçare yapar..!!!
Özellikle, Göç ettiği ülkede göçmenin gözü yaşlıdır. Eğer bir de o göç ettiğin ülkenin dilini bilmiyorsan.
Asıl o zaman bir kez daha acılar çekersin .
Kolay değildir ;
Göçe zorlandığın ülkede TÜRK ,
Göç ettiğin ülkede GÖÇMEN olmak.
Yaşamayanlar bu gerçekleri bilmezler .!!!
Kendisine sığındığın, anavatan bildiğin ülkede yabancı olmak .
Kolay mı sanıyorsunuz ?
Hiç de kolay değil....
Mahallenin çocukları bizimle oynamazlardı . 
Öğretmenlerimiz Türkçe bilmediğimizden dolayı anlattıklarını geç anladığımız için bize kızarlardı .
Makedonya'nın batısından 1950 - 1962 yılları arasında Komünizm'den kaçarak göç eden
bu insanlara '' Komünist '' yakıştırması yapıldı yıllarca .
Türkçe bilmedikleri için horlandılar .!
Buraya gelip Müslüman oldunuz, isimlerinizi Türkiye'de değiştirdiniz dediler .
Hep sineye çektiler. Hiç bir zaman isyan etmediler ...
Bir zaman geldi ki ;
Bu insanların aslında Gavur olmadıklarını , vatanını ve devletini çok seven insanlar 
olduklarını anladılar . Ne zaman biliyor musunuz ?
Tam 30 yıl sonra.
Onlar ;
Anavatan Türkiye'den hiç bir şey istemediler.
Ne kira yardımı, ne giyecek ve ne de ev ...
Bulduklarına şükrettiler. Amma.... Hiç bir zaman geri dönmeyi düşünmediler !
Sabırla çalışarak, Allah'a şükrederek, Bistra Dağınn Kardelenleri gibi ,
Soğuğa, kar'a inat hep fışkırdılar vatan bildikleri bu topraklarda ..''
Umarım anlatabilmişimdir .
 
Buğçe: Bulgaristan'dan göçenlere Bulgar , Makedonya'dan göçenlere Makedon gibi ifadeler kullanılıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz .?
 
İlber Şiyak: Maalesef bu tür densiz yakıştırmalar günümüzde bizleri rahatsız eden boyutlara ulaştı .
Kavram karmaşasından ve tarih bilmezlikten oluşan bu yanlış yaklaşımlar 
cehaletin getirdiği akıl ile ifade edilemeyen kavramlar ...
Bakınız, Osmanlı'nın Balkanlara yerleşmesinden 1912 yılına kadar geçen yaklaşık 
600 yıllık bir zaman diliminde Türkler bulundukları bölgenin dilini öğrendiler .
Hakeza ; Rumlar , Makedonlar , Sırplar ,Arnavutlar ve Bulgarlar da Türkçe'yi öğrendiler .
Kültürlerimiz birbirine karıştı .Onlar bizden aldılar, biz onlardan.
Bu kültürel karışıklık ne onları Türk , ne de bizleri Makedon veyahut Bulgar yapmaz.!!!
Ben , '' 100 yıl sonra'' isimli bir makalemde şöyle yazmıştım .
'' Bir insanın Makedon olabilmesi için köklerinin Kral Filip'e ve Büyük İskender'e 
uzanması gerekir . Oysa bizim kökenimizde Akıncılar var .!
Bizim kökenimizde Gazi Dervişler , Alperenler var .''
Oysa ki ; Bizler Makedon olmayı kabul etmediğimiz için '' TÜRK'' diye kovulduk .
Oysa burada halen bizlere Makedon ve Bulgar yakıştırması yapılıyor.
Bizimle aynı yıllarda Makedonya'dan, Hristiyan Makedonlar da değişik ülkelere göç ettiler.
Bizler de onların gittikleri ülkelere gidebilecek iken neden Türkiye'ye geldik .
Neden onca çileye , sıkıntıya katlandık .
Ben ; Makedon ve Bulgar yakıştırmasını kullananları bir kez daha lanetliyorum .
Bu söylemlerin , bizleri ayrıştırmak için birileri tarafından kasıtlı olarak uydurulduğu kanaatindeyim .
 
Buğçe: Uzun bir süre Müzik ve Halk Oyunları ile ilgilenmişsiniz . Katılımlar nasıldı ?
İnsanlar kültürlerine sahip çıkıyor mu ?
 
İlber Şiyak: Evet ,1980 yılından 2010 yılına kadar aktif olarak Rumeli Müziği ve 
Rumeli Yöresel Halk Oyunları alanlarında aktif olarak çalıştım .
Manisa'da ilk saz ekibini oluşturdum . O yıllarda pek çok sanatçı dostlarım ve 
çok değerli hocalarımla tanışma ve çalışma imkanım oldu .
Türkiye'nin pek çok bölgesinde Konserlere davet edildim .
1989 yılında Makedonya'da konser verdim .
Ayrıca pek çok Ulusal Tv kanalında programlara davet edildim .
İlk Halk oyunları Ekibimizi 1992 yılında oluşturdum .
Halkımızın gerek Makedonya'da ve gerek  Türkiye'de bana gösterdikleri yoğun sevgi ve destekleri beni bu günlere getirdi .
İnsanlar eğer kendilerine hizmet ederseniz hem size ve hem de 
kültürlerine sahip çıkıyorlar. Çocuklarımız ve hatta torunlarımız 
gelenek - göreneklerine ve tüm kültürel değerlerine sahip çıkıyorlar .
Gördüğüm kadarıyla 100 yıl daha geçse bizim müziğimiz, oyunlarımız, adetlerimiz yaşatılacak ve unutulmayacaktır .
Bu durum da beni ziyadesiyle memnun ediyor.
 
Buğçe: 2011 yılında yayımlanan '' Makedonya Rekalar Kazasında Türk İzleri '' adlı kitabınızı nasıl yazdınız ?
Yeni projeleriniz var mı ?
Bizleri neler bekliyor ?
Genç kuşaklara ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz ?
 
İlber Şiyak: '' Makedonya Rekalar Kazasında Türk İzleri '' isimli kitabım benim 30 yıllık birikimlerimin ve araştırmalarımın bizden sonra gelecek nesillere aktarılması , tarihimizin , köklerimizin ,kültürel değerlerimizin unutulmaması için yazdığım bir kitabımdır .
Bu güne kadar konusunda gerek Makedonya'da ve gerekse Türkiye'de
yazılmış olan ilk kitaptır . Devlet Arşivleri vasıtasıyla yüzlerce tarihi belge kullandım .
Pek çok insan ile birebir konuşup bilgiler topladım .Makedonya'nın batısını ve özellikle Rekalar Bölgesini köy -köy ,karış - karış gezdim . Bizlere ve Türk-İslam tarihine ait ne varsa topladım .
Bakınız kitabım yayınlandığı 2011 Şubat tarihinden bu yana , Makedonya'da ve Türkiye'de
pek çok Üniversite'de kaynak eser olarak Arşivlerde yerini aldı .
Bir çok ülkede söyleşi ve konferanslara katılıp kitabımı ve bizleri anlattım .
Kitabım çeşitli haber ajansları tarafından haber yapılarak Türkiye'ye duyuruldu .
Ayrıca Makedonya'da bir Tv kanalında kitabım ile ilgili benim katıldığım bir söyleşi 
programına katıldım .
Uluslararası yayın yapan , Dünya Türkleri Birliği Ajansı ( Turkısh Aiıanz Forum )
adlı ajans kitabımı haber konusu yaparak Dünya genelinde 38.000 abonesine 
dünyada konuşulan tüm dillerden yayın yaparak beni onurlandırmıştır.
Ayrıca Balkanlara yayın yapan tüm haber siteleri kitabımı okuyucularına 
duyurdular .
İşte bu güzel gelişmeler beni başka kitaplar yazmaya teşvik etti .
Makedonya ve Türkiye'de göç öncesi ve sonrasını anlattığım ve benim bire bir yaşadığım gerçek göç öykülerinden oluşan '' Bistra'nın Kardelenleri '' isimli öykü kitabını yazdım.
Ayrıca Balkanlarda Türk - İslam tarihini ve tüm bilinmeyenleri anlattığım 
''Çıkayım Gideyim Urumeline'' isimli kitaplarımı yazdım .
Umarım en kısa zamanda bu iki kitabım da okuyucularımla buluşur .
Balkanlar'da ve Türkiye'de yayınlanan pek çok gazete ve dergi de 
köşe yazarlığı yapıyorum . Makalelerim yayınlanıyor .
Siz sevgili gençlere bir tek nasihatim olacak .
Çok okuyunuz . Kendinizi geliştiriniz .
Atalarınızı ve Tarihinizi iyice öğreniniz . Sizden sonrakilere aktarınız .
Kültürel değerlerinize sahip çıkınız .

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum