100 yıl önceki büyük kadın mücadelesi

100 yıl önce Ulviye Mevlan'ın önderliğinde yayınlanan bir kadın gazetesi egemen anlayışa meydan okuyup kadınların her alanda var olabilmesi için büyük bir hareket başlatmış ve başarıya ulaşmıştı

100 yıl önceki büyük kadın mücadelesi
06 Mart 2016 - 21:23

Edebiyat Fakültesi'nde bitirme tezim için kendime konu arıyordum. Hocam, "Kadınlar tarafından 1913 yılında çıkarılan Osmanlıca bir gazete var, henüz tamamı Türkçe'ye aktarılmadı, buradaki kadın mektupları üzerine çalışmaya ne dersin" diye sorduğunda inanılmaz heyecanlandım. Osmanlı kadını tarafından neredeyse bir asır önce çıkarılan gazete vardı ve bizim bundan haberimiz yoktu. Üstelik bunu Türkçeye aktararak dönemin kadınlarının zamanla örtülmüş mücadelelerini de su yüzüne çıkarmış olacaktım. Kadın Eserleri Kütüphanesi'nden temin ettiğim gazetenin sayfalarını çevirdikçe hemcinslerimle gurur duydum. Bize içinde bulunduğumuz hayatı sağlayabilmek için var güçleriyle mücadele etmiş, erkeklerin egemen olduğu bir dünyada korkmadan, yılmadan seslerini yükseltmiş, bugün bile çoğu kadının göze alamayacağı riskleri yüklenerek çalışan, söz sahibi olan, güçlü kadın hayali için savaşmışlardı. Türkçeye aktararak gün yüzüne çıkardığım her yazı, Osmanlı kadınının, bize öğretildiğinin çok dışında, aydın, ileri görüşlü, eğitimli, dünyayı takip eden kadınlar olduğunu da ispatladı. Bu haberle, bir kadın gazeteci olarak, yıllar önceki meslektaşlarımın, feminist büyükannelerimin önünde saygıyla eğiliyor ve minnetlerimi sunuyorum. 

ERKEKLERE YER YOK! 

Osmanlı'nın son dönemlerine baktığımızda kadınların kendi tarihlerinin erkekler tarafından yazılmasına isyan ettiklerini görüyoruz. Hayatın her evresinde söz sahibi olan erkekler istedikleri 'kadın' tarifini basılı yayınları kullanarak yaymaya çalışıyor, o dünyanın gerçek sahibine ne kendilerini ifade etme ne de sosyal alanda var olma imkânı veriyorlardı. Bir grup cesur kadın bu gidişata "Dur!" dedi ve kendi gazetesini çıkardı. Kadınlar Dünyasıadını verdikleri gazete, yazarlarından sahibine hatta mürettiplerine kadar kadınlardan oluşuyordu. 4 Nisan 1913'de yayımlanmaya başlayan gazetenin sahibi Nuriye Ulviye Mevlan'dır. Tamamen kadınlardan oluşan yazı kadrosunda, Aziz Haydar, Emine Seher Ali, Mükerrem Belkıs, Atiye Şükran, Aliye Cevad, Sıdıka Ali Rıza, Safiye Biran, Yaşar Nezihe, Ulviye Mevlan, Nimet Cemil, Nebile Akif, Meliha Cenan gibi isimler bulunuyordu. Bu cesur kadınlar, gazeteye gönderilen mektuplardan sadece kadınların yazdıklarına yer veriyor, erkeklerden gelenleri kesinlikle yayınlamıyordu. Bu tercihlerini de "Kadınların hak ve hukuku tanınmadıkça erkek yazılarına yer verilmeyecek" sözleriyle açıklıyorlardı. 

İLK FEMİNİST KADINLAR 

Gazetenin kurucusu Ulviye Mevlan, Türkiye'nin ilk feminist kadınlarından. Hatta feminizm ülkemizde ilk kez bu gazetenin bünyesinde hayat buldu ve yayıldı. Çerkes olan Mevlan, küçük yaşta saraya verilerek saray terbiyesi aldı. Henüz 13 yaşındayken Sultan Abdülhamid'in sütkardeşi Hulisi Bey'le evlendirildi. İstemeden yaptığı bu evlilik sırasında sürekli okumalar yaparak kendini geliştirdi ve Avrupalı feminist kadınlarla ilişkiler kurdu. Avrupalı kadınların hak ve hukukları konusunda bilgiler edinince Osmanlı kadınının mevcut haliyle kendini geliştiremeyeceğini düşündü. Bu esnada Hulusi Bey'den de ayrılma kararı aldı. İkinci evliliğini dönemin ünlü gazetecilerinden Rıfat Mevlan ile yaptı. Rıfat Bey, kadınların haklarını kazanması konusunda çalışan ilk feminist erkekti. Gazetenin çıkmasında eşine çok destek olmuş hatta kendine ait matbaayı kullanmalarına izin vermişti. Öyle ki, kadınların bu hareketi konusunda erkeklerin de bilgi sahibi olmaları için Erkek Dünyası adında dergi bile çıkardı. Ancak bir sayı çıkan bu derginin neden devam etmediğine dair bilgi yok. Rıfat Bey'in sürgüne gönderilmesi evliliklerinin de sonu oldu. Ailelerinin karşı çıkmasına rağmen doktor Ali Civelek ile evlenen Ulviye Hanım, hayatının sonuna kadar Hatay Kırıkhan'da yaşadı. Buranın da sosyal ve kültürel tarihine olumlu katkılarda bulundu. Hatta şu an Kırıkhan'da Nuriye Ulviye Civelek Halk Kütüphanesi yer alıyor. 1923'e kadar kadınların haklarını koruma adına çeşitli çalışmalara önderlik yapan Mevlan, aynı zamanda Osmanlı dönemindeki ilk kadın hareketçi. Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Cemiyeti'ni (Osmanlı Kadınlarının Hukukunu Savunma Derneği) 50 kadın arkadaşıyla kurdu. Kadınların bilinçlenmesi, eğitimi, erkeklerle aynı haklara sahip olması, işe girebilmeleri alanlarında çok çalıştı.

CEPHEYE GİTTİLER 

Kadınlar Dünyası ilk üç ay günlük olarak çıkmış, 100. sayıdan sonra ise haftalık yayımlanmaya başlamış. 1921'e kadar bu şekilde devam eden gazeteye üç kez ara verilmek zorunda kalındı. İlk ara kâğıt sıkıntısı yüzünden üç ay, ikinci ara I. Dünya Savaşı nedeniyle dört yıl sürdü. Bu durum yazı kadrosundaki kadınların gönüllü olarak savaşta görev almak istemeleri nedeniyle oluştu. Ardından da Kurtuluş Savaşı sebebiyle gazete yayımlanamamıştı. Ekip gazeteyi çıkarırken sık sık para sıkıntısı da çekti. Ulviye Hanım, ilk eşinden kalan mal varlığı ile kurduğu gazetenin devam etmesi için mücevherlerini de sattı. Gazete dönemin siyasi ve sosyal şartları nedeniyle yayınına ara vererek devam etmek zorunda kalsa da yine de ülkemizde pek çok ilkin yaşandığı bir mecra oldu. Haftalık çıkmaya başladıktan sonra 16 sayfaya yükseldi ve kapaklara kadın fotoğrafları konmaya başladı. Bu, döneme göre oldukça radikal bir adım ve basın tarihimizde bir ilktir. Ayrıca 121. sayıdan 128'e kadar dört sayfalık Fransızca bir ek de yayınlandı. 

OSMANLI SÜFRAJETLERİ 

Gazeteye yurdun hemen her şehrinden mektup yağdı. Hatta yurtdışında yaşayan okuyucular gönüllü muhabirlik yaptılar. Mektuplarla gelen bilgiler, Osmanlı kadınının dünyada yayılan kadın hareketlerinden haberdar olmaları açısından da çok önemli. 2016'da vizyona giren Diren filmi ile İngiltere'de tarihin ilk feminist girişimlerinden birini başlatan süfrajetler'in hikâyesi öğrendik. İnternet gibi hemen bilgi edinebileceğimiz bir teknolojiye sahipken bile çoğumuz kadınların bu mücadelesini asırlar sonra öğrendi. Oysa Kadınlar Dünyası çağının çok ötesinde bir refleks göstererek, gönüllü muhabirleri aracılığıyla bu hareketten hemen Osmanlı kadınını haberdar etti. Selanik'ten yazan Meliha Zekeriya adlı bir okuyucunun gönderdiği mektuplar buna en iyi örnektir. Meliha Hanım iyi derecede yabancı dil bilmekte ve Avrupa basınını yakından takip etmekteydi. İngiltere'de o dönem oy hakkı almak için sokaklara dökülen ve kendilerine 'süfrajet' denilen kadınların verdiği mücadeleyi hiçbir detayını atlamadan hemcinslerine aktarmıştır. Kadınlar Nasıl Çalışıyor? başlıklı mektubuna şu şekilde başlıyordu: "Kadınların nasıl çalıştığını görmek isteyenler bilhassa medeniyet aleminde kadınlık cereyanlarını takip etmelidirler. Bilhassa bizim gibi kadınlığa hiçbir kıymet izafe edilmeyen bu memlekette nisvanın (kadınların) ne yapabileceğini anlamaya büyük bir ihtiyaç vardır. Bu sayede kadınlarımız kendi kıymet ve ehemmiyetlerini daha iyi idrak eder ve mücadele sahnesine atılmak için kendilerinde cesaret görürler. Bilhassa İngiltere süfrajetlerinin hareketi kemal-i dikkatle takip edilecek bir mahiyet-i fevkala'adeyi haizdir. İşte bu sebeple muhterem hemşirelerimi Avrupa'daki kadınlık cereyanlarından haberdar etmek isterim. Evvela ehemmiyet ve ciddiyeti itibariyle İngiltere'deki süfrajetlerden bahsedeceğim..." 

ABONE SİSTEMİ DE VAR 

Yayın hayatına 1921 yılına kadar devam eden gazetenin günlük sayısının fiyatı 10 para, haftalıklar 20 para olarak satışa sunulmuş, abone sistemi bile kurulmuştu. Aboneler yıllık 250, altı aylık 175 kuruş ödeme yapıyorlardı. Yabancı ülkeler için ise yıllık 35, altı aylık 20 frank ücret belirlenmişti. Abone kayıt yeri Ayasofya tramvay yolundaki işkembecinin yakınındaki Tütüncü Abbas Efendi'ye ait olan dükkân olarak ilan edilmişti. Ayrıca mektuplardan, gazetenin abonelere geç ulaştığını, bu durumda okuyucuların şikâyetçi olduğunu hatta bu durumun İstanbul Merkez Postanesi'ne konu olduğunu öğreniyoruz. 

TÖRENLE UÇAĞA BİNDİ 

Gazete çalışanları kadın-erkek eşitliği konusunda çaba harcıyor, aynı zamanda kadınların erkeklerle aynı işleri başarılı bir şekilde yapabileceklerini göstermenin savaşını veriyorlardı. Belkıs Şevket de uçağa binen ilk kadın olarak tarihe geçti. 1 Aralık 1913'te dernek üyeleri, basın mensupları ve halkın katıldığı bir törenle uçağa binen Belkıs Hanım'ın bu hareketi, Avrupa'da da takdir toplamıştı. Safraköy'de uçuşu izleyen Berlinertageblatt Gazetesi muhabirinin izlenimleri aynı adlı gazetede şöyle yer almıştı: "Üzerinde dikkatle durulması gereken cesurca bir jest..." 

İLK MÜSLÜMAN KADIN MEMURELER

Kadınlar Dünyası, kadınların entelektüel ve iş üretimi açısından erkeklerden geri kalmadığını kanıtlayan bir mücadele yürüttü. Feminist kelimesini de kullanan gazete, "Bugünkü dünya yenilik istiyor" diyerek kadın ve erkeğin aynı şartlara sahip olduğu bir dünya kurmak istediklerini de çekinmeden yazdı. Temel sorun kadının üretici olmamasıydı. Bu amaçla gazete, İstanbul'da telefon hizmeti veren Posta-Telgraf Nezareti'ni bünyesinde Müslüman- Türk santral memuresi olmaması nedeniyle eleştirdi. Yazdıkları yazılar sonucunda şirket kadın çalışan almaya karar verdi. Fransızca bilmelerini ise şart koştu. 200 Türk kadının başvurusu sonucu sınavla yedisi memur olarak alındı. Bedra Osman, Nezihe Mustafa, Semiha Hikmet, Vefika (Refika) Mustafa, Mediha Enver, Hamiyet Derviş ve Bedia Şekip Muvahhit ilk kadın memurelerimizdir. Bu derginin ilk somut başarılarından biridir. Yazılan yazılarla iş kurmak isteyenlere yol gösterilmiş, girişimci kadınların önü açılmıştır. 

BİR KIZ ÇOCUĞU NEDEN MİSKİN MİSKİN OTURSUN

İşte Ulviye Mevlan'ın kadınların iş hayatında yer bulmalarının erkekler tarafından nasıl kaygıyla karşılandığını anlattığı Düşünüyorum adlı yazısı: "Kadınlar çalışma hayatında ve çalışma hayatının her dalında görünmeye başlayınca ve yenmiş haklarını geri almak için biraz da seslerini yükselterek, bu yolda yavaş ilerlense de muhakkak kazanma kararlılığını da gösterince, bir kısım erkekler telaşa düştüler; ekmeklerinin, maaşlarının kısmen de olsa ellerinden kayarak, kadınlara geçeceği duygusuna kapıldılar. Bu telaş, bu çırpınma acaba güçsüzlük nedeniyle midir? Yoksa kendine güvenememekten midir? Kadınlar Dünyası'nın 164. sayısında Posta- Telgraf Nezareti'ne alınan kadınların maaşlarının azlığından yakınmış zam istemiştim. Bir kısım erkekler bu basit dileğimden nedense ürkmüşler; tüm memurluk alanını ve memurluk işlerini, kadınların işgal edeceğini ve sonunda kendilerinin elleri böğürlerinde aç kalacakları kararına varmışlar. Ve hatta bazı erkekler, işi dergimize mektuplar yazarak yardım istemeye kadar bile vardırarak, zayıflıklarını da gösterdiler. Biz bu mektupları tabii ki, özel bir dikkatle okuyoruz ve böylece erkek ruhunu ve karakterini daha iyi inceleyebiliyor ve anlayabiliyoruz. Bu mektuplardan bir tanesi, gerçekten merhametimize dokundu. Kadın ruhu ya, acıdık ve teselli etmek istiyoruz. Feminizmin gayesi yalnız kadınlığın hayatını değil, kadınlarla beraber erkeklerin hayatını da düzenlemektir. Ve her ikisini de, insan olmaları nedeniyle daha rahat ve daha mesut yaşatmaktır. İyi eğitim yapmış, bilgisiyle, becerisiyle ve zekâsıyla işini güzelce yöneten ve gelecekte de bir eş ile yaşayacak ve evlatlarını da yaşatacak bir kız, neden sahip olduğu kabiliyetlere uygun bir maaş aramasın ve istemesin de, senelerini boş yere geçirsin? Ve aldığı maaş bilgisiyle, becerisiyle, zekâsıyla ve işiyle aynı ayarda olmayınca neden feryat etmesin; sussun ve miskin miskin otursun? İşte azizim, feminizm bu miskinliği kabul edemez." 
(Ulviye Mevlan) Ulviye Mevlan, "Düşünüyorum", Kadınlar Dünyası, 22 Mart 1918, no. 166, s. 2, günümüz Türkçesine aktaran Meral Akkent

sabah gaz


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum