12 Eylül arşivleri: 12 Eylül'e doğru karargâh

12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 33 yıl geçti. Bu süreçte darbeyi, daha çok mağdurların anlatımları, olayın tanıkları ve gazetecilerin yazdığı kitaplardan öğrendik. Binlerce sayfa belgeyi taradık ve 12 Eylül'ü bu kez 'darbeyi yapan' tarafın gözünden, Genel Kurmay'ın belgelerinden aktarıyoruz.

12 Eylül arşivleri: 12 Eylül'e doğru karargâh
21 Ağustos 2013 - 10:00 - Güncelleme: 21 Ağustos 2013 - 10:31

arbesinin üzerinden 33 yıl geçti. Bu süreçtedarbeyi, daha çok mağdurların anlatımları, olayın tanıkları ve gazetecilerin yazdığı kitaplardan öğrendik. Darbelerle gerçek toplumsal bir hesaplaşma yerine çoğunlukla siyasi hesaplar öne geçti. Peki darbeyi yapan Türk Silahlı Kuvvetleri, 12 Eylül’e nasıl hazırlandı? Cuntanın lideri Kenan Evren, askeri müdahale için hazırlıklara ne zaman başladı; hangi komisyonu kurdurdu? Darbe sürecine hangi komutanlar katıldı, ne gibi yazışmalar, toplantılar yapıldı? Darbe hazırlığı mektuplaşmalarında neler yazıyor? Asker, darbe öncesi siyasete “gizli” olarak nasıl müdahale etti? Müdahalenin yol haritası olan Bayrak Harekât Planı nasıl oluşturuldu? Evren, bu plana ne zaman imza attı ve ilk sözü ne oldu? Darbeye aktif olarak katılan ve daha sonra Genelkurmay Başkanlığı’na dek yükselecek olan isim kim? Karargâhın “karşı darbe” korkusunun arkasında ne vardı? Bu soruların yanıtı Genelkurmay’ın 12 Eylül davası için Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın sanık olarak yargılandığı mahkemeye gönderdiği “çok gizli” belgelerde saklı. Binlerce sayfa belgeyi taradık ve 12 Eylül’ü bu kez “darbeyi yapan” tarafın gözünden, Genelkurmay’ın belgelerinden aktarıyoruz.

Demokrasi için ikaz!

Genelkurmay Başkanlığı tarafından 12 Eylül davası için mahkemeye gönderilen belgeler, 1980’de yapılan darbeden önce Kenan Evrenliderliğindeki kuvvet komutanlarının, ordu komutanlarıyla gizli toplantılar yaparak, askeri müdahale için koşulları değerlendirdiklerini ortaya çıkardı. Aralık 1979’da İstanbul ve Diyarbakır’da yapılan iki toplantıda,“anarşinin durdurulması için” TSK’nin ülke yönetimine müdahalesinin şekli tartışıldı. Toplantıya katılan ordu komutanları, 27 Mayıs gibi bir müdahaleye karşı olduklarını, buna henüz kamuoyunun hazır olmadığını kaydetti. Meclis’in kapatılmaması ve demokratik usulden ayrılınmamasını isteyen komutanlar, ülkenin içinde bulunduğu durumdan çıkması için cumhurbaşkanı ve parti liderlerinin “ikaz” edilmesi ve Meclis üstünde olağanüstü bir hükümet kurulması önerisinde bulundu.

Genelkurmay Başkanlığı’nın Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın sanıkları olduğu darbe davası için gönderdiği son belgelerin içinde 12 Eylül öncesi yapılan gizli toplantıların tutanakları ortaya çıktı. Tutanakları göre Kenan Evren liderliğindeki kuvvet komutanları, 21 Aralık 1979’da İstanbul’da ve 25 Aralık 1979’da Diyarbakır’da ordu komutanları ile iki toplantı yaptı. Toplantıda, ülkenin içinde bulunduğu “anarşi durumu”ile “siyasi bunalım” ele alındı, bu konuda TSK’nin ne yapması gerektiği konusunda ordu komutanlarıyla fikir alışverişinde bulunuldu.

‘Toplu istifa edelim’

2. Kolordu Komutanı Korgeneral Recep Ergun: Bugüne kadar gördük ki, şimdiki hükümet şekilleri ile anarşi ve bölücülüğün tırmanmasına bir türlü mani olunamıyor. Çünkü anarşi ve terörün yasal süt anaları vardır. Anayasa Mahkemesi, Danıştay başta olmak üzere Emniyet, idare ve TRT bu anarşistlerin arkasındadır. Türk kamuoyu 27 Mayıs benzeri bir hareket için henüz hazır değil. Kamuoyunun yüzde 99’nun bizden olması gerekir. Hâkimler kanunları işletmiyorlar. Zaten işletseler bugünlere gelinmezdi. Mesela 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesi vardır. Bu maddeyi hâkimlerimiz işletmiş olsalardı şimdiye kadar binlerce memur işten çıkarılırdı. 200 gün içerisinde hükümetçe açıklanan bazı vaatlerin sonucu beklenmeli. Cumhurbaşkanı seçimi de bu sürecin bitimine rastlamaktadır. Ordunun bu tarihe göre planlama yapması gerekir. Bu anarşik durumdan kurtulmak için üç yol olabilir: Doğrudan doğruya yönetime el koymak. Dolaylı yoldan yönetime el koymak. İkaz etmek. Doğrudan yönetime el koymayı uygun bulmuyorum. Silahlı Kuvvetler’i yıpratır ve büyük gaileler açar. 27 Mayıs’ı yaşadık, zararlarını çektik. Dolaylı yoldan yönetime el atma; anayasa kalacak, parlamento kalacak. Böylece yönetimi üzerine alanlar suni hareketler yaparak zamanı uzatacaklar ve sulandıracaklar. İkaz etmeyi uygun buluyorum. Hatta bir ikaz hepimizin istifası ile de yapılabilir.

‘Anarşiye çözüm bulun’ mektubu

İstanbul ve Diyarbakır’da yapılan iki toplantıda siyasilerin “ikaz” edilmesi önerisi çıkınca, Evren ve kuvvet komutanları 26 Aralık 1979 tarihinde parti liderlerine uyarı mektubu gönderilmesine karar verdi. Siyasilerin ülkedeki anarşiye çözüm bulmaması halinde TSK’nin üzerine düşen görevi yapacağı belirtilen uyarı mektubu, 27 Aralık 1979 tarihinde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e teslim edildi. Korutürk de 2 Ocak 1980’de Başbakan ve Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı Süleyman Demirel ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Bülent Ecevit’i Çankaya Köşkü’ne birlikte davet ederek iki lidere uyarı mektubunu verdi.

‘Aşırı uçlar temizlenmeli’

5. Kolordu Komutanı Korgeneral Süreyya Yüksel: Silahlı Kuvvetler’in çok zinde ve bir şeye bulaşmamış olarak elde kalması lazım. Memleketin ve milletin yegâne güvencesi Silahlı Kuvvetler’dir. Bunun için ilk hareket tarzı olarak Meclis içerisinde geniş tabanlı bir koalisyon aklıma geliyor. Ancak bu koalisyon içinde bulunan iki büyük partinin aşırı uçlardan arındırılması gerekir. Başlangıç plana geçmeden Silahlı Kuvvetler’in ikazı ve müdahalesiyle bunun gerçekleştirilmesi uygun olur. Ancak idare Silahlı Kuvvetler’e geçebilir de. Buna meydan vermeyecek doğrudan doğruya idareyi almayacak tertipleri almak lazım.

Harp Akademeleri Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel: Bugün için ordunun birinci vazifesi dış değil, iç düşmanların temizlenmesi oluyor. Millet bu görevi bizden bekliyor, yegâne çareyi orduda buluyorlar. Bugün anarşi devletin içindedir. Anarşinin anası devlettir, sokakta değildir. Devletin yasama, yürütme ve yargılama organları sokaktadır. Anarşi TBMM’den kaynaklanıyor ve parlamento hastadır. Böyle olunca bunu düzeltecek olan ordunun yönetime bir şekil vermesi gerekiyor... Bu kurtuluş şimdiki sistemin içinde mümkün değildir. Bu seçim sistemi ile yeni bir seçim yapılsa yine aynı olacaktır. Silahlı Kuvvetler’in müdahalesi nasıl olacaktır: Evvela Meclis ve Senato başkanlarına çok sıkı bir ihtar verilmelidir. ‘Şunları şunları yapın, bunları yapmazsanız gayri meşru olursunuz.’ Gayri meşru olunca da müdahale meşru olur demek lazım. Bunu yapmazlarsa partiler üstü bir hükümet kurmalı. Bu hükümet Meclis içinden veya dışından olabilir. Bu hükümete Meclis güvenoyu vermezse, gayri meşru olur ve dolayısı ile feshedilebilir. Bu ikazın Cumhurbaşkanı tarafından yapılması uygun olur.

1. Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Üruğ: Silahlı Kuvvetler sıkıyönetim ile zaten müdahalenin fiilen içindedir. Fakat anarşiyi durduramamıştır. Biz anarşiyi durdurmak için müdahale edeceğiz. Bunun başarı veya başarısızlığı Silahlı Kuvvetler’e mal edilecektir... 27 Mayıs tipi bir müdahaleyi kabul etmiyorum. Bunun parlamenter bir görünüm içerisinde yapılması lazımdır. Ben de bir ikaz mekanizmasının işletilmesini uygun görüyorum. İki büyük partinin başkanları ile görüşmek uygun olur. Onları ikaz ederek içlerindeki aşırıları temizlemeleri istenmelidir. İkinci aşama olarak bir hükümet teşkil edilecektir. Bu kurulacak hükümete olağanüstü yetkiler verilmelidir.

‘Halk bekliyor’

25 Aralık 1979 günü Diyarbakır’da yapılan toplantıda ise şu konuşmalar geçti: 
6. Kolordu Komutanı Korgeneral Nevzat Bölügiray: Askeri müdahalenin gereği zaten gelmiştir ve hatta yüksek kademe geç kalmış haldedir. Subay ve astsubay kâfi gelmiyor. Belki de kısmi seferberlik ilanını daha gerektirebilir.

2. Ordu Komutanı Orgeneral İbrahim Şenocak: Bu işin sonu ne olacak? Asker tedirgin. Üstlerinden bir şey bekliyor. Halk da bekliyor. Her taraf tutuklu ile dolu. Bunlar ne olacak? Bugünkü mevzuatla 67 ilde sıkıyönetim ilan etseniz durum aynı olur.

2. Taktik Hava Kuvvet Komutanı Korgeneral Halit Toroslu: İkaz ve ihtar verilsin. Siyasi parti liderlerini toplayıp hepsine izahlı son bir uyarı yapmak gerekir.

7. Kolordu Komutanı Korgeneral Cemalettin Altınok: Asker müdahale ederse zayıflar. Kadromuz yok. Fakat ağırlığımızı koymalıyız. Gelecek günler çok karanlık. Orduda bile sağ-sol var diyor teğmenler.

Oktay: Devrim Konseyi gibi cunta olmalı

Tutanaklara göre 21 Aralık 1979’da İstanbul Selimiye Kışlası’nda yapılan toplantıda söz alan 3. Ordu Komutanı Korgeneral Fikret Oktay şunları söyledi: “Bütün vatandaşlar ve kamu görevlileri arasında meydana gelen sağ ve solu birleştirecek bir güce ihtiyaç vardır. Demokratik usulden ayrılmamak lazım. Zira bütün dış dünya bizi gözlüyor. Uluslararası ve kamuyu izlenimi esastır. Silahlı Kuvvetlerimizin üst kademesi olan sizlerin bu işe el atması ve gütmesi lazım. Korgeneral üzerinde bir seviyede Devrim Konseyi gibi bir cunta teşkil edilmeli, böylece idare üzerinde güdüm sağlanmalı. Hiyerarşik düzen içerisinde kanımızın son damlasına kadar sizlerin emrindeyiz.”

 

 

17 Ağustos 2013

 

365. günde darbe

 

 Genelkurmay Başkanlığı’nın 12 Eylüldavasına gönderdiğibelgelere göre KenanEvren liderliğindeki cunta, darbe için ilk hazırlığını, 13Eylül 1979’da üç kişilik çalışma grubunun kurulmasıyla attı. “Ülkenin içinde bulunduğu son derece önemli durumu incelemek ve değerlendirmekle” görevlendiren çalışma grubu, evraklarını Genelkurmay’ın kozmik odasında sakladı. Genelkurmay Karargâhı’nda ilk darbe sesleri ise Başbakan ve Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel ve CHP lideri Bülent Ecevit’e yönelik uyarı mektubu sırasında dillendirildi. Görüşleri alınan Karargâh’ın bürokratlarıkonumunda olan J Başkanları, siyasilerin uyarıları dikkate almaması durumunda Meclis’in feshedilmesini istedi. Bu görüşleri içeren mektuplardan sonra darbe hazırlıkları hızlandı.
12 Eylül davası dosyasına giren Genelkurmay Genel Sekreterliği Ceridesi’ne göre darbeye giden süreçte Karargâh’ın her adımı kayda alındı. Günlük Karargâh Ceridesi’nde Evren ve kuvvet komutanlarının yaptıkları her görüşme, alınan her karar bu cerideye yazıldı. Cerideyle birlikte bazı belgeler de 12 Eylül dava dosyasına girdi. Bu kayıtlara göre darbeyle ilgili ilk hazırlık talimatı, 13 Eylül 1979 tarihli yazıyla Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral Haydar Saltık tarafından verildi. 12 Eylül darbesinin koordinasyonunu yapan Saltık, “TSK Güçlendirilmesi Çalışmaları” konulu yazısında, Kurmay Albay Cumhur Evcil emrinde bir çalışma grubu oluşturulmasını istedi. 4 maddelik yazısında, bu grubun çalışmalarını “çok gizli” yapacağı belirten Saltık, kozmik evrakların, Genelkurmay’ın Kozmik Bürosu’nda muhafaza edileceğini ve çalışmalar için “Stratejik Hedef Planı kapalı” adı kullanılacağını bildirdi. 

MEKTUBUN ARDINDAN İLK MÜDAHALE SESLERİ

Genelkurmay Karargâhı’nda ilk darbe sesleri, 2 Ocak 1980 tarihinde dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve CHP lideri Bülent Ecevit’e verilmek üzere hazırlanan mektubun Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e teslim edilmesinden sonra dillendirilmeye başlandı. Ülkedeki anarşi ve terör sorununa çözüm bulunması istenen mektup henüz liderlere teslim edilmemişken, Genelkurmay II. Başkanı Saltık, Karargâh’ta görevli “J Başkanları”ndan liderlerin mektuba verecekleri olası yanıtlar ve TSK’nin buna ilişkin atacağı adımlar konusunda “görüş” istedi. 9 adet olan J Başkanları, el yazısıyla kaleme aldıkları mektuplarla görüşlerini 31 Aralık’ta Saltık’a teslim etti. Karargâh’ın bürokratları konumundaki bu başkanlar, iki liderin uyarıyı dikkate almaması halinde, TSK’nin yönetime el koyması gerektiğini bildirdiler.

Bildiriye karşı 3 olasılık

1987’de Genelkurmay Başkanı olacak olan, dönemin Genelkurmay Genel Plan ve Prensipler Başkanı Korgeneral Necip Torumtay ise TSK’nin yayımlayacağı bildiriye karşı muhtemel tepkileri anlatttı. Olasılıkları “En kötüsünden iyisine doğru” sıralayan Torumtay, uyarı mektubuna tepkilerin şöyle olabileceğini öne sürdü:
1. Tepki: Başbakan, kuvvet komutanlarını dolaylı olarak veya açıkça istifaya davet eder. 1. Adım: Reddedilir. Hükümet istifaya zorlanır ve kurucu meclis şekli seçilir. Bununla beraber Silahlı Kuvvetler azami ölçüde sivil yönetim dışında tutulur. Kuvvet komutanları görevlerine devam ederler.
2. Tepki: Hükümet, “silahların gölgesinde iş göremeyiz” iddiasıyla istifa eder. 2. Adım: B.M. Meclisi’nin kabul edebileceği “tarafsız” veya “milli” bir hükümet formülü üzerinde dururlar. Silahlı Kuvvetler, sivil yönetime müdahalenin dışında tutulur.
3. Tepki: Cumhurbaşkanı istifa eder veya ağır rahatsızlık geçirir. 3. Adım: Bildiri, Genelkurmay Başkanı tarafından yapılır...

‘Bütün yollar denendikten sonra müdahale’

Lojistik Başkanı Korgeneral Şerafettin Uğur ise görüş yazısında, askeri müdahalenin hiçbir çıkış yolu kalmaması ve bütün yollar denendikten sonra uygulanması gerektiğini kaydetti. Korgeneral Uğur, şunları önerdi:
“Gerekiyorsa geçici bir anayasa ihdası. Kurucu Meclis kurulması. Öncelikle anarşi ile ilgili hedeflerin süratle gerçekleştirilmesi. Ekonomiyi iyileştirecek acil önlemler oluşturulmalı. Tarafsız bir heyetle, anayasa yapılmalı. Toplumu anarşiye iten anayasal sebepler bulunmalı ve değişiklik teklifleri hazırlanmalı. Yine tarafsız bir heyetle Türkiye’yi bugünkü duruma getiren sebepler incelenmeli ve bu sebepleri ortadan kaldıracak önlemler ile ilave kanuni tedbirler alınmalı.”

‘Türkiye bir Afrika devleti değil ama...’

Mektubuna “Sayın Komutanım” hitabıyla başlayan J7 Başkanı Korgeneral Emin Göksan, “Esasen Türkiye bir Afrika devleti olmadığına göre gönül isterdi ki durum bu aşamaya gelmesin. Türkiye’deki siyasi adamlar ve siyasi partiler milletin müşterek menfaatlerinde bir aşamaya gelerek yekvücut hareket edebilirse, anarşi-terör-bölücülük-enflasyon ve ekonomik güçlüklerin üstesinden gelinebilirdi” ifadesini kullandı.


Demirel yorum yapmadı

Ceride kayıtlarına göre Kenan Evren ve kuvvet komutanları tarafından uyarı mektubu Köşk’te Korutürk’e teslim edildi. Korutürk, “TSK’nin endişilerini hükümet başkanı ile muhalefet liderine ileteceğini, bilahare diğer anayasal kuruluşlarla konuyu görüşeceğini” bildirdi. 2 Ocak saat 13.00’te uyarı mektubu TRT haber bülteninde Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklama ile kamuoyuna duyuruldu. Askerin kayıtlarda, TSK’nin görüşlerini içeren mektubu Köşk’te teslim alan Demirel, “genellikle yorum yapmaktan sakındı”. Karargâh Bülent Ecevit’in tepkisi ise kayıtlarda “yeni bir bunalıma girildi” şeklinde yer aldı.
Mektubun yayımlanmasının ardından Karargâh’ta komutanlar toplantı üstüne toplantı yaptı. Ceride defterine göre 4 Ocak 1980 günü Cumhurbaşkanı Korutürk, senato ve Meclis başkanlarınının ziyaretinin ardından Kenan Evren’i arayarak “hükümetin istfasından endişe duyduğunu, yeni bir kabine buhranına yol açılmamasını, Ecevit’in Meclis Başkanı Karakaş’a hükümetin istfa ettiği takdirde CHP’nin hükümet kurmaya hazır olmadığını söylediğini” iletti ve Başbakan Demirel ile görüşmesinin faydalı olacağını bildirdi.
Kenan Evren’in kuvvet komutanlarıyla makamında yaptığı toplantıda “hükümet istifa etmeyecek” sonucuna varıldı. 6 Ocak’ta Başbakan Demirel, Genelkurmay Başkanı’nı telefonla aradı ve TSK’nin isteklerinin tespiti için komutanları 7 Ocak’ta Başbakanlık Konutu’nda toplantıya çağırdı. Demirel’le yapılacak toplantı öncesi Karargâh’ta bir araya gelen komutanlar, daha önce Cumhurbaşkanı’na verilen önerilerin Başbakan’a sözlü olarak iletilmesi, daha sonra MGK’de müzakere edilerek bir tavsiye kararı çıkarılması konusunda mutabık kaldı. 7 Ocak’ta beklenen görüşme gerçekleşti ancak bu TSK’yi darbe fikrinden vazgeçirmedi...
          
 ASKER DARBEDE BİRLEŞTİ

Genelkurmay Personel Başkanı Korgeneral Nazım Pozam, 28 Aralık 1979 tarihli yazısında, partilerin tamamı veya birkaçının isteklerini reddedip her günkü davranışlarına devam etme durumu olabileceğini belirterek “Bu takdirde TSK’den yeni ve daha net bir istek yazısını bildirmelidir. Bu surette son bir ikaz daha yapmış, anayasal kuruluşlara karşı saygısını göstermiş ve müteakip hareketler için haklılığını kabul ettirmiş olur” dedi. “Bu ikinci ikaza rağmen partiler tutum ve davranışlarında herhangi bir değişiklik olmadığı takirde, artık Meclis görevini yerine getirmeyecek demektir” ifadesini kullanan Pozam, bu durumda Meclis’in kapatılması ve “kurucu meclis” ve yeni bir hükümet oluşturulmasını istedi. Görüş mektubunda adı yazılmayan Genelkurmay İstihbarat Başkanı ise kurulacak hükümetin güvenoyu alamaması üzerine, darbe yapılması gerektiğini bildirdi.
İstihbarat başkanı, “Meclis feshedilmeli. Partiler, dernekler kapatılmalı. Türkiye çapında sıkıyönetim ilanı. TRT’ye el konulması. Basına sansür uygulanması. Geçici bir anayasa yayımlanması” şeklinde önerilerini sıraladı.
 

 

 

 

18 Ağustos 2013

 

12 Eylül'cüler karşı darbeden korkmuş

 

12 Eylül 1980askeri darbesine giderken GenelkurmayKarargâhı’nda, ülke yönetimine “müdahale için gerekli hazırlık” çalışmalarının ilki Mart 1980’de tamamlandı. 25dosyalık “taslak darbe planı”, 4 Mart günüGenelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren yurtdışında olduğu için Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin ile Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral Haydar Saltık’a sunuldu. Anayasal düzen içinde artık ülke sorunlarının çözümlenmeyeceği savunulan darbe etüt çalışmasında “parlamento feshedilmek ve yeni bir anayasa yapılmak suretiyle; bir konsey ve kurucu meclis teşkil edilerek geleceğin güçlü Türkiye’sinin oluşturulabileceği” sonucuna varıldı. Cuntacılar, yönetime el koyduktan sonra en çok “TSK içinden”, “halktan” veya “dış güçlerden” “karşı darbe” yapmasından korktu. Planda, özellikle halkın bir kesiminde kaynaklanabilecek bu tür karşı hareketleri önlemek için; “anarşi ve bölücü mihrakların ‘her çareye başvurularak’ süratle ve şiddetle ortadan kaldırılması” önerildi. 10 Mart’ta toplanan kuvvet komutanları, darbenin zamanlamasını tartışırken Süleyman Demirel hükümetinin düşmesinin iyi olacağını ifade ederken, “Okulların kapanacağı, vergi gelirlerin hazineye akacağı haziran-temmuz ayları müdahale için düşünülmelidir” görüşünü kaydetti.

Genelkurmay Başkanlığı’nın 12 Eylül davasına gönderdiği belgelere göre TSK’nin hazırladığı darbe çalışmaları ilk kez Mart 1980’de kâğıda dökülerek müzakere edildi. 13 Eylül 1979’da üç subaydan oluşturulan grup, çalışmalarını Mart 1980 başında tamamladı. Darbeye ilişkin yapılan çalışmalar, 25 dosya halinde 4 Mart 1980 günü Genelkurmay Başkanlığı’na vekalet eden Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin ile II. Başkan Hasan Saltık’a takdim edildi. Karargâh’ta saat 14.30’da başlayan toplantıda yapılan sunumun ardından, bu hazırlıkların etüt edilerek 10 Mart günü toplantıya katılmayan kuvvet komutanları ile Jandarma Genel Komutanlığı’na arz edilmesi emredildi.

Darbe ‘G gününde’

Söz konusu 74 sayfalık taslak plan, el yazısı ile kaleme alındı. Ancak planın kim tarafından yazıldığı belgeler üzerinde yer almadı. Taslak planda, askeri müdahale sonrası sıkıyönetim ilan edilmesi, yeni bir anayasa hazırlanması, Milli Birlik Konseyi kurulması, kurucu meclis oluşturulması, siyasi partilerin kapatılması, TRT yönetimine el konulması dahil 27 konu anlatıldı. Taslak darbe çalışmasında, müdahale tarihi “G günü” olarak nitelendirildi ve burada “G gününden önceki hazırlıklar, G günü ve G gününden sonra yapılacak faaliyetler” anlatıldı.

‘Milli Birlik Komitesi’

Sunumu yapan subay, sözlerine “Müdahale için gerekli hazırlıklar ile bugün içinde bulunduğumuz durumun değerlendirmesini sunacağım” şeklinde başlarken, “Sayın komutanım. Eylül 1979’dan bugüne kadar ülkenin içinde bulunduğu son derece önemli ekonomik, sosyal ve anarşik ortamda demokratik hür parlamenter düzen içinde sorunların çözümlenmesi hakkındaki umutların maalesef gün geçtikçe kaygı verecek bir şekilde azaldığı ve ülkenin bekası açısından hayati kararların verilmesi arifesinde bulunulduğu yüksek malumlarıdır” ifadesini kullandı. Hazırlanan taslak darbe planına göre, kurucu meclis kurulana kadar yasama görevi ile yürütme organlarının denetim görevleri Milli Birlik Komitesi’ne (MBK) verildi. Başkanlığını Genelkurmay Başkanı’nın üstleneceği MBK’nin 32 üyeden oluşması planlandı. Bunların 11’ini kuvvet komutanlarının arasında bulunduğu askerlerin oluşturacağı, MBK’nin 16 üyesinin ise sivil kişilerden oluşması düşünüldü. Siviller; yargı, parlamento, basın, meslek kuruluşları ve üniversitelerden seçilecekti. 5 üye ise İcra Komitesi’ni oluşturacaktı. Ancak 12 Eylül darbesi yapıldığında Milli Birlik Konseyi değil, Milli Güvenlik Konseyi kuruldu ve bu konseyde siviller yer almadı.

Dış tepki endişesi

Planın “harekât emri” bölümünde ise müdahalenin gizlilik içinde ne şekilde yapılacağı anlatıldı. Darbeyle birlikte sıkıyönetim emrine verilecek Emniyet teşkilatındaki “suçlu ve yanlı polislerin” tutuklanması, derneklerinin kapatılması ve teşkilatın Silahlı Kuvvetler gibi disipline edilmesi tasarlandı. Planda, yargı için ise “Yargı organlarının devlet içinde devlet içinde devlet olma durumlarına son verilmesi esas alınmış, yüksek mahkemelerin sadece yargıçlardan değil karma meslek gruplarından oluşması öngörülmüştür” denildi. Müdahale sonrası dış tepkiden korkan darbeciler, planda bunu “Ülkemizde Silahlı Kuvvetler’in yönetime el koyması ile komşularımızda Sovyetler Birliği, Bulgaristan, İran, Irak ve Suriye’nin ülkemize karşı bekle göre politikası; Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarının da genelde aynı politikayı uygulayacakları fakat dünya kamuoyunda aleyhimizde bir hava yaratmak için geniş ve yoğun bir propaganda faaliyetlerinde bulunacakları değerlendirilmektedir. Demokratik düzene geçiş uzun süre askıya alındığı takdirde NATO, AET, IMF, Avrupa Parlamentoları Birliği gibi Batı ülkelerince oluşturulan siyasi ve ekonomik kuruluşlar normal demokratik düzene geçişi sağlamak amacıyla siyasi ve ekonomik baskılar yapabilirler” sözleriyle yansıttı.

Cuntacılar ‘karşı darbeden’ kormuş

Onlarca sayfalık taslak planda, en geniş anlatılan bölümü “karşı darbeler” ve bunlara karşı alınacak önlemlerin oluşturması dikkat çekti. Taslak planı hazırlayan subaylara göre, Silahlı Kuvvetler’in ülke yönetimine el koymasıyla birlikte ordu içinden, halktan ve dış güçlerden karşı darbelerin olabileceği belirtildi. Hangi kesimden olursa olsun karşı darbelerin merkezi idarenin zafiyetinden dengesiz ve adaletsiz tutumundan kaynaklanacağı ifade edilen taslak planda, geçmişte Talat Aydemir’in 1960 ihtilalcilerine karşı yaptığı başarısız darbe girişimleri ima edilerek “Hele emir ve komuta zinciri dışında yapılacak müdahalelerin yeni darbeleri davet ettiği yakın tarihimizde acıyla yaşanmıştır” denildi. Silahlı Kuvvetler’in önüne gelebilecek karşı darbelerin sebepleri sıralanırken, “Emir-komuta zincirinin bozulması, emir ve komuta zincirinin etkin bir biçimde ve süratle yeniden gerçekleştirilmemesi” ifadesi kullanıldı. Darbecilerin ikinci endişesini ise halktan bir karşı darbe gelmesi olasılığı oluşturdu

“Son günlere kadar ülkemizde TSK dışında halkın yönetime karşı bir hareketi düşünülmemekte ise de bugün anarşi ve bölücü mihrakların varlıklarının ve etkinliklerinin boyutu karşısında halktan kaynaklanabilecek karşı darbeler önem kazanmaktadır. Yıllardır anarşik ve bölücü güçler silahlanmakta ve eğitilmektedirler. Anarşik ve bölücü güçlerin organize edilmeleri halinde birkaç yüz bin kişinin karşı darbede kullanılabileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca bu güçlerin Silahlı Kuvvetler içinden ve dış güçlerden destek görmeleri halinde, olayların büyük boyutlara ulaşabileceği kıymetlendirilmektedir. Halkın bir kesiminde kaynaklanabilecek bu tür karşı hareketleri önlemek için; anarşi ve bölücü mihrakların her çareye başvurularak süratle ve şiddetle ortadan kaldırılması, anarşi ve bölücü güçlerin TSK’ye sızmalarının önlenmesi, sızmaların tespit edilerek derhal etkisiz hale getirilmesi, muhtemel karşı darbeleri süratle yok ederek dış müdahalelere fırsat verilmemesi, hassas bölge ve mahallelerin devamlı ve etkin bir şekilde izlenmesi gerekli görülmektedir.”

Sonuç Darbe şart

Raporun sonuç kısmında, ülkedeki siyasi bunalımın çözülmesi konusunda TSK’nin ümitli olmadığı ifade edildi. Yönetime el konulması istenilen planda, şu ifadeler kullanıldı

“Bugünkü meclislerden bir erken seçim kararı çıkmayacağı, AP-CHP işbirliği veya koalisyonun gerçekleştirilemeyeceği, cumhurbaşkanının AP-CHP işbirliği gerçekleştirilmeden seçilemeyeceği, TSK’nin uyarı mektubuna rağmen tutum ve davranışlarını değiştirmeyen siyasi partilerimizin ve diğer anayasal kuruluşların ülkenin acil sorunlarına çözüm getirmeyecekleri açıkça belirlenmiş bulunmaktadır. Sonuç olarak anayasal düzen içinde ülke sorunlarının çözümlenmeyeceği, parlamento feshedilmek ve yeni bir anayasa yapılmak suretiyle; bir konsey ve kurucu meclis teşkil edilerek veya sadece kurucu meclis teşkil edilerek geleceğin güçlü Türkiye’sinin oluşturulabileceğini yüksek tensiplerine arz ederim. Ülkenin acil ve önemli boyutlarındaki sorunlarının çözümü için düşünülen hususları emir ve tensiplerine arz ederim.”

10 Mart toplantısı Darbeyi ne zaman yapsak

Genelkurmay’ın Günlük Karargâh Ceridesi’ne göre Haydar Saltık, “Haziran-Temmuz 1980 tarihi hazırlık için hedef olarak düşünülmelidir” diyerek darbe tarihine işaret etti. Darbenin “etüt çalışması” olarak nitelendirilebilecek sunumun ardından Karargâh’ta 10 Mart günü bir toplantı daha gerçekleştirildi. Bu toplantıya Orgeneraller Ersin ve Saltık’ın yanı sıra Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun da katıldı. O sırada yine yurtdışında olduğu için toplantıya katılmayan Genelkurmay Başkanı Evren’e sunum daha sonra yapıldı. 10 Mart’taki toplantıda, darbenin ne zaman yapılması gerektiği konusunda komutanlar şu görüşleri kaydetti.

Nurettin Ersin (KKK) Müdahale için hükümet (Demirel hükümeti) düşene kadar bekleyelim. Aldığı ekonomik tedbirlere yardımcı olalım. Eğer bu hükümetle sorunları çözmek mümkünse biz de yardım edelim ve bundan memnun oluruz. Hükümetin icraatını nereye kadar izleyelim. Bu zaman da tayin edilmelidir. Hükümet giderse müdahaleyi o zaman düşünelim, şimdi zamansız ve acele olduğunu düşünüyorum.

Deniz, Hava ve Jandarma komutanları Yeni bir Meclis oluşturulması uygun olur. Zaman kazanmakta yarar vardır.

Haydar Saltık Hükümetin düşürülünceye kadar devam etmesi uygun olur. Müdahale zamanının tayininde faktör olarak hazineye döviz ve vergi gelirlerini akması ile birlikte okullarda öğrencilerin en az bulunduğu bir zaman da dikkate alınmalıdır. Haziran ayı, vergilerin toplandığı, yatırımların başladığı aydır. Haziran-temmuz ayları uygun olabilir.

Nurettin Ersin İç kamuoyu olarak halkın genelde bizi destekleyeceğini kabul ediyorum. Aşırı uçlar halkı istismar edeceklerse de büyük problemler çıkarmayacaklarını düşünüyorum. İç kamuoyundan Sovyetler ve Batı kadar endişeli değilim. Hükümet bir anda düşerse ne yapalım

Sedat Celasun (Jandarma) Hükümet düşünce, yenisinin kurulamaması kamuoyu oluşturur. Beklemek de yararlı olacaktır.

Nurettin Ersin Hükümet düşünce iç politika izlenmelidir.

(DEVAM EDECEK)
 

 

19 Ağustos 2013

 

Alican Uludağ:Cumhuriyet Gaz. alıntıdır.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum