Azerbaycan ve Türkiye liderleri, iki ülke arasındaki askeri-politik ve stratejik ittifakı bu kez daha belirgin bir bağlamda gündeme getirmeyi başardılar... Bu bağlamda, stratejik hedeflere direnmek isteyenlere doğrudan bir uyarı mesajı verildi. Azerbaycan-Türkiye Birliği...
Türk Dünyasının bütünleşme ve yeni bir küresel güç merkezi oluşturma süreci devam etmektedir. Türkiye'de yapılan tarihi seçimler, bu sürecin akıbeti açısından bir geçiş aşaması olarak değerlendirildi. Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçimleri kaybederse, Türkiye'de iktidar değişirse bu sürecin yarım kalma ihtimali son derece makul görünüyordu. Zaten ABD ve Batı tarafından ısrarla desteklenen cumhurbaşkanlığı adayı muhalefet, bunun net mesajlarını vermeye başlamıştı.Ancak Türk dünyasını ciddi anlamda rahatsız eden olay yaşanmadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tarihi seçimleri kazanarak Türk dünyasının entegrasyon umutlarını korumayı başardı. Ondan sonra Türk Devletleri Birliği'nin askeri-stratejik, siyasi-ekonomik vb. farklı yönlerde bütünleşerek, yeni dünya düzeninde küresel bir güç merkezi olma süreci hızlanacaktır.
İlginçtir ki bu süreç şu anda Azerbaycan-Türkiye Birliği tarafından yürütülüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu ittifakın Türk dünyasının avangard güç merkezi olduğu gerçeğini saklamıyor. Seçim zaferinin ardından Türk liderinin ilk ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne, ardından da ilk resmi ziyareti olarak Azerbaycan'a yapması bunun açık bir mesajı sayılabilir. Ve bu önemli nokta artık uluslararası siyasi alanda özel bir hassasiyetle izleniyor.
Mesele şu ki, Türk liderin Bakü ziyareti sırasında Türk Dünyası düşmanları dahil tüm dünyaya ciddi jeopolitik mesajlar verildi. Önce "Türk Yüzyılı" projesinin aynı stratejik hedeflerle kaldığı yerden devam edeceği konusunda herkes uyarıldı. Rakip devletler ne kadar direnmeye çalışsalar da yeni bir küresel güç merkezi yaratma niyetinden hiçbir şekilde vazgeçilmeyecektir. Aksine daha da kararlı davranılacaktır.
İkinci olarak, Azerbaycan-Türkiye Birliği'nin "Türk Yüzyılı" stratejik hedefinin başarıya ulaşmasındaki ana faktörlerden biri olan Güney Kafkasya bölgesindeki jeopolitik iradesi bölünmez bir karaktere sahip olacaktır. Öncelikle jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik projelerin uygulanmasına öncelik verilecektir. Yani Zangezur koridorunun açılması için daha kararlı adımlar atılacak.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Zengezur koridorunun açılmasının kaçınılmaz olduğunu ilan etti. Devlet başkanı yaptığı açıklamada dolaylı olarak bu projenin uygulanmasını engellemeye çalışanlara "Zangazur koridoru ne kadar erken açılırsa o kadar iyi" mesajı göndermiştir. Bu konudaki çabalarımızı artıracağız” dedi.
Azerbaycan liderinin konumundan, resmi Bakü'nün Zangezur koridorunun açılmasıyla ilkeli, kararlı ve ısrarlı hareket etme niyetinde olduğu sonucuna varılabilir. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in "Bu konudaki çabalarımızı artıracağız" açıklaması, hatta Azerbaycan-Türkiye Birliği'nin Zengezur Koridoru'na direnmeye çalışanlar üzerindeki baskısı yakın gelecekte artmaya başlayacak. Bu da Güney Kafkasya'da yeni bir dönemin başlama olasılığının önemli bir duyurusu olarak değerlendirilebilir.
İlginçtir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan liderinin ilkeli duruşunu tam olarak desteklediği gerçeğini gizlemedi. Türk lider, Zengezur Koridoru'nun açılmasının Türk Birliği'ne iki önemli fırsat sağlayacağını söyledi: "Kara ve demiryolu konusunda atılacak adımlarla Türkiye'nin Nahçıvan ile olan bağı daha da yoğunlaşacak. Sonuç olarak bu, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin daha da güçlendirilmesini teşvik edecektir."
Anlaşılan Zangezur koridoru Azerbaycan-Türkiye Birliği için stratejik bir proje. Güney Kafkasya üzerinde jeopolitik kontrolün sağlanmasında belirleyici faktörlerden biri olarak kabul edilir. Dolayısıyla Türk Birliği şu anda bu bölgede kuralların ve jeopolitik koşulların nasıl belirleneceğini netleştirmeye çalışıyor.
Cumhurbaşkanı RT Erdoğan'ın Azerbaycan'ın Şuşa şehrinde Türk başkonsolosluğunun açılmasına ilişkin mesajı da bu açıdan büyük önem taşıyor: "Türkiye, Azerbaycan'ın uygun gördüğü her an Şuşa şehrinde başkonsolosluk açmaya hazırdır. Türkiye'nin Şuşa'da diplomatik misyonunun açılması sadece Ermenistan'a değil, tüm dünyaya açık bir mesaj olacaktır."
Türk liderinin sadece Azerbaycan'a gelerek dünyaya verdiği mesajla yetinmek niyetinden uzak olduğu anlaşılmaktadır. Üstelik Ankara'nın Şuşa Başkonsolosluğu'nun açılışını duyurmasıyla Güney Kafkasya'nın kontrol mücadelesinde ön saflarda yer alacağı şimdiden belli oldu. Bu da Güney Kafkasya'da çıkarları olan kıta güçlerinin Azerbaycan-Türkiye Birliği'nin çıkarlarını ve belirleyeceği jeopolitik koşulları hesaba katmak zorunda kalacakları anlamına geliyor.
Mesele şu ki, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in son açıklamaları, bir anlamda Azerbaycan-Türkiye Birliği'nin askeri-politik potansiyelini üstü kapalı olarak ortaya koyma etkisi taşıyor. Böylece seçimlerin ardından Türkiye-Azerbaycan kardeşlik ilişkilerinde yeni fırsatların ve ufukların açıldığını vurgulayarak, "Türkiye ve Azerbaycan bundan böyle dış politika alanında ortak bir tavır alacaktır. Türkiye ile ortak faaliyetimiz hem bölgede hem de dünyada gücümüzü artıracaktır. Yeni başarılar ve yeni zaferler bizi bekliyor."
Tabii bu Azerbaycan-Türkiye Birliği'nin Bakü'den tüm dünyaya ortak bir meydan okuması olarak da değerlendirilebilir. Çünkü Azerbaycan ve Türkiye liderleri, iki ülke arasındaki askeri-politik ve stratejik ittifakı bu kez daha belirgin bir içerikle gündeme getirmeyi başardılar. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in "Azerbaycan ordusu Türkiye'nin modeline göre gelişiyor" açıklaması Türk Birliği'nin ortak askeri gücünün ne düzeyde olduğunu gösteriyor. Bu da Azerbaycan-Türkiye Birliği'nin stratejik hedeflerine direnmek isteyenlere doğrudan bir uyarı mesajıdır.
Elchin KHALIDBEYLI,
Siyaset uzmanı,
"Yeni Musavat" Medya Grubu
FACEBOOK YORUMLAR