İslam'da Savaş Meşruiyeti Nedir? İslam'ın Savaş Sebepleri Neler? İslam'da Savaş Gerekliliği Nedir?

İslam'da Savaş Meşruiyeti Nedir? İslam'ın Savaş Sebepleri Neler? İslam'da Savaş Gerekliliği Nedir?
10 Şubat 2021 - 20:02

İslam’da Savaş Meşruiyeti Nedir? İslam’ın Savaş Sebepleri Neler? İslam’da Savaş Gerekliliği Nedir?

Hz. Peygamber’in yirmi üç senelik risâlet hayatının yaklaşık on üç yılı Mekke’de geçmiş ve bu süreçte insanları hikmetle ve güzel sözlerle İslâm’a davet etmiştir. Buna rağmen Hz. Peygamber, Müslümanlarla beraber baskıyla karşı karşıya kalıp Mekke’den çıkarılmak istenmiştir. Müşriklerin bu tutumlarına karşılık vermek isteyen ashâbına ise “Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl” âyeti gereğince sabrı tavsiye etmiştir. Fakat müşriklerin baskı ve işkencelerinin şiddeti arttırınca Hz. Peygamber, Müslümanlarla beraber doğup büyüdükleri Mekke’yi terk etmek zorunda kalmıştır.

Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret edinceye kadar savaşmak onlara yasaklanmıştır. Hicretten sonra ise Müslümanlar güçlenmeye başlamış ve yapılan zulümlere karşı savaşmak onlara meşru hale gelmiştir. Allah şu âyetlerle savaşı meşru kılmıştır: “Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın, aşırı gitmeyin; doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.”33, “Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı”34, “Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her şeyi bilir”35, “Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara yardım etmeğe elbette kâdir’dir. Onlar haksız yere ve “Rabbimiz Allah’tır” dediler diye yurtlarından çıkarılmışlardır. Allah insanların bir kısmını diğeriyle savmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın adı çok anılan camiler yıkılıp giderdi. And olsun ki, Allah’a yardım edenlere O da yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.”

Bu âyetlerle Allah, Müslümanların zulme uğradıklarında savaşabileceklerini bildirmiş; fakat aşırılığa gitmemeleri konusunda onları uyarmıştır. Mazlumları zulümden korumak, zayıfları kuvvetlilerin baskı ve işkencelerinden korumak, barışı devam ettirmek, güven ve asayişi sağlamak, İslâm devletinin önünde bulunan engelleri kaldırmak, İslâm dininin yayılmasını sağlamak savaşların sebepleri arasında sayılabilir.

Savaşın farz kılınması her şartta Müslümanların savaştığı ve zarar gördüğü anlamına gelmemelidir. Savaşlarda bütün barışçıl ve savaşsız yollar denenmesine rağmen, savaşçı bir tutum izleyen düşmana karşı da bütün önlemler alınmış ve savaştan Müslümanların en az şekilde etkilenmesi sağlanmıştır. Bu sebeple savaş meşru olmadıkça müracaat edilen bir yol değildir.

Aynı zamanda Hz. Peygamber’in bütün savaşlarının, saldırıya değil savunma stratejilerine dayalı olduğunu söylemek mümkündür. Savaş esnasında da Hz. Peygamber, Kur’ânı Kerîm’in emrinin bir uygulaması olarak savaş dışında kalan hiçbir varlığa zarar verilmesine ve işkence gibi insanlık dışı uygulamalara kesinlikle izin vermemiştir.

İslâm’da savaş yapılabilecek hususlardan ilki, haksızlığa uğramak ve kendini savunmaktır. İnsan hayatında değişmez şartlardan biri olan insanın kendi canını savunma ve hürriyetini teminat altına alma isteği, insanları tarih boyunca savaşlarla karşı karşıya bırakmıştır. Diğer bir husus ise zulme uğrayan Müslümanlara destek olmak ve zalimlere karşı onların yanında durmak da Müslümanları savaşmak zorunda bırakmıştır.

“İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihâd edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir”

“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz.”

Hudeybiye Antlaşması gereği Mekke’den kaçıp Medine’ye sığınan Müslümanlar iade edileceklerdi. Bu antlaşmadan sonra Müslüman olanlar bu antlaşma gereği hicret imkânı bulamamış, zulüm ve baskı altında yaşamak zorunda kalmışlardır. Mekkeli Müşriklerin yaptıkları baskıların her geçen gün şiddetini arttırması sebebiyle inananlar, Allah’tan yardım dilemişlerdir. Bu iki âyet onların zalimlerin elinde zulüm görmeleri sebebiyle indirilmiş ve her çağda ve şartta müslümanların zalimlere karşı tavrını çok net bir şekilde ortaya koymuştur.

Yapılan antlaşmayı bozarak düşman saflarına katılanları sulha mecbur etmek maksadıyla da Müslümanlar savaşmak zorunda kalmışlardır. Bunun en bilindik örneği, Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettikten sonra yapmış olduğu Medine Sözleşmesi’ni Yahudilerin bozmasıydı. Müslümanların aleyhine müşriklere ve münafıklara katılıp Hendek Savaşı’nda Müslümanların karşısına düşman olarak çıktılar. Bu sebeple Müslümanlar onlarla savaşmak zorunda kalmışlardır.

İslâm’ın ilk dönemlerinde Müslümanlar karşılaştıkları zorluklara sabredip onlara katlanmışlardır. Savaşın meşru kılınmasıyla beraber İslâm toplumunu kurma yolunda karşılaşılan bütün engellerle savaşılmıştır.

Doğrulanmış Metin Ve Kaynak:

Bu Metin SAMER Yayınları Izni Ile Merve Aktaş’ın Kaleme Aldığı Tezden Aktarılmıştır.

https://www.eansiklopedi.com/category/tarih/
https://www.eansiklopedi.com/


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum