Atatürk vasiyetnamesini nasıl yazdı

Atatürk’ün cevabı, “Derhal yazalım, kapıyı kapa, kimse içeri girmesin” oldu. Onu izleyen Soyak anılarında o anları şöyle ifade eder : “Çok sakindi. Arada bir yazdıklarına da göz atıyordum, hem yazıyor, hem de bazı kelimeleri değiştiriyor, cümleleri manalarına halel gelmeden kısaltıyor ve sadeleştiriyordu”..

Atatürk vasiyetnamesini nasıl yazdı
12 Kasım 2011 - 21:12

Ömer Aymalı / Tarih Dosyası / Dünya Bülteni

1938 yılının sonbaharına gelindiğinde Atatürk’ün sağlık durumu kötüleşmeye başlamıştı. Doktorların kendisine deniz havasını tavsiye etmesi nedeniyle Savarona yatında 54 gün geçirdi. Ancak yatta geçen günlerde hastalığı daha da ilerledi bunun üzerine Atatürk Dolmabahçe Sarayına nakledildi.

Profesör Fissenger İstanbul’a çağrıldı

Hastalığının ilerlemesi karnındaki suyun artmasına sebep olmuştu bu durum nefes almasını da zorlaştırmaya başlamıştı. Atatürk ise karnında biriken suyun ameliyatla alınmasını istemekteydi. Bu tehlikeli bir müdahale idi. Ancak Atatürk’ün ısrarı neticesinde  Profesör Fissenger  İstanbul’a çağrıldı. Profesör Fissenger de Atatürk’ün isteğini kabul edince karında biriken suyun alınması için ameliyat kararı alındı. İşte bu şartlarda Atatürk gerçekleşecek ameliyat öncesi her ihtimale karşı vasiyetnamesini hazırladı.

Yaveri anlatıyor

Vasiyetnamenin nasıl yazıldığını hazırlandığını onun en yakınındaki isim, Yaveri ( Cumhur­başkanlığı Genel Sekreteri )  Hasan Rıza Soyak hatıralarında şöyle anlatıyor: “... Anlatacaklarım bitince sağ elini bana doğru uzattı. Doktorlar kati lüzum olmadıkça kuvvet sarf etmesini yasakladıkları için hareketlerine yardım ediyorduk. Elini tuttum, doğruldu. Yatağın içine bağdaş kurarak oturdu. Birkaç dakika yine denize ve karşı kıyılara baktı. Belliydi ki heyecanını yenmeye çalışıyordu. Gözlerini bana çevirdiği zaman uzun kirpiklerinin ıslandığını fark ettim, sonra başını öne eğdi ve konuşmaya başladı: ‘Bu yolda konuşmak, benim için de senin için de ağır bir şey, ama başka çaremiz yoktur, konuşmaya mecburuz çocuk! Hani seninle ara sıra bir işimizden bahsederdik. Hatta bunun için bir de hususi kanun çıkarılmıştı. Şu vasiyetname meselesi. Bugün, yarın o işi bitirmeliyiz. Nasıl olsa bir gün karnımdan su alınacaktır. Ne olur, ne olmaz. Bağırsaklardan biri delinebilir, başka bir arıza olabilir, ihtiyatlı olalım...’


‘Gerçekten de bunu beş altı seneden beri ara sıra görüşüyorduk. Ne bileyim, taşıdığı manadan dolayı olacak böyle bir vesika tanzimine bir türlü elim varmıyordu ve her konuşuldukça bir vesile ile ileriye atıyordum. ‘Hani seninle ara sıra bir işimizden bahsederdik’ sözleriyle Atatürk bunu işte bunları hatırlatıyordu...’


‘Emrinizi sırf öteden beri düşündüğümüz bir şey olmak itibariyle dinliyorum. Yoksa buna şimdi hiç lüzum yoktur. Yapılacak şey gayet basit bir ameliyedir. Buyurduğunuz tehlike katiyen varit değildir...’


‘Ben konuşurken o heyecanını yenmiş, kendine tamamen hakim olmuştu. ‘Her ne ise’ dedi, ‘Şimdi lüzum meselesini bırakalım da bunu behemehal yapalım. Mal olarak ne varsa derhal bir listesini yapıp bana getir...”

Vasiyetnamenin yazılışı

Soyak Atatürk’ün isteğini yerine getirdi. Atatürk’ün şahsi serveti, Türkiye İş Bankası hisseleri,Maden Kömürü T.A.Ş senetleri,bankada bulunan nakit ve Çankaya’daki ev ve eşyalardan oluşuyordu.  Soyak hazırladığı listeyi Atatürk’e sunduğu zaman Atatürk, ‘Ev halkının ( Sarayda yaşayanlar için Atatürkün kullandığı ifade ) vasiyetnameden haberi olmasın’ diyordu.Vasiyetname konusunun yayılmasını istemiyordu. Soyak’a da bu liste çerçevesinde bir vasiyetname hazırlığında bulunmasını istedi. Ancak Soyak, danıştığı birkaç hukukçudan vasiyetnamenin bizzat Atatürk tarafından yazılmasının daha doğru olacağı tavsiyesini aldı. Bunu Atatürk’e ifade ettiğinde Atatürk’ün cevabı, “Derhal yazalım, kapıyı kapa, kimse içeri girmesin” oldu. Onu izleyen Soyak anılarında o anları şöyle ifade eder : “Çok sakindi. Arada bir yazdıklarına da göz atıyordum, hem yazıyor, hem de bazı kelimeleri değiştiriyor, cümleleri manalarına halel gelmeden kısaltıyor ve sadeleştiriyordu”.. “Çok ince düşünüyordu. Mesela bir maddede kendilerine aylık bağlanmasını vasiyet ettiği hanımlardan beşinin soyadları yazılı idi, yalnız Bayan Afet’in soyadı yoktu. O, ailesinin soyadını kullanmıyordu. Başka bir ad da almamıştı. Bunu görünce diğerlerinin de soyadlarını yazmadı. Yine aynı maddede ‘vefatlarına kadar’ ibaresi vardı. Bunun yerine ‘yaşadıkları müddetçe’ kaydını koydu. Ona göre yaşamak esastı.’


‘Hemşiresinin Çankaya’da oturduğu eve ait maddede ‘ikametine müsaade edilecektir’ deniliyordu. Bunu ‘emrinde kalacaktır’ şeklinde değiştirdi. Dakikalar geçtikçe heyecanım artıyordu. Bu tarihi hadisenin tek şahidi olmak düşüncesi beni sarsıyordu. Tıkanacak, düşecek gibi oluyordum. Belki biraz da kendime nefes almak imkanını vermek için mırıldandım: ‘Yoruldu iseniz bırakınız, birkaç saat sonra devam edersiniz...’. Sakin, fakat kati cevap verdi: ‘Hayır, hayır başladık, bitirelim.”

 
Atatürk'ün el yazısı ile vasiyetnamesi 

Vasiyetnamenin notere teslimi

6 maddeden oluşan vasiyetname 6 Eylül 1938 günü Beyoğlu 6.noteri İsmail Kunter’e Dolmabahçe sarayında teslim edildi. Kunter Saraya noter olarak değil de doktor olarak çağrılmıştı. Amaç vasiyetname meselesinin bilinmesini, yayılmasını engellemekti.  Sarayın deniz tarafındaki pencerenin önüne oturmuş olan Atatürk, vasiyetnameyi kayda geçirmek ve muhafaza etmek için çağrılan Kunter’e, “Bu benim vasiyetnamedir. İcap ettiği zaman lütfen kanuni muamelesini yaparsınız” dedi. Kunter bir tutanak hazırlayarak Hasan Rıza Soyak ve Prof.Dr. Neşet Ömer İrdelip’e imzalattı. Tutanakta şu cümleler yazılıydı : “Davet sebebini kendilerinden sorduğumda (kendi elimle yazıp zarf içine koyduğum vasiyetnameyi size tevdi ediyorum. Bu vasiyetnamenin muhafazasını ve kanuni hükümlerinin yerine getirilmesini isterim) buyurdular. Bana kapalı olarak verilen zarfı alırken Neşet Ömer İrdelip ve Hasan Rıza Soyak hazır bulunuyorlardı. Zarfı muhafaza için aldım ve bu zabıt varakasını tanzim ederek vasiyetnameyi tevdi eden ulu önderimiz Atatürk’e hazır bulunanlara imza ettirdim. Ve ben de altını mühürleyerek imza ettim.’


6 Eylül 1938, Gündüz saat:12.30”

Vasiyetnamenin içeriği

Vasiyetnamenin hazırlanmasından yaklaşık 2 ay sonra Atatürk hayatını kaybetti. Ölümünün ardından 28 Kasım 1938 günü Ankara’da Üçüncü Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimliği’nce vasiyetname açıldı.Atatürkün vasiyetnamesi şöyleydi :

Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum:

1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.

2. Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir.

3. Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir.

4. Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.

5. İsmet İnönü'nün Çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.

6. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.

K.Atatürk

 

Kaynak : Atatürk’ten Hatıralar, Hasan Rıza Soyak


 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum