TÜRKİSTAN ŞEHİDLERİ

Emsâlsizcesine şehâdete yürüyüşün ve tasavvufun zalime direnişte tesirini gösteren ismidir Türkistan'da o: Fetheddin Mahsum

TÜRKİSTAN ŞEHİDLERİ
26 Kasım 2012 - 09:16

 

Müslümanların idarede dünyada çöküşünden sonra Müslümanlar arasındaki bağ da çöktü. Bugün, bunca teknolojiye rağmen Osmanlı Devleti'nin son demlerindeki aşk, vecd coşkusunun ve fikirde birliğin olmadığı aşikar. Hilâfet vardı tabii o zamanlar. Müslüman birliğinin dağılmasından sonra, gelişen teknoloji ile eli daha fazla Müslüman kanına batan küfür milleti, vatan müdafii mücahidler tarafından fevkaladelikler ile karşılanmışlardı. Daha evvelden Kuzey Kafkasya'da Şeyh Şâmil, Cezayir'de Abdulkadir Cezairi, Doğu Türkistan'da Yakup Bey,.. Sonraları Libya'da Ömer Muhtar, Filistin'de İzzeddin El-Kassam, Batı Türkistan'da Şir Muhammed Beg ve Korbaşılar Harekâtı, Doğu Türkistan'da Osman Batur Han... Şehidlerimiz, sembol isimler olarak mücâhedelerini tarihe kazıdılar.Yakup Beg

Yirminci asırda iki kutba doğru varan ve "Soğuk Savaş" diye adlandırılacak dünya siyâsî ortamı ve coğrafya uzaklıkları ile beraber bu devirde nice kahramanın daha işgâlcilere karşı ecdadlarına eş, şanlı birer kavga yürüttüklerini yavaş yavaş öğreniyoruz. Bunda internetin faidesi bu yazıda da görüleceği üzere büyük.

Türkistan: "Yeni Ortadoğu"

Türkistan topraklarının nelere yataklık ettiği koca devlet, ilim, tasavvuf tarihimizce malûm... Şimdi de siyâsî literatürdeki bahsi: "Yeni Ortadoğu"... Soğuk Savaş zamanında sadece Ülkücü Hareket'in ideal çerçevesinden nazar-ı dikkatine oturttuğu bu coğrafyanın Batı'sı Sovyet komünistleri tarafından işgâl edilmişken, Doğu'su 1949'da Çin komünistleri tarafından işgâl edilmişti. Osman Batur Han, Çin ırkçı ve komünistleri ve Sovyetlere karşı savaşarak destan çapında bir mücâdele nihâyetinde şehâdete kavuşmuştu. Ardından Doğu Türkistan'da nice istiklâl odaklı büyük kıyâmlar meydana gelmiş fakat desteksiz hareketler neticesiz kalmıştı. Ve yine fakat ki, bu hareketler dosta düşmana mesajdı: "Dindaşlarımın, kavimdaşlarımın unuttuğu bu el, gâvura yâr olmayacak!"

İşte bu mesajı taşıyanlardan biri de Osman Batur Han'ın şehâdetinden sonra (29 Nisan 1951) meydan yerine atılan yiğitlerden biri olan Fetheddin Mahsum idi.

Fetheddin Mahsum kimdir?

Fetheddin Mahsum aslen, Duşanbeli (bugün Tacikistan'da) bir babanın oğlu olarak Namangan'da (bugün Özbekistan'da) 1923 yılında dünyaya gelmiş Özbek Türkleri'ndendir. 10 yaşında iken babası Nur Muhammed Kâri ile Sovyet Ruslar'ın zulmünden dolayı Doğu Türkistan şehirlerinden olan Hoten'e hicret etmişler. Sovyet Ruslar'dan kaçan babası Nur Muhammed Kâri, komünist Rusların yardakçısı olan işgâlci Çinli yönetici Şin-Şı-Sey tarafından katledilmiş. Babaannesi İşanayım'ın yanında büyüyen Fetheddin Mahsum, önce Darülhitam'ı (yetim okulu) sonra Veternerlik Yüksek Okulu'nu okumuş ve iki yıl mesleğini icrâ etmişFethiddin Masum

Kumul şehrinden Doğu Türkistan'ı işgâle başlayan Kızıl Çin Ordusu'na karşı askerî kuvvet olmadığından savaşamayan başta Mehmed Emin Buğra, İsa Yusuf Alptekin gibi devlet adamları ve münevverler olmak üzere bir kâfile, Hindistan'a hicret kararı almıştı. Sene 1949. Fakat Hindistan tarafından çıkarılan çeşitli engellerden dolayı geri dönmek zorunda kalan bu kişiler arasında Fetheddin Mahsum da vardır. Fetheddin Mahsum tekrar Hoten şehrine döner. 1950 yılında tutuklanır, 1953 yılına kadar gözetim altında veterinerlik yapar. Bu sırada münevver kişilerle tanışır. Ve onlarla hürriyet için neler yapılabileceği hususunda istişarelerde bulunur.

Şeyh Abdülhamid Nakşibendî ve Teşkilât-ı Necat ile mücâhede başlıyor

Bu mücâdele azmi ile dolu iken Doğu Türkistan'ın güneyindeki Yarkent şehrine bir seyahatinde Nakşibendî Şeyhi Abdülhamid Damolla ile tanışması mücadelesindeki dönüm noktalarından birisidir. 40 bin civârında müridi olan Şeyh ile beraber Teşkilât-ı Necat adıyla örgütlenirler. Teşkilât hücre yapılanması şeklinde kurulur ve gâyesi, 1933'de kurulmuş fakat yıkılmış olan "Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti"ni yeniden inşâ etmektir. Silâhlı direniş ile neticeyi alacağına inanan Teşkilât, aynı zamanda matbu eserlerle halka ve mektuplarla da yurtdışındaki makamlara ulaşmaya gayret ediyordu. Ve hatta "Şûra" isimli teksirle çoğaltılan bir mecmuadan İslâm Cumhuriyeti'nin anayasası ilân edilmişti.

Ayaklanma tarihi 15 Kasım 1955 olarak seçilmişti. 14 Kasım gecesinde Fetheddin Mahsum reisliğinde mücâhidler bir karakolu basıp esirleri kurtarır. Bu mahpusluklar arasında komünist karşıtı bir Çinli albay da vardır. Harekete katılmak ister ve şoför olarak kabul görülür. Ertesi gün Hoten Kalesi'ndeki garnizona saldırılacak, polis binası, telgrafhane ve köprüler ele geçirilerek topyekûn ayaklanma başlayacaktı. Ele geçirilen silahlar ve araçlarla garnizon önüne varılırken Çinli albay kornaya basarak işgâlcileri uyarır. Bu fâciânın başlangıcı olacaktır. Garnizon uyanınca mücâhidler dağılmak zorunda kalır. Diğer bölgelerdeki mücâhidlerden de mağlubiyet haberleri gelir. Fetheddin Mahsum, Şeyh Abdülhamid ve diğer reisler halk arasına saklanmak zorunda kalırlar. Ayaklanma başarısız olur.

İşgâlin 6. yılında onca ezmesine ve korkutmasına rağmen hiç beklenmedik bir ânda bu çeşit ayaklanma ile karşılaşan işgâlciler paniğe kapılırlar ve Müslüman halka etmedik zulüm bırakmazlar. Bu zulümler nihâyetinde 2 yıl sonra Fetheddin Mahsum, 4 yıl sonrada Şeyh Abdülhamid ele geçirilerek şehid edilirler.

Ve emsâlsiz şehâdeti

10 Şubat 1957'de yakalanan Fetheddin Mahsum'un l Mayıs 1958'deki şehâdetini, Mustafa Kutlu’dan öğrendiğimize göre Fetheddin Mahsum kendisini kollarından tutup meydana getiren Çinli askerlerin başını sürekli yere eğik tutma çabalarına ragmen meydana başı dik geldi. Çin cellatları dilini tellerle dudağına diktiklerinden slogan atmadı ve bir şey söylemedi.

Söylendiğine göre Fetheddin Mahsum'un halkın önünde herhangi bir şey söylemesini ve slogan atmasını önlemek için bu çareye başvurmuşlar. Çünkü, Fetheddin Mahsum, o geceki sorgulama sırasında durmadan "Allahü Ekber", "Yaşasın Şarki Türkistan" ve "Kahrolsun Zalim Çinliler" diye bağırmış.

Şehid Fetheddin Mahsum, bir şiirinde şöyle demiş:

Açılmaz mı?

"Her köz açışım birle otlarda yanar öpkem

Her lahzade bu millet baştın keçirür matem

Düşmenge oyunhana bolmakta eziz ölkem

Bu fecih menzerege kandağ çıdasun adam"

Şeyh Abdülhamid Nakşibendî ve Fetheddin Mahsum riyâsetinde gerçekleşen bu kıyâm Doğu Türkistan'da büyük bir umud ışığı olarak yanmış ve istikbâl için yol göstermiştir. Temmuz 2011'de yine Hotenli mücâhidler bir karakolu ele geçirmiş ve şehid olana dek savaşmışlardı. Şehidlerimizi rahmetle anıyoruz.

 

Abdurrahman Hacımelek

DÜNYABİZİM.COM

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum