Millî Birlik Şartı - Galip Erdem

Millî Birlik Şartı - Galip Erdem
00 0000 - 00:00 - Güncelleme: 11 Mart 2020 - 19:58

Millî Birlik Şartı - Galip Erdem 

HEPİMİZİN bildiği, yine de çoğumuzun unutur gördüğü bir gerçeği hatırlatmanın tam zamanıdır. Milletimizin düşmanları hem sayıca çoktur, hem de güçlüdürler. Nasıl bir dünyada yaşadığımızı düşünürken, aklımızdan hiç çıkmaması gerektiği hâlde , düşmanlarımızın varlığını ve gücünü hesaba katmıyor gibiyiz. Unuttuklarımız arasında, varlığımızın başlıca şartı saydığımız ''MİLLİ BİRLİK ve BERABERLİK'' en başta geliyor. Üzücü de olsa itiraf etmeliyiz: 

Türk milleti, hele son yıllarda, birbirini âdeta düşman sayan zümrelere ayrılmıştır. Çekişmekle, sövüşmekle yetinmiyoruz, hattâ dövüşüyoruz. Hem yalnız yumruklarımızla değil, sopalarımızla, bıçaklarımızla, tabancalarımızla dövüşüyoruz.Her gün yeni bir belirtisi ile karşılaştığımız bu durumun demokrasi çağının vazgeçilmez sonuçlarından biri gibi düşünülmesine imkân yoktur. Demokrasi, hürriyet ve değerli sayılan diğer bütün mefhumlar, milletimizin yükselmesine ve güçlenmesine yardım ettikleri sürece saygı görürler. Fakat nifak tohumlarının yerleşmesine müsait bir zemin hâline gelirlerse, itibarını yitirmekten kurtulamazlar. Fikir ayrılıklarının düşmanlığa dönüşmesine izin verilmez. Milletin varlığını kıyamete değin sürdürmek ülküsü, cümle hakların üstünde kutsal bir vazifedir. Milletin hayrına olacaksa, aslında nefsimizin tatmin edilmesine yarayan ve kitaptan çıkıp hayata girince mânâsından daima uzaklaşan hürriyetlerimiz için direnmek hüner değildir.Kimse gücenmesin, açık söylerim: Dövüşmeye devam edeceksek, aynı millete mensubiyetin hazzını paylaşacak yerde bir kin denizinde hep birlikte boğulacaksak, hırsımızı doyurmak için süslediğimiz nutuklar en kestirme yoldan cehennem seferine başlamalıdırlar. Bir millet ancak sınır boylarında dövüşür, vatanının, imânının, soyunun düşmanlarına karşı dövüşür. Kardeş kavgası başlarsa kimin haklı olduğunu araştırmanın bile bir değeri kalmaz. Milliyetçilik iddiasını güdenler, kendi hesaplarına zararlı sonuçlar verse de, gittikçe büyüyen düşmanlığı önlemeye mecburlardır.

Doğruluğu şüpheli ucuz hükümlerin peşine takılmak, ''Millete fenalık edenlerle dövüşüyoruz'' demek, hâtaların bağışlanmasına yetmez. Doğrudur: Türklüğe kötülük edenlerle elbette dövüşülecektir. Ama neyin , hangi fikrin ve nasıl bir davranışın kötülük olduğunu, hiç kimse keyfine göre tesbit edemez.Türklüğe kötülüğün gerçek ölçüsü, çağımız şartlarının Türk gözüyle incelenmesinden , üç bin yıllık tarihimizin emrettiği icaplardan, dünyadaki yerimizin mânâsını bilmekten doğacaktır. Sayısız denemelerle anlaşılmıştır ki, bir milletin bütün fertlerini aynı şekilde düşündürmek asla mümkün değildir. Fikir ayrılıklarına sadece, münakaşa etme hakkı tanınır. Hiç kimse, kendisinden ayrı bir görüşe inandığı için bir başkasının yaşama hakkını tehdit edemez. Yeter ki, değişik fikirler arasında, milletin varlığına kastedenler bulunmasın. Kendimizi millet saymak ve bize zarar veren fikirler ezilmezse milletin yıkılacağını öne sürmek, eğer aptallık değilse, mutlaka ihanettir. 

Türk milletini sevmekle birleşenler, birbirini sevmekte birleşmeye mecburdurlar. Aksi taktirde millet sevgileri kimsenin inanmayacağı boş bir laftan ibaret kalır.Biliyoruz: Birbirimizi sevmemiz gerektiğinin yazılması kolaydır; fakat uygulanması güçtür. Yine de dünya nimetlerine erişmek hırsının kışkırttığı nefsimizi yenmemizin yollarını aramalı, davranışlarımızın hesabını önce kendimize vermeliyiz. Kavganın devam etmemesi, milli birlik ve beraberlik şuurunun tam bir hâkimiyet kazanması milletimiz için bit varlık şartıdır. Tarihe bakınız, artık yalnız adlarını hatırladığımız milletleri düşününüz. Hepsinin içlerinden yıkıldığını, önce birbirleriyle dövüşmeye başladıklarını, nihayet düşmanlarına yem olduklarını göreceksiniz. Buna karşılık, bugün izahında bile güçlük çektiğimiz büyük başarıların sahipleri, diğer üstünlüklerinden daha çok, birbirini sevmenin muhteşem gücünden yararlanmışlardır. Yine, içtimaiyatçıların ortaya koyduğu bir gerçeği daima hatırlamalıyız; Bir milletin mensupları, birbirlerini sevdikleri sürece düşmanlarına karşı uyanık olurlar. Birbirlerini sevmedikleri vakit, tehlikeyi görmek imkânını, hasmı ezmek gücünü kaybederler. Belki yüksek hayallerimize gölge düşürür ama birbirini seven kimselerden meydana gelmiş milletlerin diğer milletlerden hiç hoşlanmadıkları ve bu durumun milletin faydasına olduğu da içtimaî ilimlerin bir hükmüdür. Savaşlarda milli şuurun güçlenmesi de bu yüzdendir. Birbirimizi sevmediğimiz vakit, diğer milletleri sevmeğe başlarız; fikrimizi paylaşmış görünen bir yabancıyı milletdaşımızdan üstün tutarız. Başkalarının kavgalarını benimser , çok defa farkına varmadan yabancı ideolojilerin hizmetine girer, düşmanın zaferi uğruna öz kardeşlerimizin kanını akıtırız. Böylece ihanet çukuruna düşeriz. Yarın, kaçınılmaz hesap günü geldiğinde şehitler yüzümüze tükürecektir!..

Tanrı Türk'ü Korusun!

Devlet, 7 Nisan 1969


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum