Türklerde kâğıdın tarihi

İlk baskısı 1993 yılında yapılan ve Türklerin yazı ve kâğıtla temasları üzerine sınırlı sayıdaki çalışmadan biri olan Şinasi Tekin’in Eski Türklerde Yazı, Kâğıt, Kitap ve Kâğıt Damgaları adlı eseri, Dergâh Yayınları tarafından yeni baskısıyla okura sunuldu.

Türklerde kâğıdın tarihi
19 Ocak 2016 - 13:31 - Güncelleme: 19 Ocak 2016 - 14:16

Dijital bilgi ve iletişim araçlarının her geçen gün etkinliğini artırdığı bir dünyada kâğıt ve yazının anlamı nedir? Kitaba dokunmak, kâğıdın kokusunu içine çekmek, yazının karakterinde şahsiyetin izlerini sürmek     eski zaman masalları gibi hayatımızdan çekiliyor. Önce kelimeleri kısaltarak yazışan ve nihayet ‘emoji’lerle anlaşma yolunu tercih eden insanlar, yazıyı da kâğıdı da hayatlarından çıkarmış durumda. Ama insanlığın yerleşik hayata geçmesi, düşünce ve medeniyet üretmesi ile eş zamanlı bir tarihe sahip kâğıt ve yazı, her türlü ihmale rağmen varlığını sürdürüyor.

Milletlerin tarihinde kâğıt ve yazı ile tanışıklıkları, kazandıkları zaferlerden daha büyük bir yer tutar. Zaferler veya hezimetler muvakkat değişimler meydana getirse de, yazı ve kâğıt tarih içerisinde yürünecek mecrayı tayin ediyor. Bu sebepledir ki milletlerin tarihi incelenirken bu iki unsurla münasebetleri ayrıca ele alınıp değerlendirilmelidir. Türklerin yazı ve kâğıtla temasları üzerine sınırlı sayıdaki çalışmalardan biri de Şinasi Tekin’in Eski Türklerde Yazı, Kâğıt, Kitap ve Kâğıt Damgaları adlı eseri.

Yazı ve kâğıdın tarihi

İlk baskısı 1993 yılında yapılan kitabı sahaflarda bile bulmak güçtü. Dergâh Yayınları’ndan çıkan yeni baskı, kültür tarihimiz açısından vazgeçilmez bu başvuru kitabını okuyucuya sunuyor. Uzun yıllar Harvard Üniversitesi Türkoloji kürsüsünde Türk kültürü ve edebiyatı üzerine dersler veren Tekin, kitabında hem yazı ve kâğıdın tarihine ışık tutuyor hem kültür tarihimizde oynadıkları role dikkati çekiyor.

Kitap, Şinasi Tekin’in 13-14 Ocak 1992’de İstanbul Üniversitesi’nde verdiği üç konferansının deşifre edilmiş metinlerinden oluşuyor. Tuba Karatepe tarafından hazırlanan eser, konuşmanın yazıya dökümü olduğundan, bilimsel bir konuyu sohbet üslubunda aktarması bakımından kolay takip edilebiliyor.

Birinci bölümde, eski Türklerde yazının ve kâğıdın kültür değişimlerindeki rolü tartışılıyor: “Her toplumda olduğu gibi Türklerde de yazı, yazı yazmak eylemi ve bunlarla ilgili malzeme, belli bir ‘kültür’ seviyesine ulaşmanın alâmeti olarak ortaya çıkmıştır. ‘Kültür’ seviyesi değiştikçe yazı için kullanılan malzemenin cinsi ve bunları dile getiren kelimeler de ona göre değişmiştir: Bozkırda, göçebe hayat, teferruatlı bir yazı düzenine ihtiyaç göstermediğinden hükümdar ve çevresindekiler, sadece kendi askerî ve siyasî faaliyetlerini çevreye duyurup siyasî itibar kazanmak maksadı ile ve gelecek nesilleri geçmişin hatalarından korumak için kısa ve özlü ifadelerle büyük taş kitabelere hâkkettirmişlerdir.” Tekin, özellikle Göktürklerin taşa, yazıyı ‘hakketme’leri ile, Uygurların Mani dinini kabul etmeleri neticesinde yaşanan değişimi mukayeseli ele alarak yerleşik hayata geçmenin yazı diline tesirini vurguluyor. “Her din ve mezhep kendi alfabesini beraberinde getirir.” kaidesince Uygur alfabesinin, İranlı Mani rahiplerinin alfabesi Soğut alfabesi etrafında teşekkülü, örnekler aracılığıyla ortaya konuluyor.

Türkler, özellikle bozkırdan ve Çin kültürü çevresinden çıkıp yerleşik hayata geçmeleriyle, alfabeden yazı yazma aracına birçok unsurun değiştiği yeni bir kültür dairesiyle muhatap olurlar. Alfabeyi, kamış kalemi, mürekkebi İranlılardan alırlar. Eski Türkçede yazı yazmak manasında kullanılan bit+i-mek şeklindeki fiil, Çinlilerin fırçayla yazı tecrübelerini gözlemleyen Türklerin “fırçayla bir şeyler yapmak” manasında kullandıkları bir fiil oluyor. Ancak zamanla kültür dairesinin değişmesiyle, yazı yazma fiili aynı kelime ile ifade edilse de fırça değil, kamış kalem kullanılır. Bu da yine alfabenin kültür değişimiyle olan bağı adına önemli bir göstergedir. Cumhuriyet döneminde girilen yeni kültür dairesinde alfabenin ‘ihmal’ edilmemesi de bu tarihi gerçeğin yansıması olmalıdır.

İslam dünyasında kâğıt

İkinci bölümde, eski Türklerde kâğıt yapımı, kitap türleri ve matbaanın tarihi üzerinde duruluyor. M. S. 105 yılında Çinli hükümdar Ts’ay LUN’un sarayında icat edilen kâğıt, kısa zamanda Çin’den bütün dünyaya yayılır. 751 yılında Çin ve Türk ortak kuvvetleri ile Müslümanlar arasında Talas Savaşı cereyan eder. Savaşın neticesinde Müslümanlara esir düşen Türk ve Çinli kâğıt ustaları, Müslümanlara kâğıt imalini öğretirler. Bu savaşın siyasal olduğu kadar kültür tarihi bakımından da önemi büyüktür. Çin’de fırça, İslam dünyasında kalemin kullanılması, imal edilen kâğıdın cinsini de belirler. Tekin bu bölümde İslam dünyasında kâğıt üzerine yazılmış ilk metin örneklerine de yer veriyor. Bu bağlamda Türklerin kullandığı bilinen en eski kâğıdın 1080 tarihli tarla alım satımına ait bir senet olması, kültür tarihimiz açısından mühim bir ayrıntı.

Kâğıdın tarihinde önemli yer tutan Osmanlı’daki kâğıt terbiye dükkânlarına da değinen Tekin, Mühreciler, Aharcılar ve Boyacılar olarak anılan üç farklı iş kolunun tanıtımını ve kültürel değeri de konu ediyor. Bu çerçevede Osmanlı resmî yazışmalarına ilişkin şu ayrıntı önemli: “Osmanlı divanında daha ilk dönemlerden bu yana aharlı kâğıt kullanmak yasak edilmiştir, yani resmî yazışmalarda, devletin resmî kayıtlarında, kadı sicillerinde, devletin gelir kaynaklarını tespit eden tapu ve tahrir defterlerinde mührelenmiş yani sathı sadece düzleştirilmiş kâğıtlar kullanılabilirdi. Çünkü aharlanmamış kâğıt, mürekkebi emer ve bir daha yazıyı silmek, düzeltmek mümkün olmazdı. İşte bu suretle resmî evraklar üzerinde oynamaların, değiştirmelerin yani sahtekârlıkların önüne geçilmiş oluyordu.” Aharlı kâğıtların yazım hatalarını düzeltmeye imkân tanıması, “çok mürekkep yalamış” tabirinin de ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Kitabın üçüncü bölümünde yazma eserin ne olduğu, özellikleri anlatılıyor. Ayrıca kâğıt damgası, filigran, su damgası uygulamalarının örneklerine yer veriliyor. Eserin bu kısmında, bugünün ileri teknolojisi ile yapılan filigran uygulamalarının kâğıt teknolojisinde yüzyıllar öncesinde nasıl kullanıldığı ve bu filigranların yazma eserin devrini tayinde ne kadar önem taşıdığı birçok örnekle gösteriliyor.
Şinasi Tekin’in kitabı, Türk kültür ve medeniyet tarihinin mühim bir cephesini, ilmî bir dikkatle ama sohbet üslubuyla ortaya koyuyor. Kitapta yer alan zengin görsel malzeme, geniş bibliyografya başka araştırmalar için fikir verecek, kaynak olacak bir çerçeve sunuyor.

ESKİ TÜRKLERDE YAZI, KÂĞIT, KİTAP VE KÂĞIT DAMGALARI, ŞİNASİ TEKİN, DERGÂH YAYINLARI, 200 SAYFA

aksiyon dergisi

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum