Ömer ERDEM

Ömer ERDEM

[email protected]

Gözümüzü yumarsak olanlar ortadan kalkar mı?

08 Mart 2023 - 09:37

Bazıları, olan bir şeyi olmamış sayarsak o şeyin yok olacağına inanıyor. Hatta o kadar ileri götürülüyor ki bu inanç, ebedi bir körlük ilahiyatına bürünerek kendisine yeni tanımlar getiriyor. Sebeplerin ağır gerekçesinden kaçanlar için sonuçlar her zaman göz ardı edilebilir. Gözümüzü yumarsak olan şey birden olmamış oluverir. Oysa sebepler çoğunlukla birbirini besleyen tabii ve akli süreçlere bağlıdırlar. Hiçbir iyi yada kötü şey kendiliğinden ve birdenbire olmaz tabiatta ve insan zihninde. Bir sanat eserinin dört mevsime benzer şartlar içinde yoğrulması gibi doğadaki her oluş da böyledir. İnsan gözlemle, duyguyla, tecrübe ve bilgiyle akleyerek olaylardan olgusal düşünceye ulaşır. Olaylar çok kere karışık, şiddetli, yıkıcı, beklenmedik hatta anlamsız gözükebilir. Oysa aklın meyvesi zeka sebepler arasındaki bağları çözer ve sonuçların tahakkümünün önüne geçer. Olayların çekimine kapılanlar hiçbir zaman olgusal düşünmenin sadeliğine erişemezler.

Olan bir şeyi olmamış saymanın tek göstergesi yok elbette. Devekuşu misali kafayı kuma gömmek de her şeyi anlatmaya yetmez. Mesela hamaset, bir dil olarak en çarpıcı olmamış sayma hallerindendir. Sofistike bir edaya yaslanmaya yeltense de türlü türlü zayıflık kadar akıl ve yaratıcı düşünce yoksunluğu vardır hamasetin özünde. Onun dili, olanı sadece görmezden gelmekle kalmaz, doğasından ve gerçekliğinden sapıtır. Hamasetin ilahiyatında kaçınılmaz olarak yüceltme ve kötüleme vardır. Kendi tarafını yüceltirken karşı tarafı ( ki çoğunlukla karşı taraf yoktur ve bu onun icadıdır) küçültüp aşağılar. Varlığı o denli fedakarlıklar içindedir ki hamaset sahibinin kimse bunun farkında değildir. Ya da bilerek görmezden gelinmektedir onun bu insanüstü gayreti. Aç, susuz, uykusuz, hiçbir şey beklemeden cansiperane çalışmaktadır kendisi. Oysa biraz dibe inildiğinde, biraz soğukkanlılıkla olup bitenler irdelendiğinde işin iç yüzünü hiç de öyle olmadığı görülür. Fakat hakikat gün gibi açığa çıktığında da dili susmayacaktır hamasetin. Kişi ve toplum, fark etmez eğer hamaset diline sarılmışsa herhangi bir zamanda yıkımların en derini yaşanıyor demektir.

Sadece hamaset mi? Hamasete yakın fakat ondan çehresi biraz değişik başka başka halleri var yine bir şeyi olmamış saymanın. Mesela şahıs, kurum veya kavram kutsaması. Doğası gereği dini olanı dışarıda tutmalıyız çünkü kutsallık zaten onun olmazsa olmazı. Kutsal olanın tekrar kutsallaştırması yapılmaz. Fakat kutsal olanı kullanıp onun üzerine giydirmek kurnazlıktan patolojiye değin bir yığın halleri içerir. Hayattaki eylemler, işler, insan eliyle kurulup çatılan, yaratılıp geliştirilen hemen her şeyi güzel ve değerli kılan aynı zamanda onların zayıf ve eksik taraflarıdır. Kişilerin ve kurumların bu yönü ne denli çabuk görülür ve önlem alınırsa o kadar doğru bir harekette bulunulmuş olur. Kişi veya kurum kutsayıcıları bir yandan olanı olmamış sayma hastalığına kapılırken, insanın ve toplumun onarma hakkını da elinden alırlar. Bunu da çoğunlukla kendi ellerindekini korumak adına yaparlar. Bazen güç ve iktidar, para, makam, mevkidir asıl dertleri. Hamaset yoksullar için cennet vaadiyle şişirilmiş duygu balonudur.

Batıda ve Doğuda farklı farklı şekillerde karşımıza çıkıyor olanı olmamış sayma hastalığı. Demokratik ve açık toplumlarda, şahıslar, medya, hukuk sistemi, kamu vicdanı gibi etkenler bir araya gelerek önüne geçmeye çalışıyorlar onun. Elbette, reklam, propaganda, karşı güç kullanımı gibi faktörlerle de karşılaşıyoruz. Ne var ki demokrasi sarsılıp hukuk gevşedikçe ve açık toplum olmanın dinamikleri ortadan kalktıkça tek sesin ve karanlığın hükümranlığı çoğalıyor. Doğuda durmaksızın ve çoklukla günü gelince sır perdesinin aralanacağından dem vuruluyor. Oysa gerçek olduğu gibi kabul edilse, olan olmamış sayılmayıp gerçeğin havuzuna atılabilse hayat ve zihin esenliğine daha rahat kavuşabileceğiz. Sırlar alemi bütün büyüsünü kaybedecek ve gerçeğin açık aydınlığına çıkacağız.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum