YÜKSEL YILMAZ:EKÜMENİZMİN SINIRI NEREDE BİTİYOR?

Vatikan için Çin de dâhil olmak üzere tüm Asya Hıristiyanlığın yeni haçlı coğrafyasıdır.

YÜKSEL YILMAZ:EKÜMENİZMİN SINIRI NEREDE BİTİYOR?
22 Ekim 2013 - 16:02

EKÜMENİZMİN SINIRI NEREDE BİTİYOR?

Vatikan için Çin de dâhil olmak üzere tüm Asya Hıristiyanlığın yeni haçlı coğrafyasıdır. Kardinal Ratzinger'in Papa seçilmesinden sonra aldığı "Benedictus" adının tarihteki karşılığı ‘Türk düşmanlığı’dır. Benedictus Tarikatı'nın düşmanlığı ta Avarlar’ın İstanbul kuşatmasına dayanır. İşte bu nedenle Türkiye-AB müzakerelerinin başladığı günlerde Türkiye'nin AB'ne girmesine en karşı olan papa Vatikan'ın başı olarak “Türkler'in AB'ye girmesine izin verilemez” demişti. 16 Benedictus'un misyonu dünyayı ekümenizme (evrenselliğe) hazırlamaktı.

Misyonerler için kilise Tanrının evinden çok siyasetin merkezidir. Papa engizisyon hala varken ve başı olarak 1989'da Kardinal Ratzinger iken yazdığı “Kilise, Ekümenizm ve Siyaset” ismiyle yayınlanan kitabında diyor ki: “Türkler AB veya benzeri kuruluşlara katılamazlar. Çünkü Türkler başka bir medeniye aittirler. Ama o medeniyeti de temsil etmezler”. Bu nasıl bir aşağılama? Türkleri bir hiç olarak görmüştür…

“Bir Bunalım Dönemi İçin Değerler” isimli kitabında daha önsözünün dördüncü satırında “Türkiye'ye AB'ne girmek üzere izin verilir de Türkiye kabul edilirse çok büyük problemler çıkar” yazıyor. Papalar 1870'de konan “infliblite” yasasına göre “yanılmaz ve yanıltılamaz; hep masumdurlar.” Bu yüzden lafını da geri alamaz. Papa olduktan sonra yanılması mümkün değildir. Papayı aldatamaz ve telkinlerle görüşünü değiştiremezsin. Yanlış da söyleyemez ve söylediği her söz doğrudur.

Yeni Roma'nın ve İstanbul'un Başpiskoposu ve Evrensel Patriği (Ecumenical Patriarch and Archbishop of Costantinople and New Rome) sıfatını kendisine yakıştıran Fener papazı Bartholomeos, Yeni Doğu Roma İmparatorluğu'nun kurulması için zemin hazırlıyor olabilir. Casus yuvası Patrikhane'nin amacı Lozan'ı delmektir. Patrik Yeni Doğu Roma İmparatorluğu'nun kurulmasını istemektedir. Lakin kullanılan bu unvan Lozan'da Türkiye'ye verilen sözlere terstir. Fener Rum Patrikliği göreve geldiği 22 Ekim 1991’den sonra yurtiçi ve uluslararası temaslarının yoğun olması boşuna değildir. Patrik Bartholomeos (Dimitrios Archondonis) ve onun gibilerin hain planlarına basiretli olunmalıdır.

Baba Bush’un, 6 Kasım 1987'de ABD Ankara Büyükelçisi Hupe'ye yazdığı gizli mektubunda “Ermeni soykırımı ile ilgili belgeleri bulup çıkarın ve Türk hükümetini de bunları yayınlamaya zorlayın” demişti. Benzer bir mektubu Fener Patriğine de yollayıp işi hızlandırmıştı. Nitekim Bartholomeos, Heybeliada Ruhban Okulu'nu gündeme getirmeye başladı. Patrik “Türk devletinin iradesi varsa bu okul açılır” demişti ve Heybeliada TC'nin denetimi dışında tutulacak yani YÖK ya da MEB müdahale edemeyecekti. Böyle bir okulun açılabilmesi için tam 18 adet kanunun değişmesi gerekiyordu; lakin bunlardan ikisi Anayasamızın değişmez maddeleriydi. Bunun mümkün olmadığını Patrik bilmiyor olabilir miydi? Zira bu okulun üstünde TC'nin denetimi olmayacak demekle kanunları, meclisi, devleti tanımamış oluyordu. Kuzey Kıbrıs’ın tanınmaması gibi. Lozan anlaşmasının 12.maddesine göre “Gayrimüslimler Müslümanlarla eşittir” ama ‘one munit’; imtiyazlı değildir. Devletin denetimi dışında bir okul hangi hakla imtiyaz istemektir?

5 Haziran 1993 Cumartesi günü Roma'da, Vatikan'ın verdiği paralarla ‘Focolare’ teşkilatının düzenlediği toplantıda “Bizim kendi kavramımız diyalog, Koinoia ve gizli vaftiz olayını bu sinodda tartışacağız. Bu sinoddan Müslümanlarla birliktelik sağlayacak bazı kararlar da çıkartmamız lazım” denilmişti. Buraya davetli olanlar arasında büyük üstat masonlardan ve aynı zamanda Malta şövalyesi olan İtalya Cumhurbaşkanı Oscar Luicis Calfaro, Avrupa Parlamentosu Başkanı Egont Kleptch ve BM nezdinde aileden sorumlu bakan düzeyindeki Henry Sokovsky de vardı ve bunlar bir başka şahsı özel olarak buraya davet ettirmişlerdi. Focolare'nin bu toplantıdaki onur üyesi elbette Patrik Bartholomeos idi ve kendisine Müslümanlarla diyalog kurulması tebliğ edilmişti.

‘Ekümenik’ evrensel demek olup İstanbul Fener Rum Patriği, ABD ve AB tarafından yaklaşık 320 milyonluk tüm dünya Ortodokslarının lideri yapılmak istendiğinden İstanbul'daki Patrikhane'ye ‘Vatikan tipi' bir devlet statüsü verilmeye çalışılmaktaydı. Çünkü Patrik ekümenik sıfatını alırsa AB ve ABD, ‘tazminat ve toprak' taleplerini gündeme getirebilirdi. Ekümene Hıristiyan dininin ve uygarlığının egemen olduğu coğrafi alan olduğundan ilk ekümenik toplantılar Hıristiyan mezhepleri arasında gerçekleşmiş ve Dünya Kiliseler Birliği, Protestan Kiliseleriyle Ortodoks ve Anglikan Kiliselerini bir araya getirmiştir. Diğer yanda ise Katolik ve Doğu Kiliseleri yer alarak gitgide belirli konularda uzlaşmaktadırlar. Diğer dinlerle ‘ekümenikal' ilişkiler kurulmasına 1990'larda hız verilmiştir. Ekümenik hareketin hedefi Türkiye'de Fener Rum Patriği'ni ‘Ekümenik Patrik' ilan ettirerek Lozan Antlaşmasını delmek ve Anayasayı değiştirmekle birlikte misyonerlik faaliyetlerini yasal kılıflar altında sürdürmektir.

2.Vatikan Konsili'nden sonra diyalog olayı başladığında Dünya Kiliseler Birliği; Anglikan, Protestan, Ortodoks ve bunların çeşitli değişik alt açılım kiliselerinden oluşmuştur. Bu birlik 1919-20 yıllarında Fener Patrikhanesi'nin yazdığı mektuplarla başlamış ama Vatikan girmemişti. Şimdi o da bu Ekümenizm hareketinin içinde. Zaten Ekümenizm hareketi bu kiliselerin bir araya gelip birbirlerini bir şekilde bütünleştirme ve aralarındaki benzerlikleri öne çıkarma hareketidir. “Farklılıklarınızı saklayın, benzerliklerinizi öne çıkartın” düsturuyla hareket ediyorlar. Birtakım Müslümanların İslam Birliği kurma mücahedesini tereddüt ve sinsice gözlemliyorlar ama birbirlerine Yahudilerin birbirlerini tutmalarını misal veriyorlar.

Ekümenizm hareketi mensupları başka türlü bu işin olmadığını yüzyıllarca tecrübe ettiler. Artık öncel olanın misyonerlik olduğunu söyleyerek Katolik, Ortodoks ya da Anglikan olunması konusunda diretmemektedirler. ‘Hıristiyan ol da hangi kiliseden olursan ol' demektedirler. Bunun adı Evangelizasyon’dur. Müslümanları mezheple tanıştırma öncelikli olunca ‘mezhep kavgaları’na dikkati çektiğinden hep fos çıkmıştır. Durum böyle olunca Müslümanların önce İncil'le tanıştırılmasına karar verilmiştir. Farklılıklar elbette korunacak ama benzerlikler öne çıkacak. İnsanlara ‘Katolik ol, Ortodoks ol' demek yerine ‘Hıristiyan ol' denecek. Yeter ki gelip Hıristiyan ol da hangisine katılırsan katıl…

Fener Rum Patrikhanesi'nin kurucusu ve Hazreti İsa'nın 12 talebesinden Aziz Andreas'ın anıldığı “Aziz Andreas Yortusu” (Bayramı) dolayısıyla Patrikhane'de düzenlenen ayinde Katedralden çıkışta gazetecilere açıklama yapan Bartholomeos, “Ümit ederiz ki; Papa Hazretleri, Sayın Cumhurbaşkanımızın davetine icabet ederek önümüzdeki yıl Ankara'yı ve İstanbul'u, bu vesileyle de Patrikhanemizi ziyaret edecekler” demiş ve Papa, İngilizce olarak kaleme aldığı mesajında, Bartholomeos'a “ekümenik” diye hitap etmişti. Patrikhanenin eski bir casus yuvası olduğu ve bu faaliyetini hiç bırakmadığı, 1964 yılında casusluktan yakalanan 4 papazın askeri istihbarat elemanı oldukları, bunların özellikle soğuk savaş döneminde Rusya'ya karşı kullanıldıkları, bu müessesenin yıllar evvel uhrevi işleri bırakıp siyasete soyundukları ve ABD ne derse onu yaptıkları hatırda tutulmalıdır. Onlarda artık mahsul toplamanın tam zamanı olduğu görüşü hâkimdir.

Şu halde Müslümanlar hatalarının telafisini gidermekteki gevşekliğe bir son vermelidirler. Cehalete ve teröre karşı İslam’ın ilim ve barış özelliklerini ön plana çıkarmalıdırlar. Teşkilatlanma, birlik ve cihad öncel olmalıdır. Bid’at ve hurafelerden kesinlikle arınmalı ve siyasete kayıtsız kalınmamalıdır. İç ve dış tehlikelere karşı uyanık ve tedbirli olunmalıdır. Milli menfaatlerimiz göz ardı edilmemelidir.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum