Günümüzde astrolojinin temsili kötü olduğundan itibarı oldukça zedelenmiştir. Oysaki yüzyıllar öncesinde, eski çağlardan bu yana astroloji gerek toplum içinde gerekse devletler, imparatorlar tarafından ilgi ile takip edilmiş, üzerine yeni fikirler geliştirilmiş ve bu fikirler kullanılmıştır. Osmanlı devleti zamanında müneccimbaşılık adında bir kurum olduğunu da biliyoruz. Astroloji değişen düşünce yapıları ile beraber kendisine eskisi kadar taraftar bulamamış ve birkaç yüzyıl öncesinde büyük bir ilgi kaybına uğramıştır. Günümüzde sadece falcılık olarak nitelendirilmekte ve bilimsel temelinin olmadığı düşünülmektedir. Bunun aksine astrolojiyi layık olduğu şekilde anlatan astrologlar bulunmaktadır.
Bilimsel temelinin olup olmadığını bir kenara bırakmak ve astrolojiden geçmişte nasıl ve ne şekilde yararlanıldığını anlamak ve içinde bulunduğumuz zamanda ne şekilde yeniden tezahür ettiğini görmek adına sahipkıran kavramına göz atalım. Sahipkıran hem politik hem de astrolojik anlamı olan Arapça kökenli bir kelimedir. Sahipkıran, güneş sisteminin en büyük iki gezegeninden (aynı zamanda en yavaş hareket eden) olan Jüpiter ile Satürn’ün kavuşumu esnasında ortaya çıkan kişilere verilen isimdir ve aynı zamanda köklü değişikleri ifade eder. Nadir görülen bir gök olayı olduğundan eski astrologlar bu iki gezegenin kavuşumuna önem atfetmişler ve bazı çıkarımlarda bulunmuşlardır. Bu kavuşumun önemli dönemeçleri, değişimleri, reformları, büyük ses getiren liderleri, imparatorları simgelediği öne sürülmüştür. Aynı zamanda birçok olayın ve doğal afetlerin habercisi, peygamberlerin gelişi, medeniyetlerin çöküşünü haber etmektedir. Tarihte Büyük İskender, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Babür Şah Cihan, Atatürk gibi isimler sahipkıran olarak görülmüşlerdir. Sahipkıran kelime anlamı itibariyle kutlu zamanda doğan ve ortaya çıkan anlamındadır. Satürn ve Jüpiter su grubu burçlardan birinde yani akrep, yengeç, balıkta bir kavuşum yaşadığında peygamberler ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed doğduğunda akrep burcunda bir kavuşum yaşanmıştı. Hz. İsa’da ise bu iki gezegen balık burcunda kavuşum halindeydi. Bu kavuşum Beytüllahim (Bethlehem) yıldızı olarak da bilinir. Bunlar dışında İstanbul’un fethinin Güneş’in İkizler burcunda yükselişi esnasında gerçekleştiği ve Fatih’in bu tarihi ve saati bilerek belirlediği bilinir. Fatih’in savaşçıların ve önderlerin burcu olan Koç olduğunu da burada eklemek gerekir.
Bu iki gezegenin 20, 200, 800 yıllık döngüleri vardır ve her birinde yaptıkları açılar farklıdır. 21 Aralık 2020 yılında gözle görülebilir şekilde kavuşum yaşamışlardı. Bunun öncesinde 1226’da gözlemlenmişti. İki gezegenin bu kavuşumu astrologlar tarafından büyük değişimlere ve bir devrin kapanmasına yoruldu. Çünkü bu iki gezegen Kova burcunda bir kavuşum yaşamış artık dünyada oğlak burcunun temsil ettiği maddiyat, statükoyu devam ettirme, disiplin, kurallar, sınırlar gibi konular son bulmuş bunun yerine kova burcunun temsil ettiği yenilik, eşitlik, adalet, özgürlük, insan hakları, teknoloji, uzay konuları cereyen etmeye başlamıştır. Jüpiter gezegeni olanları abartmaya, büyütmeye, yaymaya meyilli olduğundan bu konuları dünyaya aşılayacağı tahmin edilmektedir.
Toprak elementine mensup oğlak burcundan hava elementine sahip kova burcuna geçişte hayatımıza birçok farklı kavram ve teknolojiler girdi ve kova çağını hissetmeye başladık. Pandemi süresince günlük hayatımızda değişiklikler yaşandı ve yeni teknolojiler gün yüzüne çıktı. Evden çalışma gibi bir kavram hayatımıza girdi ve ilerleyen süreçte bu hibrit çalışma modeline döndü. Teknoloji alanında temassız ödeme seçenekleri, NFC (Near Field Communication / Yakın Alan İletişimi) teknolojileri, Metaverse ile tanıştık. Ardından sanal gerçeklik, sanal paralar, blok zinciri (Blockchain), arttırılmış gerçeklik, yapay zeka, nanoteknoloji, giyilebilir teknoloji, drone teknolojisi gibi yeni yapılar ve sistemler günlük hayatımızda tamamen veya kısmen yer etti. Astrolojinin ve astronominin de bu süreçte sükse yapacağı öngörülmekte. Zodyak kuşağında dahilik ve delilik arasındaki ince çizgide dolaşan kova burcunun bu etkileri tüm dünyayı sıradan olmayan hikâyelere sürükleyebilir.
“Gökyüzünde ne varsa yer yüzünde de o vardır”
FACEBOOK YORUMLAR