BİR AKİF… BİN NESİL… / Yazan: Rümeysa Ertem

Tıpkı Akif gibi… Kızıyor sanki içten içe. Biz duymasak da bağırıyor gençliğe “Yapmayın!” diye, “Şeytanın akıl almaz serüvenine uymayın!” diye.

BİR AKİF… BİN NESİL… / Yazan: Rümeysa Ertem
00 0000 - 00:00 - Güncelleme: 27 Aralık 2019 - 18:49

BİR AKİF… BİN NESİL…

Karabulutlar sarıyor has mavinin üzerini… Şimşekler çakıyor, yıldırım düşüyor ağaç altlarına. Yağmur sert vuruyor insanlara, pervasızca. Bir sinir, bir haykırış gibi oysa…

Tıpkı Akif gibi… Kızıyor sanki içten içe. Biz duymasak da bağırıyor gençliğe “Yapmayın!” diye,  “Şeytanın akıl almaz serüvenine uymayın!” diye.

Bir edayla bakıyor genç. Sonra çeviriyor kafasını, umursamıyor. Ona ne ki? O, hayal dünyasının ve dünyevi heveslerin bir malzemesi. Tarihini, ecdadını, soyunu unutan ve havalarda uçuşan bir kuş sadece…

Oysa ta o günlerden demişti Akif;

“Arkadaş! Yurdumu alçaklara uğratma sakın.

 Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.”

Evet, demişti. Hatırlatmıştı bu vatanın nasıl kazanıldığını. Haykırmıştı ne kanlar döküldüğünü, üstüne basa basa;

“Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı.

 Verme dünyaları, alsan da bu cennet vatanı.”

İsterdi ecdadım. Ahlaklı bir nesil isterdi. Kalbinin, ruhunun, bedeninin ilk Allah sevgisi ile hemen ardından Vatan sevgisi ile dolmasını isterdi. “Bak!” derdi bize, “Gör ecdadını! Bir kuru ekmekle dört tarafı kuşatan tarihini gör ve bir kuruş para için satma!”  derdi…

Sattık oysa… Şehidimin elde avuçta yok diye yıllarca giydiği yırtık pantolonu, bugünlere moda diye taşıdık. Çağdaşız dedik. Aydınız dedik. Batı’nın tüm geleneklerini tayin ettik ülkemize. Oysa Akif, çağdaş olalım, aydın olalım derken yarı çıplak gezelim istemezdi… İlim öğrenen gençlik, bilim öğrenen nesil derdi. “Mazini tanı!” derdi, “Unutma!” derdi. “Sadece matematik, fizik, kimya kurtarmayacak seni” derdi, Allah’ın da emriyle “Oku!” derdi. Vatan dedi, Bayrak dedi, Hürriyet dedi, şan, şöhret, para, pulu reddetti.

“Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda,

  Etmesin tek vatanımdan, beni dünyada cüda.”

Korkusuzdu Akif, cesurdu. Onu sevmeyenlere, benimsemeyenlere de sözü vardı, vatanını karalayanlara da.

Yerin ve göğün alt üst edileceği zaman gelene kadar, dağların yerinden oynadığı, insanların sığınacak yeri kalmadığı güne kadar, bayrağı göklerde başı dik dalgalansın istedi. Kanla boyanmış bayrağı, gelecek nesiller çamur sürmesin isterdi.

“Ruhumun senden, İlahi, şudur ancak emeli,

 Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.”

Yoktu cebinde parası, olmazdı. Fakat isyan etmezdi. Kimi zaman bir palto bile bulamazken üzerine ”Şükür!” derdi, “Buna da şükür!” . İsyan etmesin isterdi Allah’a. “Gençliğim isyan etmesin! Hak verir!” derdi belki de…

“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

 Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.”

Hür değildi, hür olmak isterdi. Bağımsız olsun isterdi vatanı. İstikbal için istiklal uğruna mücadeleci gençler isterdi. Korkusuz, gözü kara, bayrağını alçaklara indirmeyecek bir nesil isterdi. Başka milletlerin ağına takılıp esir olmasın isterdi.

“Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet,

 Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal!”

“Hak!” derdi sadece, “Hak!". Sevgili vardı onun yüreğinde, sevdiği… Bir Allah vardı, bir de vatan! İsterdi Akif, dinini, dilini bilen goncalar, tarihini okuyan, bilinçli nesil isterdi. Cahillikle dolu bir boşluk değil de, bilgi ile dolu bir sonsuzluk isterdi. “Allah!” de ve “sus!” derdi belki de…

“Doğacaktır sana va’dettiği günler, Hakk’ın,

 Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.”

Mert, yiğit, cengâver ruhlu bedenler, başı dik, alnı ak, göğsü gergin vücutlar isterdi. Tuttuğunu koparan, vatanına, dinine, diline, namusuna laf getirenin karşılığını veren, delikanlı nesil isterdi. Bir asır boyu bayrağını dik tutacak, boynunu eğdirmeyecek, mahcup etmeyecek gençler isterdi.

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

 Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.

 Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.

 Yırtarım dağları enginlere sığmam, taşarım.”

Bir nesil akıp gidiyor, geçen zamanın önünde. Yıllar geçtikçe tarihini unutan, onun anlayışını benimsemeyip de diğer milletlerin anlayışını daha da cazipleştiren, bir nesil… Oysa Akif görseydi, yaşasaydı… Görmediği halde on mısralık bir şiir yazıldıysa, ah bir görseydi… Mavi göklerde al kırmızı bayrağımızın ne kanlar üzerine böyle dalgalandığını fark etmeyen bir nesil bekliyor belki de bizi… Kulaklara farklı cümleler fısıldanıyor. “Batı!” diyoruz, susuyoruz. “Özeniyor neslim!” diyoruz, hıçkırıyoruz.

Korkuyoruz üstadım, korkuyoruz!

“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

 Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

 O benim milletimin yıldızıdır parlayacak;

 O benimdir, o benim milletimindir ancak.”

 

Rümeysa Ertem

       12/03/2012

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum