TALHA FORTACI:OSMANLI TÜRKÇESİ 'OSMANLICA' ÜZERİNE

Türk İslam edebiyatı dersinde, Osmanlıca dediğimizde, hocamız bize çok kızmıştı. Osmanlıca değil, Osmanlı Türkçesi diyeceksiniz demişti.

TALHA FORTACI:OSMANLI TÜRKÇESİ 'OSMANLICA' ÜZERİNE
20 Aralık 2014 - 19:41 - Güncelleme: 20 Aralık 2014 - 19:47

                                           OSMANLI TÜRKÇESİ ‘OSMANLICA’ ÜZERİNE

 

Türk İslam edebiyatı dersinde, Osmanlıca dediğimizde, hocamız bize çok kızmıştı. Osmanlıca değil, Osmanlı Türkçesi diyeceksiniz demişti. Şimdi başlığı okuyup da bana kızanlar olmuştur belki ama galatı meşhur lügati fasihten evladır ilkesi gereğince bende ifadeyi bu şekilde kullandım. O sebeple sözlerime başlamadan bunu dillendirme gereği hissettim.

 

Geçenlerde bir TV programında okullarda Osmanlıca eğitimi üzerine bir tartışma yapılıyordu. Türkiye’nin önemli tarihçileri de oradaydı. Ünlü bir hocamız bu işin ciddi yapılmasını ve kime ne kadar Osmanlıca eğitiminin verileceğinin düzenli bir şekilde uygulanması gerektiğini söylüyordu. Hocanın değerlendirmelerinden en çok üzerinde takıldığım husus “kime ne kadar Osmanlıca” kısmı oldu. Bu aslında bizim eğitim sisteminin geneliyle alakalı külli bir problem. Kime ne kadar ve nasıl bir eğitim verilecek?

 

İnsanlar doğuştan aynı özelliklere sahip değiller. Herkesin farklı yetenekleri ve farklı dinamikleri var. Allah bizleri yaratırken tek tip, âdeta tornadan çıkmışçasına eşit ve aynı kapasitede yaratmıyor. Herkese farklı meziyetler bahşediyor. Kimisi sayısal, kimisi sözel, kimisi görsel zekâya sahip varlıklar olarak, dünyaya geliyoruz. Kimimizde de hepsinden bulunuyor. Şimdi buradan hareketle eğitim dediğimiz şeyin de bu tarzda olması gerekiyor. Yani böylesine farklı yaratılışlara sahip bireylere, tek tip eğitim vermek ve herkese aynı dersleri öğretmeye çalışmak, ontolojik bir çelişki olarak karşımızda duruyor.

 

Matematiği sevmeyen, hesap kitap işlerinden hiç anlamayan bir bireye, bak arkadaşım eğer istediğin bölümde okumak istiyorsan, bu matematik problemlerini halledeceksin veya sözel derslerden nefret eden sayısal bir zekâya sahip olan öğrenciye, ille de bu Türkçe sorularını çözeceksin demek, abesle iştigal etmek değil de nedir? Allah aşkına.

 

Doğuştan taşıdığımız farklı özellikler, eğitimin de herkese aynı olmaması gerektiğini zorunlu kılıyor. Osmanlıca tartışmalarını da bu pencereden değerlendirmek gerekiyor. Osmanlıcanın ne kadar mühim olduğu, kütüphanelerimizin Osmanlıca eserlerle dolu oluşu, siyasi ve kültürel tarihimizin anahtarının Osmanlıca da oluşu, bunların hiçbiri Osmanlıcaya kabiliyeti olmayan veya onu sevmeyen, öğrenmek istemeyen birine, zorla öğretmeyi meşru kılmıyor. Yani okullarda Osmanlıcanın seçmeli olması ve isteğe göre okutulması isabetli olan yaklaşımdır. Doğru olan budur.

 

İstemeyene zorla öğretilmez, öğretilemez ama öğrenmek isteyene de kimse karışamaz ve engel olamaz. Demokratik ilkelerden, evrensel insan haklarından bahsediyorsak olay gayet nettir. Osmanlıca üzerine derken şöyle bir giriş yapmış olduk. Osmanlıca ile ilgili farklı mülahazaları da başka bir yazıda ele almak niyetiyle, Allah’a emanet olun.

                                                                                           18.12.2014 Talha FORTACI

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum