1243’te gerçekleşen Kösedağ Savaşı Türkiye Selçuklu Devleti için bir dönüm noktası olmuştur. Moğollar ile yapılan savaşta Selçuklular yenilgiye uğramışlar ve hem siyasi hem de iktisadi bakımdan onlara tâbi olmuşlardır. Bu tâbiyet sonrasında Selçuklular, Moğollar’ın vali ve komutanları tarafından yönetilmeye başlamıştır. Zamanla da sadece siyaseten varlığını sürdüren bir devlete evrilmiştir.
Moğolların Selçuklulara başlangıçtaki baskısı çok sert olmuştur. Sert baskı hem siyaseten hem de iktisaden gerçekleşmiştir. Geçmiş asırlarda iktisadi açıdan altın çağını yaşayan Selçuklular siyasi başarısızlıklar sonucu bir anda Moğolların tahakkümü altında kalmışlardır. Moğol noyanları ile bazı görevliler halka birçok açıdan zorluk çıkartmış ve usulsüz vergi toplamışlardır. Oluşan güvenliksiz ortamdan dolayı birçok Türk boyu uç denen batı bölgelere göç etmişlerdir. Bağımsız beyler etrafında örgütlenen boylar beylikler denen oluşumların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Ama ne yazık ki beylikler de Moğol baskısına boyun eğmek durumunda kalmışlardır. Bunu Moğolların muhasebe kayıtlarında vergi matrahı başlığı içinde görmek mümkündür. Daha sonra uzun ömürlü bir imparatorluk haline gelecek olan Osmanlı beyliği de Moğollara vergi veren beylikler arasındaydı.
Moğollar Türkiye’nin o dönemki zenginliğini fark etmiş olacak ki vergileri zaman zaman ciddi ölçüde arttırmışlardır ve bu durum bir süre sonra isyan edilecek boyuta ulaşmıştır. Dönemin tarihçilerinden Aksarayî; “Tatarın masraf için ayrılan çok miktarda vergiden halkta yakacak bir mum bile kalmadı o sebeple ahali borç almaya başvurdu.” demektedir. Çünkü bazı vergiler birden fazla kez alınmaktaydı. Gazan Han dönemi için de bir şairin “Örümcekler bir ağ kursa emirler derhal tamga ve kopçur vergilerini almaya kalkışır.” sözü vergilerin aşırılığına kanıttır.
Hülagü zamanında vezir Şemseddin Cüveyni yönetiminde ilk alınan vergiler; yuhut, nal parası (savaş tazminatı, askeri harcamalar), yam parası (haberleşme, posta), uluğ mal / dalay (arazi ve emlak) vergileriydi. Bunlar dışında en temelde hayvancılık yapanlardan alınan kopçur ve şehirlerde yaşayanlardan alınan tamga vergileri vardı. Bu iki vergi mutlaka toplanırdı ve gelir anlamında büyük meblağlar tutardı. Kıymetli madenler de Moğolların idaresi altındaydı ve piyasaya gümüş sınırlı sayıda giriyordu. Beyliklerin kullandıkları paralar içinde altın neredeyse hiç yoktu. Genellikle gümüş ve bakır vardı onların da ayarları çok düşük olup değersizdi. Moğolların gümüşe müdahalesi ekonomiyi ciddi oranda sarsmıştır.
Vergilerin düzensiz ve gereğinden fazla toplanması göçü ve iktisadi travmayı da beraberinde getirdi. Tarım alanları boş kaldı ve üretim aksadı. Gazan Han bu durumu düzeltmeye kalksa da kısmen bir şeyleri düzeltebildi ama uzun vadede işe yaramadı. Çünkü bütçe açığını kapatmak için kopçur ve tamga vergilerini %10 oranında arttırdı ve %1’ini tahsildarlara verdi. Sonuç alamayınca da yarı yarıya indirdi. Özellikle tamga vergisi şehirlerde ekonomik ve ticari manada ciddi sıkıntılar yarattığı için bazı yerlerden hiç alınmamaya başlandı.
Düzensiz ve yüksek vergilerin ekonomiye zarar verişi halk tarafından yer yer tepkiyle karşılandığından Niğde’de kopçur vergisi, Ani’de de tamga ve bac vergisi dışında vergi alınmaması kararlaştırılmıştır. Ankara’da ise kale girişinde Ebu Said Bahadır Han devrine ait Farsça bir vergi kitabesi vardır. Kitabe, hicri 730 yılında, köylülerin hayvan sayım ve hububat vergilerinden şikayet edişi sonrası hazırlanmıştır ve verginin tahsili belli tarih aralıklarında alınmasını sağlanmıştır. Moğolların İran bölgesinde çeşitli sebeplerden dolayı güç kaybedişi ve Türkiye’de vergilerden yana sorun yaşaması bir süre sonra siyasi gücünü sarsmıştır.
Tüm bu vergiler dışında bir de bac vergisi vardır. Bac, diğer vergilere göre daha eski bir vergidir. Pazara getirilen her ürün başına belli bir miktarda alınan vergi türüdür. Osman Gazi’nin Karacahisar pazarından bu vergiyi aldığı kayıtlara geçmiştir. Aktarılanlara göre Osman Gazi Germiyan beyinin pazardaki bacı almasının önüne geçerek satılan her maldan iki akçe alınmasını satılmayandan ise hiçbir şekilde ücret talep edilmemesini emretmiştir. Osmanlı’nın kuruluşunda ve Osman Gazi’nin bulunduğu bölgede kabul görmesinde sadece siyasi duruşu değil vergilerdeki tutumu da önemlidir. Çünkü vergi devletler için olmazsa olmaz bir uygulamadır lakin aşırıya kaçıldığında ekonomiyi ve toplumun refahını ciddi oranda sarsabilecek etkiye sahiptir.
Bac dışında yine bu vergiler gibi bedreqa ve yasama gibi vergilerin olduğunu biliyoruz. Bu vergiler kadim, İslami ve Moğol kökenli vergiler olup sözü edilen dönem Türkiye’sinde bir de İtalyan tüccarlara ait vergiler vardı. İtalyan şehir devletleri özellikle de Ceneviz ile Venedik beylikler ile yoğun bir şekilde ticaret yaptığından bu sayede birkaç vergi kayıtlara geçmiştir. Bunlardan en öne çıkanı simsarlık (assagio / sensaraggio) vergisidir. Pegolotti Antalya ve Ayasuluğ’ta (Selçuk) olduğunu söyler. Ayasuluğ’ta buğdayın şehirden limana taşınması için çeşitli tutarda nakliye ücreti talep etmişlerdir. Bu bir nevi aracılık hizmetidir ve İtalyanların aracılık hizmetlerinden ciddi gelirler ettiğini biliyoruz. Yine Menteşe ve Aydın beyliklerinden çeşitli ürünlerde vergiler tahsil ettikleri malumdur. Özellikle Menteşe beyliğinin gümrük vergilerini Aydın beyliğine nazaran düşük tuttuğu kayıtlara geçmiştir.
Günnur IŞIK
Moğolların Selçuklulara başlangıçtaki baskısı çok sert olmuştur. Sert baskı hem siyaseten hem de iktisaden gerçekleşmiştir. Geçmiş asırlarda iktisadi açıdan altın çağını yaşayan Selçuklular siyasi başarısızlıklar sonucu bir anda Moğolların tahakkümü altında kalmışlardır. Moğol noyanları ile bazı görevliler halka birçok açıdan zorluk çıkartmış ve usulsüz vergi toplamışlardır. Oluşan güvenliksiz ortamdan dolayı birçok Türk boyu uç denen batı bölgelere göç etmişlerdir. Bağımsız beyler etrafında örgütlenen boylar beylikler denen oluşumların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Ama ne yazık ki beylikler de Moğol baskısına boyun eğmek durumunda kalmışlardır. Bunu Moğolların muhasebe kayıtlarında vergi matrahı başlığı içinde görmek mümkündür. Daha sonra uzun ömürlü bir imparatorluk haline gelecek olan Osmanlı beyliği de Moğollara vergi veren beylikler arasındaydı.
Moğollar Türkiye’nin o dönemki zenginliğini fark etmiş olacak ki vergileri zaman zaman ciddi ölçüde arttırmışlardır ve bu durum bir süre sonra isyan edilecek boyuta ulaşmıştır. Dönemin tarihçilerinden Aksarayî; “Tatarın masraf için ayrılan çok miktarda vergiden halkta yakacak bir mum bile kalmadı o sebeple ahali borç almaya başvurdu.” demektedir. Çünkü bazı vergiler birden fazla kez alınmaktaydı. Gazan Han dönemi için de bir şairin “Örümcekler bir ağ kursa emirler derhal tamga ve kopçur vergilerini almaya kalkışır.” sözü vergilerin aşırılığına kanıttır.
Hülagü zamanında vezir Şemseddin Cüveyni yönetiminde ilk alınan vergiler; yuhut, nal parası (savaş tazminatı, askeri harcamalar), yam parası (haberleşme, posta), uluğ mal / dalay (arazi ve emlak) vergileriydi. Bunlar dışında en temelde hayvancılık yapanlardan alınan kopçur ve şehirlerde yaşayanlardan alınan tamga vergileri vardı. Bu iki vergi mutlaka toplanırdı ve gelir anlamında büyük meblağlar tutardı. Kıymetli madenler de Moğolların idaresi altındaydı ve piyasaya gümüş sınırlı sayıda giriyordu. Beyliklerin kullandıkları paralar içinde altın neredeyse hiç yoktu. Genellikle gümüş ve bakır vardı onların da ayarları çok düşük olup değersizdi. Moğolların gümüşe müdahalesi ekonomiyi ciddi oranda sarsmıştır.
Vergilerin düzensiz ve gereğinden fazla toplanması göçü ve iktisadi travmayı da beraberinde getirdi. Tarım alanları boş kaldı ve üretim aksadı. Gazan Han bu durumu düzeltmeye kalksa da kısmen bir şeyleri düzeltebildi ama uzun vadede işe yaramadı. Çünkü bütçe açığını kapatmak için kopçur ve tamga vergilerini %10 oranında arttırdı ve %1’ini tahsildarlara verdi. Sonuç alamayınca da yarı yarıya indirdi. Özellikle tamga vergisi şehirlerde ekonomik ve ticari manada ciddi sıkıntılar yarattığı için bazı yerlerden hiç alınmamaya başlandı.
Düzensiz ve yüksek vergilerin ekonomiye zarar verişi halk tarafından yer yer tepkiyle karşılandığından Niğde’de kopçur vergisi, Ani’de de tamga ve bac vergisi dışında vergi alınmaması kararlaştırılmıştır. Ankara’da ise kale girişinde Ebu Said Bahadır Han devrine ait Farsça bir vergi kitabesi vardır. Kitabe, hicri 730 yılında, köylülerin hayvan sayım ve hububat vergilerinden şikayet edişi sonrası hazırlanmıştır ve verginin tahsili belli tarih aralıklarında alınmasını sağlanmıştır. Moğolların İran bölgesinde çeşitli sebeplerden dolayı güç kaybedişi ve Türkiye’de vergilerden yana sorun yaşaması bir süre sonra siyasi gücünü sarsmıştır.
Tüm bu vergiler dışında bir de bac vergisi vardır. Bac, diğer vergilere göre daha eski bir vergidir. Pazara getirilen her ürün başına belli bir miktarda alınan vergi türüdür. Osman Gazi’nin Karacahisar pazarından bu vergiyi aldığı kayıtlara geçmiştir. Aktarılanlara göre Osman Gazi Germiyan beyinin pazardaki bacı almasının önüne geçerek satılan her maldan iki akçe alınmasını satılmayandan ise hiçbir şekilde ücret talep edilmemesini emretmiştir. Osmanlı’nın kuruluşunda ve Osman Gazi’nin bulunduğu bölgede kabul görmesinde sadece siyasi duruşu değil vergilerdeki tutumu da önemlidir. Çünkü vergi devletler için olmazsa olmaz bir uygulamadır lakin aşırıya kaçıldığında ekonomiyi ve toplumun refahını ciddi oranda sarsabilecek etkiye sahiptir.
Bac dışında yine bu vergiler gibi bedreqa ve yasama gibi vergilerin olduğunu biliyoruz. Bu vergiler kadim, İslami ve Moğol kökenli vergiler olup sözü edilen dönem Türkiye’sinde bir de İtalyan tüccarlara ait vergiler vardı. İtalyan şehir devletleri özellikle de Ceneviz ile Venedik beylikler ile yoğun bir şekilde ticaret yaptığından bu sayede birkaç vergi kayıtlara geçmiştir. Bunlardan en öne çıkanı simsarlık (assagio / sensaraggio) vergisidir. Pegolotti Antalya ve Ayasuluğ’ta (Selçuk) olduğunu söyler. Ayasuluğ’ta buğdayın şehirden limana taşınması için çeşitli tutarda nakliye ücreti talep etmişlerdir. Bu bir nevi aracılık hizmetidir ve İtalyanların aracılık hizmetlerinden ciddi gelirler ettiğini biliyoruz. Yine Menteşe ve Aydın beyliklerinden çeşitli ürünlerde vergiler tahsil ettikleri malumdur. Özellikle Menteşe beyliğinin gümrük vergilerini Aydın beyliğine nazaran düşük tuttuğu kayıtlara geçmiştir.
Günnur IŞIK
FACEBOOK YORUMLAR