TÜRK SAVAŞ SANATI SAVAS A GÖRE LİDERLİK: NACİ KESENER YAZDI

Savaş sanatı fiziksel ve psikolojik açıdan üst düzey donanıma sahip liderler yetiştirmek için en iyi yöntemdir...

TÜRK SAVAŞ SANATI SAVAS A GÖRE LİDERLİK: NACİ KESENER YAZDI
26 Aralık 2015 - 22:50

TÜRK SAVAŞ SANATI SAVAS A GÖRE LİDERLİK

 

Savaş sanatı fiziksel ve psikolojik açıdan üst düzey donanıma sahip liderler yetiştirmek için en iyi yöntemdir...

 

Uzunca bir zamandır savaş / savunma sanatı eğitimi veriyorum. Liderlik kavramının ne olduğunu canlı örnekler, tecrübe ve somut sonuçlar üzerinden yaşayarak anlamaya çalıştım. Sahada; fiziksel hareket anında ve uygulamadaki başarının anahtarı; duygu durumu, içsel kontrol, özgüven, inanç, irade ve davranışın hedefi gibi temel özelliklerin doğru kavranabilmesine ve bunların bütünlük içerisinde uyumuna dayanıyor diyebilirim. Bahsedilen özellikleri sözlü veya fiziksel hareket tarzına uygulayabilme başarısı gösterebilen insanlar diğerlerinden tamamen doğal ve kendiliğinden gelişen bir süreç sonucunda ayrılarak "lider" sınıfına dahil olabilirler. İyi bir savaş sanatı eğitimi alan kişi işin derinine inerek bu özellikleri öğrenir ve içselleştirir. O yüzden herkese, özellikle de ileride liderlik ve yönetim ile ilgili pozisyonlarda yer alacak genç arkadaşlara savaş sanatı eğitimi almalarını tavsiye ederim. Liderlik, tıpkı zekâda olduğu gibi Tanrı vergisi olduğu kadar, geliştirilmesi mümkün bir haslettir.

 

Fiziksel pratikle savaş sanatı eğitimi almak, kişiliğinizin gelişimde öenmli bir rol oynar. Çünkü hayatta kalabilmek her şeyden önce; akıl-duygu dengesi üzerinden bilinç, öfke kontrolü, egoyu doğru kullanarak kibirden bağımsızlaşma vs. gibi kişilik özelliklerinin oturmasına bağlıdır. Böylesi durumun yansımaları günlük hayatta da görülecektir. Bu özellikler oturursa günlük hayat içindeki beceri gerektiren yönetim ve idare konusunda çok olumlu sonuçlar alınabilir. Büyük veya küçük farketmez, ister 10 kişilik bir askerî birliği veya ticari bir işletmeyi veya bir sınıfı yada bir aileyi yönetirken dahi her zaman öne çıkan en önemli konu iletişim becerisidir. Liderlik ve yöneticilik sanatının ilk kuralı iletişim becerisi olduğu için konuya önce buradan giriş yaptık:

 

İletişim sadece olumlu, sözlü bir alışverişten ibaret değildir. Çünkü karşılıklı saldırganlık ve öfke duygusu ile sözlü alışverişte bulunmak da bir iletişim biçimidir. Dolayısı ile idari pozisyonunda bulunan kişi her sonucun yine kendi kişilik özelliklerine bağlı olarak tercih ettiği iletişim şekline göre belirleneceğini bilmelidir. Yani, davranış tarzı, tarza bağlı olarak olumlu veya olumsuz sonuçları doğurur. Görüldüğü üzere kontrol de kontrolsüzlük de bu şekilde liderin karakterine bağlıdır. Bu demektir ki lider; gezegenlerin etrafında döndüğü, diğerlerinden daha güçlü yer çekimi etkisine sahip bir yıldız gibidir. Malum çekim, çoğu yerde "karizma" olarak da tarif edilir.

Lider, inandığı için kitleyi inandıran insandır. Aslında hedefi, amacı ve yolu kitle yaşamaz, lider yaşar. Lider yoksa hedef, amaç ve yol da yoktur. Çünkü kitle henüz oluşamayacak kadar dağınıktır. Buradan lider daha önemlidir gibi bir sonuç çıkarmak da doğru değildir. Çünkü aslolan belirleyici olan yine kitledir. Evet, ortada dağınık bir kitle vardır ama bu kitlenin enerjisi kendi içinden mutlaka bir öncü çıkaracaktır.Çünkü bunu koşullar doğurur. Koşullar açısından en belirleyici etkenlerden biri de çaresizlik duygusudur. Kitle, hayatta kalma ve devam edebilme kabiliyetine sahipse bu duygu bir lider çıkarmaya yarar. Yoksa yok edici olur. Mesela Kızılderililerin bir Ülküsünün olmaması, dolayısı ile de içlerinden -birleştirici- bir lider çıkamaması gerileyerek yok olma noktasına gelmelerine neden olmuştur. Diyebiliriz ki, bir toplumun lider çıkarabilmesi için ülkü sahibi, mücadeleci ve liderlik kavramını benimsemiş olması gerekir. Böyle bir kitlenin içinden bir lider çıkacaksa şu özelliklere zaten sahip demektir: Hayal kurma gücü, olumlu iletişim becerisi, empati ve sezgi yeteneği, duygusallık ve gerçekçilikte aşırıya kaçmayarak rakipler arasında denge kurabilmek, gerektiğinde vazgeçebilecek kadar sınırlarını bilmek, ilerlemek için de risk almaktan korkmamak...

Bir toplumun sürekli lider ihtiyacı duyması iyi bir durum değildir. Asıl mesele toplumun liderden ziyade iyi bir sisteme ve yöneticiye sahip olmasıdır. Bu istikrarlı devamlılığı sağlar. Bu noktada da lider ile yönetici arasındaki farkı iyi anlamak gerekir. Öncülük eden kişiden ziyade, zor koşullarda yol gösterici kişi anlamında kullanabileceğimiz lider, en ağır koşulların adamıdır. Varlığı ile birçok şeyi değiştirir, kitleden güç almaktan daha çok kitlenin enerji kaynağı konumundadır.

 

Yönetici ise var olan bir sistemin devam ettiricisidir. Bu durumda sistem yöneticiden daha değerlidir. Zor koşulların önderi olan liderin ise henüz bir sistemi olmak durumunda değildir. Gerektiğinde ortaya özgün bir sistem koyabilir. İşi daha tehlikeli ve zordur. Risk alsa da haddini bilir. Yine de arkasından bir sonraki gelen kişi lider değil, yöneticidir ve liderin yarattığı atmosferin takipçisidir.

 

Lider, önde giden değil, topluluğun/enerjinin merkezinde idare edendir. Çünkü yönetmek için manevi açıdan sistemin merkezi olmak gerekir. Lider böylece her şeyi ve tarafı rahatça algılar. Duyguların tümünü bilen lider empati yapabilir. Böylece gönül mü alacak yoksa gönül mü koyacak, buna göre yerinde davranabilir.

 

Özetle,  liderlik tüm kaos ve dengesizliklerde denge unsuru olabilmeyi becerebilmek demektir.

 

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Besire Azizaliyeva
    8 yıl önce

    Türk Savaş Sanatını çox orjinal şəkildə, psixoloji və fiziksəl tərəfləri ilə birlikdə araşdırmış, önəmli nəticələr əldə etmişdir. "Liderlik, tıpkı zekâda olduğu gibi Tanrı vergisi olduğu kadar, geliştirilmesi mümkün bir haslettir" fikirləri də toplum üçün çox əhəmiyyətlidir.