YÛNUS' UN TÜRK DİLİ TARİHİNDEKİ YERİ

YÛNUS' UN TÜRK DİLİ TARİHİNDEKİ YERİ
12 Kasım 2023 - 19:27 - Güncelleme: 26 Kasım 2023 - 19:21

YÛNUS’ UN TÜRK DİLİ TARİHİNDEKİ YERİ
Faruk Kadri Timurtaş

Yûnus Emre, Eski Anadolu Türkçesinin en büyük tem­ silcilerinden biridir. Bu dilin meydana gelmesinde en mühim rolü oynadığı, onu son derece güzel kullanıp işlediği geliştirdiği için, hattâ bu devrenin en büyük san'atkârı ka­ bul edilebilir. Eski Anadolu Türkçesi, Tarihî Türkiye Türk- çesinin Selçuklular çağı Türkçesini de içine alan ve XV. yüzyılın sonuna kadar devam eden ilk devresidir. Tarihî Türkiye Türkçesinin öbür devreleri XVI. asrın başından XIX. asrın ikinci yarısına kadar devam eden ve divan edebiyatının dili olan «Klâsik Osmanlıca» ile XIX. asrın ortasından XX. asrın başına kadar süren ve Tanzimat’tan sonra Batı me­ deniyeti tesirinde gelişen yeni edebiyatın dili olan «Yeni Osmanlıca» dır. Bunun ardından ise, «Modern Türkiye Türkçesi» denilen bugünkü konuşma dilimiz ve 1918'den sonra gelişen yazı dilimiz gelmektedir.

Yûnus Emre Sultan Veled, Dehhânî ve Gülşehrî ile çağ­ daştır. Daha önce yaşayan Mevlânâ, Ahmed Fakih ve Şey- yâd Hamza da yine aynı asrın şâirleridir. Bunlar eserleriyle yeni bir edebî dil kurmuşlardır. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında din ve ilim dili olarak Arapça, edebiyat dili ola­ rak Farsça kullanılıyordu. Bir ara, çeşitli sebepler, bilhassa, millî şüur noksanlığı yüzünden Farsça, saray dili olmuş, resmî dil- olarak kullanılmıştı. İşte Yûnus Emre ve öt^ki şâirler, böyle bir hava ve çevre içerisinde Türkçe’yi edebî dil haline getirm işlerdir. Sarayda, okum uşlar m uhitinde Türkçe, arka plânda olmakla beraber, halk sadece kendi dilini kul­ lanmıştır. Bugüne intikal etmemesine rağmen, zengin bir sözlü halİt, edebiyatının m evcut olduğu m uhakkaktır. İsim ­ lerini say(tığımız bu şahsiyetler, yeni bir edebî dil,meydana getirirlerken, halk diline ve bu sözlü edebiyata dayanmış­ lardır. 

Mevlânâ Celâleddin’in pek *az Türkçe şiiri vardır. Oğlu . Sultan Veled de, daha ziyade Farsça yazmıştır. Eserlerini Türkçe meydana getirenler Ahmed Fakih, Şeyyâd Hamza, Dehhânî ve Yûnus Emre’dir. Hepsinden büyük san’atkâr ol­ duğundan, Türkçeyi mükemmel kullandığından dolayı, yeni edebî dilin meydana gelişinde en tesirli hizmeti Yûnus Emre görmüştür.

Ahmed Fakih, Şeyyâd Hamza, Dehhânî ve bunlardan 5onra gelen Gülşehrî ve Aşık Paşa, divan edebiyatının ilk temsHciJeri olarak telâkki edilirler. Yûnus Emre, bu edebî ekole mensup değildir. O, başh başına bir çığır açmıştır. Bu san'atkârlar, değişik zevk, görüş ve edebî anlayışa sahip ol­ makla ve Yûnus Emre daha çok halk diline dayanmakla be­ raber, bu şâirlerle Yûnus Emre arasında dil bakım ından bü­ yük fark yoktur. Yûnus Emre’ninki biraz daha sadedir. Fakat, Yûnus’un asıl muvaffakiyeti, bu dili, eşsiz bir san’atkâr ola­ rak büyük bir kudretle ve hünerle kullanmasıdır. Yûnus'un elinde Türkçe en güzel şeklini almış, zafere ulaşmıştır. Dili­ mizin millî sesini, millî çehresini ve dehâsını o devirde en iyi aksettiren san'atkâr odur. Yûnus Emre’nin dili en güzel, en hâlis Türkçedir. O halkın dilini, en canlı, en ışıklı ve en sıcak şekilde kullanmıştır. Türkçe’nin bir edebiyat ve kültür dili olmasında Yûnus’un hizmeti son derece büyüktür. Bu dil,*İslâmî Türk Medeniyetinin o devirde taşıdığı bütün zen­ ginliği içine alan ve aksettiren millî bir dildir. Türk halkının bütün duygu, heyecan ve düşüncelerini, bütün iç zenginliğini en iyi b ir şekilde verebildiği için de son derece samimî ve bizdendir.

Yûnus’un dili, halk diline girdiği kadarıyla Arapça ve Farsça unsurlar da taşır. Bu durum, öyle bir medeniyetin içerisinde bulunmanın tabiî sonucudur. Fakat Yûnus’ta, yabancı asıllı kelimelerin sayısı fazla ve ölçüsüz değildir. Halk dilindeki kadar ve halkın kullandığı derecededir. Bu sebeple, halk, Yûnus Emre’yi yüzyıllar boyunca severek oku­ muştur, bugün de severek okumaktadır. Türk Milleti, Yûnus’­ ta, kendi öz dilini ve kendi iç dünyasını bulmaktadır.

Yûnus Eınre’den sonra dUim'iz, halk Türkçesi ve yük­ sek zümre yazı dili olmak üzere iki kolda gelişmiştir. Yük­ sek zümrenin yazı dili gitgide halkın anlayamadığı bir hale gelmiştir. Yûnus Emre’nin terennüm ettiği halk Türkçesi ise, kendisinden sonra gelen halk san’atkârları tarafından bütün zenginliği ile devam ettirilmiştir.

Faruk Kadri Timurtaş, Yunus Emre Divanı, Tercüman 1001 Temel Eser,  Tarihsiz, s.36,37,38.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum