Dokuzlama - Dilâver Cebeci

Dokuzlama - Dilâver Cebeci
00 0000 - 00:00 - Güncelleme: 26 Mayıs 2020 - 21:15
Dokuzlama
Seni boşuna mı seviyorum sanıyorsun? Biz, ''Kâlûbelâ''da beraber değil miydik? Ben o günü hatırlayamıyorum. Sen de hatırlayamazsın. Ama, mutlaka yanyana idik. Tanrı buyruğuna beraber baş eğmedik mi? Evet demedik mi? Çünkü sensiz eksik oluyorum. Yarım oluyorum. Biz, birbirimize ''Kâlû belâ''da vurulduk.

Peteng Kalası önünde Hakan'ın buyruğunu hatırlıyor musun? Atlarımızı dört renge ayırıp yağıyı dört yönden kuşatmıştık. Biz al atların bulunduğu safta yanyana idik.Hiç unutmadım, doğudan esen bir hafif yel, san saçlarını ve börkünün yumuşak tüylerini dalgalandırıyordu. Saçlarını o günden beri seviyorum.

Ağladığın zaman hep Ergenekon'u hatırlarım. Ergenekon'u unutmak istemiyorum. Hatırlamak için de seni ağlatmak mı gerek? O günün aşkına beni bağışla, su gibi akan kan aşkına, alınan* doğranan erler aşkına, geçit vermez dağlar ve bereketli soyumuz aşkına beni bağışla.

İlteriş Kutluğ Kağan'ın buyruğuna ilk uyanlar biz değil miydik? Kurt başlı tuğlar altında yüce dağlardan geçitleri seyrediyorduk. Kartalca hür olmanın tadını birlikte tatmadık mı? Çoğalıp acuna yayılmaya gök kılıçlar üzerine andımız var . Nisbetsiz cenkler içre gösterdiğimiz erlik ile kavuştuğumuz dileğe hamdolsun.

Bugün gülüşlerini özledim. Güldüğün zaman, bembeyaz dişlerin görünür, güzel yüzünden her tarafa dolunay ışıkları yayılır. O zaman bir eşsiz toy olur ki; Dedem Korkut gelir, boy boylar, soy soylar, bize kutlu adlar koyar, alkış verir. Geçmişteki cümle toylarda beraberlik, geleceğin büyük toylarında da beraberliğimiz için gel Tanrıya yakaralım.

Neydi o cuma sabahı? Üstümüzde beyaz dua bulutları dolaşıyor, Çağrı beğin oğlu, bu dua bulutlarından örülü bir kaftana bürünüyordu. Alınlarımız yağız yere değdiğinde Tanrıdan gayrısına kulluk etmemenin sevincini sen de duymuyor muydun? Bin yıl önce secde ettiğimiz bu toprakta beraber ölelim.

Sen İstanbul gecelerini iyi bilirsin. İstanbul'da gece oldu mu, yıldızlar, Boğaz'ın sularına düşer, Ay, güzelse, yıkanmış, saçlarını taramışsa, gönlünde yedikat bir mehterin bestesi varsa öyle doğar.Değilse hiç görünmez. Biz bu ay'ın, bu yıldızların altında gümüş tekneli gemileri dağlardan çekmedik mi? O gece omuzlarımızda açılan halat yaraları çoktan geçti. Ama o yaraların doyumsuz sızısını şimdi yüreklerimizde saklıyoruz.

Arada bir ağlamaya muhtaç mıyız ne? Bilir misin ki? biz yerin ve göğün paylaşamadığı kutlu kişileriz.Bizi, acunda toprak, gökte uçmak çağırır.Ey toprak!. Ey uçmak! Can istedin vermedik mi? Kan istedik vermedin mi ki, ellerimizi arkamızdan bağlayıp, gözlerinin feri sönmüş, şu insancıkların önünde boynumuzu ipe veriyorsun. Biz erce ölmeyi herkesten iyi biliriz.

Birazdan ışıklar yanacak sevdiğim. Varsın karanlık olsun. Aynı göğün altındayız ya... Nabızlarımız birlikte vuruyor ya... Güzelliğini, doyumsuzluğunu, ebediliğini biliyorum. Bu karanlığın ortasında karıncaların kıskanacağı bir gayret içindeyim.Biliyorum ki, ışıkların yandığı zaman, bir daha çözülmemek üzere ellerimiz birbirine kenetlenecek ve acunda* bizim töremiz işleyecek. Seni boşuna mı seviyorum sanıyorsun?

*Alınan: Tuzak ile kalleşlik ile
*Acun: Dünya
Dilâver Cebeci

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum