Türk Milliyetçiliğinin Ufkunu Daraltan Sis Bulutu: "Ulusalcılık" - Yazan: HÜSEYİN RAŞİT YILMAZ

Türk Milliyetçiliğinin Ufkunu Daraltan Sis Bulutu: "Ulusalcılık" - Yazan: HÜSEYİN RAŞİT YILMAZ
25 Haziran 2020 - 15:28 - Güncelleme: 25 Haziran 2020 - 15:34

Türk Milliyetçiliğinin Ufkunu Daraltan Sis Bulutu: ”Ulusalcılık”

Bilindiği üzere tek başına iktidar dönemleri muhalefet gruplarını ortak eleştiri hedefine konsantrasyon nedeniyle yakınlaştırır. Türk milliyetçiliği de benzeri bir yakınlaşmayı 2004 sonrası süreçte gözle görünür hale geldiği üzere kendilerini  “Ulusalcı” olarak tanımlayan camia ile yaşadı ve elan yaşamakta. Bu meseleye dair 2005–2007 arası yazdığım birkaç makaleye göz atma fırsatım oldu geçenlerde. Ulusalcıların taze, medyatik güçler olarak iktidara karşı muhalefetimizi destekler aktif pozisyon almalarının şimdilik rahatsızlık oluşturmayan, müspet bir gelişme olduğunu belirtmişim. 2011’e yaklaştığımız şu demde konuyu aynı müspetlikte değerlendirmediğimi ifade etmek isterim. Zira ulusalcılarla kaderin bizi zaman zaman aynı safta buluşturması Türk milliyetçiliğin de adına “ufuk problemi” diyebileceğimiz bir sıkıntı oluşturdu.

Sıkıntıdan neyi kast ettiğimizin anlaşılması için son yıllarda Türk milliyetçilerinin önemli bir kısmının neler yazdığına bakmak kâfidir. Mücadele bakımından en çetin dönem sayılan 1968–1980 arasında Türk milliyetçilerinin çıkardığı dergi ve gazeteleri incelemek ve o zaman ortaya konulan ufkun genişliği ile şimdiyi mukayese etmek farkı anlamak için yeterlidir. Bizler 3,000 yıllık Türk tarihinden süzülüp gelen, doğrularının sağlamasını milletin sinesinde yapan, milletin benliğinde erimiş, hemhal olmuş bir hareketiz.Ne yürüdüğümüz 3,000 yıllık yolu ne de bu uzun yürüyüşün bize kazandırdıklarını görmezden gelemeyiz. Milletin varlığını son 90 yıla, oda yalnız Anadolu Türklüğü’nü kapsayacak şekilde, indirgemek bizce akıl karı değildir. Dünyayı algılayışımızı 90 yılın birikimi düzeyine indirgemek yerine o 90 yılın ve bütün Türklerinde dahil olduğu 3,000 yılın tecrübesine ve oluşturduğu değerlere göre biçimlendiririz düşünce dünyamızı.

Bizce Mustafa Kemal Paşa, milli mücadelemizin lideri, milletimizin kıymetli ve şerefli bir evladıdır.Mustafa Kemal Türk milletini baştan “yaratan” metafizik bir varlık değil, Türk milletinin münbit sinesinden çıkan bir kahramandır. Kendimizi Atatürkçü olarak tanımlamadık hiç, tıplı Ata’nın kendisi gibi “Türk Milliyetçisi” sıfatını uygun bulduk kendimize. Türk milliyetçiliği anlayışımızı tarihi olarak küçük milletler gibi basit temellere dayandırmadık, iradi bir tercih olduğunu daima vurguladık. Bu konularda en tavizsiz bilinen Atsız Bey’in,  babası Arnavut olan Mehmet Akif’ten muhabbetle bahsederken, onu –şüphesiz- milletin kıymetli bir ferdi sayması da bundandır. Resulullah’ın (s.a.v) soyundan geldiği aşikar olan Seyyid Ahmet Arvasi Hoca’nın “Ben bir Türk milliyetçisiyim. Eğer Türk olmasaydım, yine de Türk milliyetçisi olurdum.” ifadesinde ki hikmeti ve evrenselliği içselleştiren bir Türk milliyetçiliğidir bizimkisi.

Rahmetli Başbuğ’un 1977 seçim beyannamesinde ifade ettiği üzere  “Dostluk ve düşmanlık kutuplarımızı tâyinde kıstaslarımız şudur ki: fert, zümre, sınıf ve makam olarak her kim ve her ne olursa olsun, Hakk’ın düşmanları düşmanımız, Hakk’ın dostları dostumuzdur.”

Bizim için din dört duvar arasına sıkıştırılamayacak kadar benliğimizi kapsayıcıdır. Türkeş Bey’in “…Hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluna çağırıyorum Hareketin adını isteyenlere açıkça ilan ediyorum: Yeniden maneviyata dönüş.” sözleri bu bağlamda bizi sarih bir şekilde izah etmektedir.

Biz millete tüm çabalara karşın ilerlememekte, çağdaşlaşmamakta ısrar eden bir kitle olarak bakmadık hiçbir zaman. Tam aksine Türk milletinin geleceğinin yine milletin derinliklerinden kaynağını alan dinamiklerle oluşturulacağına inandık.

Başörtüsünü “babaannemde takardı” düzeyinde algılamayı hadsizlik, cahillik, köksüzlük kabul ettik. Sütçü İmam nasıl telakki etmişse bizde öyle telakki ettik.

Onun için Türk milliyetçiliği, Türk milletinin birikimleriyle, değerleriyle vardır. Bu birikim ve değerlerin bir kısmına sahip çıkıp bir kısmını görmezden gelmek bizim benimseyebileceğimiz bir tavır değildir. Ulusalcılar bunu yapabilir, Allah selamet versin. Lakin biz ya-pa-ma-yız. Çünkü yaparsak biz, biz olamayız, kendimize başka bir isim aramamız gerekir. Aşkla, şevkle ulusalcı söyleme sarılıp Türk milliyetçiliğinin köklerinden uzaklaşan arkadaşlara –önemle- duyurulur…

Hüseyin Raşit YILMAZ

Kaynak: http://www.turkyorum.com/

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum