Türkçe İçin Gâzâ - Prof. Dr. Osman Turan

Türkçe İçin Gâzâ - Prof. Dr. Osman Turan
00 0000 - 00:00 - Güncelleme: 17 Ocak 2020 - 16:11

Türkçe İçin Gâzâ - Prof. Dr. Osman Turan


Gafletin cezasını çekmemek ve milletin bekâsını tehlikeye sokmamak için Türkçe'nin feryâdı karşısında hissiz kalmayalım; ilmin, kültürün ve akl-ı selimin icaplarını yerine getirelim. Burada her ciddî ve şûurlu Türk ilim adamı, fikir adamı, edebiyatçısı, sanatkârı, şâiri, hicviyeci ve karikatüristi ve hattâ mekteplerde zorlama dil ile yetişenler de bir millî vazife karşısındadır.

Türk-İslâm tarihinde din ve vatan uğrunda düşmanla yapılan savaşlarda gâzâ ve iştirak edenlere gazi denir. Türkçe'mize karşı girişilen tahribatın hayatî bir tehlike teşkil ettiğini kavrayanlar için onu müdafaa maksadı ile yapılan mücadeleyi de mukaddes gâzâ kelimesi ile isimlendirmekte hakikaten isâbet vardır. Gerçekten nesiller ve münevverler birbirinden uzaklaşmış; Türkçe'yi yıkmak isteyenlerle müdafaa edenler arasında şiddetli bir mücâdele başlamıştır. Bu durumda koruyucu mücâdelenin kutsiyeti inkâr edilemez ve bunun düşman istilâsı karşısında savaşmaktan daha az sebep olduğunu kimse inkâr edemez. Zirâ bir millet düşman istilâsı altında bile önce millî dili ve onun üzerinde kurulu millî hars ve mefkûresi sayesinde kurtulabilir. Lâkin bir millet dili, kültürü ve mefkûresi kendi hayırsız evlâdları vasıtası ile yıkılırsa o millet kendini ölüme mahkûm etmiş ve kurtuluş ümitleri kapanmıştır. İşte, feryâd eden Türkçe'miz, millî kaderimizle ilgili bir tehlike karşısında, bütün ciddî ve idealist memleket aydınları bir mukaddes cihada; bir dil gazasına davet etmektedir. Bugüne kadar dil hareketini ciddiyetsiz ve gülünç telâkki edenler pek aldırış etmemekte; daha ziyâde, nükte fıkra ve karikatürlerle onu sadece bir istihzâ ve eğlence mevzûu olarak ele almakta idiler. Fakat artık işin şakaya tahammülü kalmamı; kültür ve ülkü bakımından en seçkin mütefekkirlerin mücadeleleri gâfilleri uyandıramamı, sapıkları hidayete erdirememiş ve kara kuvveti durdurulamamıştır. Bu sebeple bugün ciddî ve vatansever bütün Türk aydınlarının büyük bir hamle ile bu sapıklığa karşı harekete geçmesi millî bir vazife haline gelmiştir. 

Harekete millî dili yıkıcı bir niyetle iştirak edenlerin gayretleri veya ilmî fikrî kifayetsizliği meselenin ciddiyetini inkâr için bir sebep teşkil etmez. Zirâ harekete millî bir heyecanla karışanlar bile bugünkü bozgun karşısında muzdarip bir duruma düşmüştür. Dil Kurumu hâlen Türkçe'yi kısırlaştırma yolunda elindeki maddî-mânevî bütün vâsıtaları kullanmakta, tahribatı "ödül" ile mükâfatlandırmakta, solcular ise Dil Kurumunu fersah fersah geçerek Türkçe'yi dejenere etmekte ve hasta bir hâle getirmektedir. Eğer, medenî memleket gibi Türkiye'de de orta tahsili anadili, birkaç asırlık tarih ile öğretebilse yahut otuz yıl önce mekteplerde zorlanan ve çoğu serseri kelimelerden mürekkep sun'î dil düzeltilmiş olsa idi dil anormallerini tecrid etmek kolay olurdu. 

Millî davaları anlayan, kültür meselelerini kavrayan, zevkini ve iz'anını muhafaza eden bütün memleket aydınları için gayret ve himmet zamanı gelmiştir. Gafletin cezasını çekmemek ve milletin bekâsını tehlikeye sokmamak için Türkçe'nin feryâdı karşısında hissiz kalmayalım; ilmin, kültürün ve akl-ı selimin icaplarını yerine getirelim. Burada her ciddî ve şûurlu Türk ilim adamı, fikir adamı, edebiyatçısı, sanatkârı, şâiri, hicviyeci ve karikatüristi ve hattâ mekteplerde zorlama dil ile yetişenler de bir millî vazife karşısındadır. Zirâ gençler münevverlik vasfını kazanabilmek için hâkiki Türkçeyi ve dilimizi tarihî dilimizi öğrenmek mecburiyetindedirler. Nitekim bu dilin kurbanı olmayan sağlam münevverler yalnız Türkçeye hâkim olmakla kalmamış; bir kısmı da bütün menfî gayretlere rağmen, kendi akl-ı selim ve şûurları sayesinde bu dil hastalığı içinde bulunduklarını anlamış ve yalnız kendilerini değil sapıkları da kurtarmak için ağabeylerinin mücâdelesine katılmışlardır.

Devlet Dergisi 7 Nisan 1969

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum