FLAŞ HABER

Barzani'nin Bağımsızlık Çıkışı ve Kerkük'ün Kaderi

Irak, 2003 yılındaki ABD işgalinden bu yana bir türlü istikrara kavuşamadı. Ülkede işgal öncesinde de var olan etnik ve mezhepsel fay hatları, işgal sonrasında daha da derinleşerek şiddetli siyasi, toplumsal ve ekonomik depremler üretmeye başladı.

Barzani'nin Bağımsızlık Çıkışı ve Kerkük'ün Kaderi
21 Mart 2016 - 23:01

YENİÇAĞ ANALİZ / KÜRŞAT GÜÇ

             Saddam sonrası dönemde ortaya çıkan rekabet alanından maksimum faydayı elde etmeyi uman Kürtler, Şiiler ve Sünniler hızla silahlanarak/silahlandırılarak söz konusu rekabeti demokratik siyasi alandan ziyade askeri alanda sürdürdüler. Aradan geçen on üç yılın neticesinde Irak birçok açıdan bölünmüş ve parçalanmış bir görüntü vermektedir. Ülkede istikrar kaybolmuş, devlet kurumları işleyemez hale gelmiş, ekonomik yaşam durgunlaşmış ve her şeyden önemlisi hiçbir Iraklının can güvenliği kalmamıştır. Bu denli bölünmüş ve istikrarsız bir yapıya sahip olan Irak’a öldürücü son darbe ise ülkenin etnik ve mezhepsel gruplar arasında bölünerek yeni bağımsız devletlerin kurulması olacaktır.

            Irak’ın bölünerek içinden yeni devletler çıkması konusunda öteden beri hevesli olan en dikkat çekici grup Kürtler olmuştur. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IBKY) Başkanı Mesud Barzani geçtiğimiz hafta yapmış olduğu açıklamada Kürtlerin artık kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmeleri için vaktin geldiğini ve bunun Lozan’dan beri beklenen yüz yıllık bir hayal olduğunu ifade etmiştir. Bu amaçla Barzani, en kısa süre içerisinde Kürtler arasında gerçekleşecek bir referandum ile bağımsızlık talebinin oylanacağını ve Kürtlerin kendi kaderlerini belirleyeceklerini ifade etmiştir. Esasında Barzani vb. Kürt siyasi aktörlerin Irak’tan ayrılarak bağımsız bir Kürt devleti kurmak istemeleri yeni bir çıkış değildir. Özellikle 2003’ten bu yana benzer çıkışlar sıklıkla ortaya konulmuştur. ABD işgalinin en hengameli olduğu ilk yıllarda ülkedeki karışıklıktan istifade ederek bir şekilde bağımsızlık yolunun açılması dahi düşünülmüştü.

            Amerikan işgalinin ilk yıllarında Kürtleri Irak’tan ayrılma çabasından geri adım attıran bazı temel meseleler söz konusu idi. Türkiye’nin böyle bir girişime izin vermeyeceğini ifade etmesi, ABD’nin bütün bir Irak’ın daha kontrol edilebilir bulması, Kürt siyasi yapıların yeterince (askeri ve ekonomik anlamda) hazır olmamaları gibi etkenler IKBY’nin Irak’tan ayrılmasının önüne set çekmiştir. Fakat bütün bu etkenlerden daha önemli olan ve Kürtleri yukarıdaki etkenler olmasa dahi ayrılmaktan vazgeçiren başka bir unsur söz konusu idi. Bu da Kerkük olmadan ayrılmak istememeleridir.

KÜRTLERİN KERKÜK AŞKI

           IBKY; Dohuk, Süleymaniye ve başkent Erbil olmak üzere üç vilayetten meydana gelmektedir. Fakat işgalden bu yana Kürtler, Kerkük başta olmak üzere bir takım bölgelerin kendi yönetimleri altına verilmesini istemişler ve bunun için mücadele etmişlerdir. Üzerinde tartışma olan bu bölgelerle ilgili olarak 2005 yılında yürürlüğe giren Irak Anayasası’nı 140. Maddesi de birtakım çözüm önerileri sunmuştur. Buna göre Kerkük başta olmak üzere sınırları tartışmalı olan bölgelerde önce normalleşme sağlanacak, akabinde bir nüfus sayımı gerçekleştirilecek ve nihayetinde de bir referandum yapılarak bu bölgelerin nihai statüleri belirlenecekti. Bütün bu süreç için de 140. Madde 31 Aralık 2007 tarihini son tarih olarak belirlemişti. Fakat aradan geçen zamanda Irak’ın içine düşmüş olduğu kaos sebebiyle bu bölgelerde değil referandum gerçekleştirebilmek, normalleşme dahi sağlanamamıştır. Bu nedenle de Kerkük’ün statüsü bir türlü belirlenememiştir. Kerkük’te istediklerini bir türlü elde edemeyen IBKY, Kerkük olmadan da Irak’tan ayrılmayı kesinlikle istememiştir. Peki, Barzani ve Iraklı diğer Kürt siyasi aktörler niçin “Kerkük olmadan asla!” tavrındadırlar?

            Bu soruya Talabani, “Kerkük bizim Kudüs’ümüzdür” diyerek cevap vermektedir. Talabani, Kerkük ile Kudüs arasında bir benzerlik kurarak esasında İsrail ile kurulacak yeni Kürt devleti arasında da bir benzerlik oluşturmaya çalışmaktadır. Nasıl ki Yahudiler kadim ve kutsal yerleşim yerleri olan Kudüs’ten zorla çıkartılıp dağıtıldılar ve zorlu bir mücadelenin ardından tekrar geri dönüp Kudüs’te kendilerine ait bir devlet kurdularsa, Kürtler de kendileri için kadim ve kutsal olan Kerkük’ü tekrar ele geçirerek bağımsız bir devlet kuracaklardır. Yine benzer şekilde Barzani de “Kerkük diğerleri (Araplar ve Türkmenler) için altında petrol yatan bir şehirken Kürtler için altında atalarının kanının aktığı kutsal bir şehirdir” diyerek Kerkük’ün tarihsel olarak Kürtlere ait olduğunu bu sebeple de bugün yeniden Kürtlerin yönetimine bırakılmasını talep etmektedirler. 

TARİHİ KAYITLARLA KERKÜK GERÇEĞİ

            Her ne kadar Kürt siyasi aktörler Kerkük’ün tarihi anlamda kendilerine ait olduğunu iddia etseler de tarihi kayıtlar tam aksini göstermektedir. Irak tarihi üzerinde uzman olan tarihçi Hanna Batatu, Kerkük’ün tarih boyunca Türkmenlere ait olduğunu Kürtlerin ise şehrin kırsalında yaşadığını ifade etmektedir. Yine aynı şekilde İngiltere’nin 1910’da Musul’daki konsolos yardımcısı H.E. Wilkie Young hazırlamış olduğu bir raporda Kerkük şehir merkezinde en az 40,000 kişinin yaşadığını, bunun 2,500’ünün Yahudi, 630’unun Hristiyan olduğunu ve geri kalanının da Türkmenlerden oluştuğunu, dolayısıyla da şehirde konuşulan dilin Türkçe olduğunu belirtmektedir. Bunlara ilaveten, Irak’taki İngiliz manda yönetimi döneminde İngiliz Şark Sekreterliği’ne ait belgeler Kerkük’ün Selçuklular döneminden kalma Türkmenlerden oluştuğunu açıkça göstermektedir. Tarihi belgelerin yanında şehrin tarihi mimarisi, geçmiş idarecilerinin kimlikleri, kültürel hayatındaki motifler Kerkük’ün tartışmasız bir şekilde Türkmenlere ait olduğunu ortaya koymaktadır.

            Kerkük’ün Türklüğü üzerine bu kadar açık kanıtlar ortada iken Kürtlerin Kerkük ısrarının altında yatan temel sebep nedir? Aşağıdaki haritadan da anlaşılacağı üzere Kürtler açısından Kerkük, altında yatan petrol denizi nedeniyle önemlidir. Irak’taki toplam petrol rezervlerinin yaklaşık üçte birine sahip olan Kerkük, petrol denizinde demirlemiş bir gemi gibidir. İşgal öncesinde günde bir milyon varilden fazla petrol çıkartılan Kerkük’ün bugün günde yaklaşık 300-400 bin varil petrol üreten IBKY’nin idaresine geçmesi doğal olarak Kürt siyasi aktörlerin en büyük hayalidir. Bu nedenle de 2003 sonrası dönemde muhtemel bir referandumda Kürtler lehine bir sonuç çıkması için Barzani ve Talabani güçleri Kerkük’e yoğun şekilde Kürt göçü sağlamışlardır. Hatta Barzani, Kerkük’e gelip yerleşen Kürt ailelere ev yapmaları karşılığında 5,000 $ para yardımında bulunmuştur. Ayrıca, şehrin Türk kimliğini silmek için Türkmenlere ait mezarlıklar tahrip edilmiş, nüfus ve tapu müdürlükleri yakılmıştır. Şehirdeki Türkmenler planlı bir baskıya maruz bırakılarak şehirden göç etmelerine çalışılmıştır

IŞID PEŞMERGEYE YARADI

             Bütün bu çabalara rağmen IBKY bir referandum yapılarak Kerkük’ün kendi yönetimine bırakılmasını bir türlü sağlayamamıştır. Fakat Barzani’nin aradığı fırsat Haziran 2014’te ayağına gelmiştir. Irak ve Suriye’deki iç karışıklıklardan beslenerek güçlenen IŞİD, Haziran 2014’te önce Musul’u ele geçirmiş daha sonra da Kerkük üzerine yürümüştür. 12 Haziran 2014 tarihinde şehri savunan Bağdat yönetimine bağlı güçler silahlarını bırakıp geri çekilince şehrin kontrolü tamamen Peşmerge’nin eline geçmiştir. Amerikan yardımıyla IŞİD’i püskürten Peşmerge aradan geçen iki yıla yakın süre içerisinde gerek Kerkük’ün içinde gerekse de etrafında güvenliği tamamen kontrolü altına almıştır. Bugün Kerkük’ün siyasi, ekonomik ve sosyal hayatı Peşmerge’nin hakimiyetinde IBKY tarafından kontrol edilmektedir. Fakat Irak’ın bugün halen daha bir bütün halinde olması ve Bağdat yönetiminin de baskıları sebebiyle Kerkük petrolünden IBKY istediği geliri elde edememektedir. Zira Kerkük’ten elde edilen petrol gelirlerinin önemli bir kısmı Bağdat yönetiminin kontrolündedir.

            IBKY içindeki siyasi mücadelenin yoğunlaşması, IŞİD ile yapılan savaşın getirdiği mali yük ve küresel anlamda düşen petrol fiyatlarının neden olduğu ekonomik durgunluk Barzani’yi zorlamaktadır. Bu nedenle de Kerkük’ün petrolü Barzani için önemli bir çıkış kapısıdır. Halihazırda Irak’ta bir karışıklık durumu söz konusu ve Kerkük’ün kontrolü de Peşmerge’de iken Kerkük’ü de içine alan bağımsız bir Kürt devletinin bir oldu-bitti kurulması planlanmaktadır. ABD’nin IŞİD ile mücadeleyi öncelemesi ve Türkiye’deki AKP hükümetinin de kendisi ile olan yakınlığından cesaret alan Barzani, en kısa sürede bir referandum yaparak bağımsız bir Kürt devleti kurmak istemektedir. Kurulacak olan bu Kürt devletinin Dohuk, Süleymaniye ve Erbil’den sonra dördüncü (ve muhtemel başkenti) şehrinin de Kerkük olması kaçınılmazdır.

            Tarihi olarak Türkmenlere ait olan ve bugün yüzbinlerce Türkmen’in yaşadığı Kerkük adım adım Kürtleştirilmekte ve bağımsız bir Kürt devletinin sınırlarına doğru itilmektedir. Eğer Kerkük Irak’tan kopartılıp bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşunun temel yapı taşı olursa, sadece Kerkük’ün petrolü sömürülmeyecek aynı zamanda bin yıllık bir tarih silinecek ve yüzbinlerce Türkmen’in geleceği prangaya vurulacaktır. Bu nedenle, bu süreci Kerkük’teki ve genel olarak Irak’taki Türkmenlerin refahını sağlayacak bir his ve akılla yürütmeyen ve gerekli tedbirleri almayan yetki sahiplerini de tarih affetmeyecektir.

yeniçağ

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları
00:50