Yıkılmaz Abide - Ömer Seyfettin

Türk gururludur. Boyun eğmez. Onuru her şeyin üstündedir. Bu, tarihi örnekleri ile kaydedilmiş somut bir gerçekliktir. Ömer Seyfettin, bunu unutmaya başlayan, ya da unutma tehlikesi ile karşı karşıya olan Türk çocuklarına, Türk gençlerine Diyet öyküsü ile en çarpıcı şekilde hatırlatmıştır.

Yıkılmaz Abide - Ömer Seyfettin
08 Mart 2020 - 00:12 - Güncelleme: 08 Mart 2020 - 00:20

Mart ayı Ömer Seyfettin’in hem doğum (11 Mart 1884), hem de vefat (6 Mart 1920) ayıdır. Ömer Seyfettin Türkçü yazarlar içinde akıcı üslubu ile, ilgiyi ve merakı daima canlı tutan öyküleri ile en etkili kalemlerden biridir.

Kitle iletişim araçları denildiğinde akla genellikle gazete, radyo, televizyon vs. gelmekle birlikte yayınlanmış, genelin ilgisine sunulmuş her eser aslında birer kitle iletişim aracıdır. Geniş kitlelere bir söz söyleyen, bir mesaj veren araçlardır ve muhatabının üzerinde belli bir etki meydana getirmektedir.

Elektronik iletişim araçlarının olmadığı yıllarda en etkili kitle iletişim aracı gazeteler ve diğer basılı yayınlar idi. Bu yayınlarda kalem oynatan kişiler de bugün olduğu gibi kimi zaman yapıcı, Türk vatanının, Türk milletinin yanında, doğru bilgilendirirken aynı zamanda yüreklendiren yazılar yazarken, kimi zaman da ne üzücüdür ki yıkıcı, bozguncu, vatan millet aleyhinde mesajlar ile okurların karşısına çıkıyordu. Bunlar Türk milletini o çok derin ve o çok yüksek köklerinden uzaklaştırmak isteyen, ona bir yetersizlik duygusu ve aşağılık kompleksi aşılamak isteyen kişilerdi. Örneğin Milli Mücadele yıllarında Atatürk ve ona inanıp bağımsızlık mücadelesine girenleri “Macera arayan zararlı kişiler” olarak sunanlar, hakaret edenler bugün tarihin onlara verdiği karanlık, lanetle anılan sayfalarda yerlerini almışlardır. Buna karşın en adil yargıç olan zaman, Türk milletinin gerçek vatansever kalemlerinin adlarını da doruklardaki ve gönüllerdeki ışıklı sayfalara saygı ile yazmıştır. Bu isimlerden biri hiç kuşkusuz Ömer Seyfettin’dir. Seyfettin, Türk milletine sonuna kadar hak ettiği Türklük gururunu aşılayan, tarihi ile, adlı-adsız kahramanları ile, kökleri ile gurur duymasını sağlayan ve bu gurur ile en güçlü düşman karşısında bile kale gibi sağlam durmasını sağlayacak yüreği işleyen bir kalemdir. Onun herhangi bir yazısını, öyküsünü okuyan herhangi bir Türk, yaşı kaç olursa olsun “Ben Türküm. Bununla gururluyum ve sadece Türk olmaktan dolayı güçlü ve doğru kişi olmak zorundayım” duygusunu, düşüncesini en derinlerinde, kalbinde, damarlarında, beyin kıvrımlarında hissedecektir. İşte bu duyguları ve düşünceleri Türk çocuklarına, gençlerine kalemi ile aşılayan Seyfettin’in 36 yıllık kısacık yaşamı ne değerli bir ömürdür.

Devasa bir mekânda, devasa bir zamanda var olabilmek, tarihe şekil veren bir millet olabilmek yalnızca somut araçlarla değil, onun kadar, hatta ondan daha çok olarak yüreğe, gönüle ekilen bu duygu ile, ruh gücü ile mümkün olabilmiştir. Bu duyguları nesillere aşılayan kalemler, fikir önderleri ne kadar değerlidir. Vatan kadar değerlidir. Çünkü toprağı vatan yapan yürekler ancak bu duygular ile çarpabilir.

Türk gururludur. Boyun eğmez. Onuru her şeyin üstündedir. Bu, tarihi örnekleri ile kaydedilmiş somut bir gerçekliktir. Ömer Seyfettin, bunu unutmaya başlayan, ya da unutma tehlikesi ile karşı karşıya olan Türk çocuklarına, Türk gençlerine Diyet öyküsü ile en çarpıcı şekilde hatırlatmıştır. Bir iftira sonucu suçlu olduğu iddiasıyla elinin kesilmesine karar verilen Koca Ali’nin diyet parasını ödeyerek kolunu kurtaran Kasap Hacı Mehmet’in aşağılamalarına, tahakkümüne, onu köle haline getirme çabasına tahammül etmez ve diyet parası ile kurtulan elini kendi eliyle keserek Kasap Hacı Mehmet’in önüne atar. Kölelik, onurun kırılması kabul edilemez. Bu mesaj böylesine çarpıcı bir öykü ile okurun yüreğine, bilinçaltına işlenmiştir.

Kendi onuru milletinin onuru, milletinin onuru kendi onurudur. Pembe İncili Kaftan öyküsünde de yabancı bir devlet karşısında Türk milletinin, Türk devletinin tek bir kişinin şahsında nasıl yükseltildiği yine son derece çarpıcı bir üslupla işlenmiştir. Şah İsmail Osmanlı Devleti karşısında adeta bir bela olmuştur. Ona gönderilecek elçi ölümden korkmayacak, ne pahasına olursa olsun ülkesini ve milletini en yüksek şekilde temsil edebilecek karakterde biri olmalıdır. Muhsin Çelebi, en varlıklı kişilerin bile alamadığı çok kıymetli bir kaftanı tüm varlığını hiçe sayarak alır.  Şah İsmail’in karşısına geldiğinde önce bu büyüleyici kıyafet ile etki bırakır. Kendisine oturması için yer gösterilmeyince, bunun kasten yapıldığını anlar ve paha biçilemez kaftanı yere sererek onun üstüne oturur. Sonra “Padişahının hiçbir ecnebi padişah karşısında eğilmeyeceğini ve dünyada Türk Padişahı kadar asil bir padişahın olmadığını” söyler, kaftanı da yerde bırakarak gider. Şah’ın askeri kaftanı arkasından getirdiğinde Muhsin Çelebi sesini yükselterek ‘bir Türk asla yere serdiği şeyi sırtına koymaz’ diyerek oradan ayrılır. Bu öykü ile büyüyen bir çocuk için millet gibi, vatan gibi değerleri kendi öz varlığının üstünde tutacak, bu bilinç ile yoğrularak büyüyecektir. Küresel dengelerde belirleyici bir ülkeyi inşa edecek olanlar da ancak bu bilinçle yetişmiş bireyler olabilir.

Ömer Seyfettin’in her eseri ince ince bu duygularla, bu mesajlarla doludur. Örnekler çoğaltılabilir. Bir örnek daha vermek gerekirse Primo Türk Çocuğu adlı öyküsünde de “Türküm” demekten utanır hale gelen, tarihini, büyüklüğünü bilmeyen gafilleri diğer yandan Batı’nın Türk’e aşağılayıcı bakış açısını çarpıcı bir dille ortaya koyar. Türk’ün içine düştüğü yetersizlik duygusunun adeta fotoğrafını çeker ve asıl mesajı verir: “Türklerin en cesur, en kavi bir millet olduğunu, asırlarca bütün Avrupa’ya hâkim olduklarını, Atilla’nın Avrupa’yı ezip köpek gibi inlettiğini, dünyanın en büyük hükümetini Cengiz’in kurduğunu” anlatır. “Birkaç asır evvelAvrupa’yı terbiye eden bu nesle, Osmanlı Türklerine bütün Avrupalıların saldırdıklarını, mahvetmek için uğraştıklarını ama başarılı olamayacaklarını” söyler. Ömer Seyfettin haklı çıkmıştır. Başaramamışlardır. Mustafa Kemal’in ardına düşen cesur ve yürekli bir millet bu oyunu bozmuş ve bir onur ve bağımsızlık destanı yazarak ay yıldızlı al bayrağı Türk topraklarına bir daha inmemek üzere dikmiştir.

Ömer Seyfettin gibi kalemlerimizin, fikir önderlerimizin satırlarındaki coşkulu ifadelerin ve verilen mesajların gücü asla hafife alınmamalıdır. İnanç yüklü, güven yüklü satırlar ile yoğrulan nesiller toprağı vatan haline getirmektedir.

İletişimin amacı söyleyecek sözü olanın muhatabında bir duygu, düşünce ve davranış değişikliği meydana getirmektir. Sade ve net cümleler, akıcı ifadeler, anlamlı mesajlar bunun en etkili yoludur. Ömer Seyfettin’in kaleminde bu özellikler öne çıkmaktadır. Türk insanının, Türk Milletinin dürüstlük, onur, cesaret, milletini her şeyin üstünde tutma, fedakârlık gibi üstün niteliklerini öyle büyük, sanatlı söz söyleme iddiasına girmeden doğrudan doğruya anlatmaktadır ve bu nedenle de etkili olmuştur. Hala etkili olmaktadır.

Bu değerli Türkçü kalemi doğum ve vefat ayı vesilesiyle saygı ile anıyoruz.

Özgehan Özkan

Kaynak: ASAS MEDYA

https://asasmedya.info/news/culture/11865-yikilmaz-abide

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum