ŞEVVAL PINAR GÜLER: YABANCI YÜREKLER

Yarın herkese selam verdiğiniz bir gün olsun. Yarından başlayalım bir şeyleri düzeltmeye, demeyi çok isterdim ama halâ endişeliyim.

ŞEVVAL PINAR GÜLER: YABANCI YÜREKLER
18 Mayıs 2013 - 21:50 - Güncelleme: 18 Mayıs 2013 - 21:56

                                                YABANCI YÜREKLER

            Yolda yürürken hapşıran bir ayakkabı boyacısı görsem bir şey diyemiyorum. Hapşırmak normal, bir de ‘’iyi yaşa’’ demek gerek. Ben, yol kenarında oturup da hapşıran kimseye ‘’iyi yaşa” diyemiyorum ve bu kanıksanmış bir durum maalesef. Otobüste biri hapşırıyor, “çok yaşa” demiyorum. İçten içe üzülüp içimden söylüyorum, nice ‘’sağlıklı yaşa’’ ları ama suçlu hissetmekten de alamıyorum kendimi.

            Zaman kötü derler ya büyüklerimiz. Ne dışarıya çıkmak güvenli ne de evde tek kalmak. Gaspçı, hırsız, katil, yan kesici, ahlâksız ve kötü niyetli insan doluymuş ortalık. Gördüklerimle, hissettiklerimle düşünecek olursam doğru, haklılar sanki. Sokakta rahatça yürüyemedikten sonra, bir yere gitmenin ne anlamı var? Otobüse binene, yanından geçene, alışveriş ettiğine…  Hepsine dikkat etmek, her ortamda tedirgin olmak ve temkinli davranmak, öyle zor ki bazen, yapabilenlere imreniyorum..

            Gittiğiniz her yerde, gözleri fıldır fıldır insanlar görebilirsiniz. Kendini büyük ve eşsiz görenler, küçük dağların elinden çıktığını sananlar… Bir bayan, bir insan olarak rahat değiliz dünya üzerinde. Ben değilim örneğin.  Yerlisi, göçmeni… Nüfus artıyor, bilim ilerliyor, paranın önemi de artıyor, nesiller ve inandıkları değişiyor bir kere. Hepimiz benliğimizi unutup anı yaşayabiliyoruz. Nefsinin kölesi olmuş insanların zincirleri aslında yollarımız, kaldırımlarımız.

            Konuşulanlar genelde laf kalabalığı, sözün kulağa değdiği yok. Benlik arıyoruz okullarda, doğru adımlar atabilmek için geleceğe. Oysa sokaklar hiç de öyle değil. İnsan olmaya, bilinçli bir birey gibi davranmaya korkuyoruz. Yere tükürse biri ya da çöpünü çöpe atmak yerine öylece savursa, hangimiz tereddüt etmez uyarmakta? Yapacağımızın doğruluğunu bile bile yanlışa katılmak mıdır insanlık? Ne “çok yaşa” demeye varıyor dilimiz ne de tanımadığımız biriyle selamlaşabiliyoruz gün içinde.

            Bugün birbirini tanımayan iki ihtiyar, “selamünaleyküm” den başlayıp yıllardır çektikleri sıkıntılara kadar sohbet ettiler yol boyunca. Biraz kulak misafiri oldum istemeyerek ama böyle bir durumla kırk yılda bir karşılaşınca dikkatimi çekti. Tanıdıklara bile yüz çevrilirken bazen, böylesi bir alışkanlığa pek rastlamıyorum.  “Vay be!” dedim içimden. İnsanlığımızla övünüp her bir varlıktan üstün bulurken kendimizi, insani duygularımız ile alışkanlıklarımızı bu kadar kaybetmişiz meğer. Bir günaydını çok görürken birbirimize, insanız diye geçinip gidiyormuşuz. Peki nereye? Nereye gidiyoruz canlıların yaşayabildiği tek gezegen dünyada, insan kimliğimiz olmadan? Ne hakla soluyoruz bu havayı, merhaba bile demeden çiçeklere, çevremizdekilere?

            Yarın herkese selam verdiğiniz bir gün olsun. Yarından başlayalım bir şeyleri düzeltmeye, demeyi çok isterdim ama halâ endişeliyim. Güven konusunda çok eksiğimiz var. Gözümüze kestirdiğimize selam verelim desem yine olmuyor. Gözüne kestirmek söyleyişi pek hoş değil. Selam vermek için de insan ayırt edilir mi, sanmıyorum. Bu konuyla ilgili, bir eksiklik fark ettiniz mi daha önce bilemiyorum fakat paylaşmak güzeldir: sevgiler çoğalsın, dertler de azalsın diye.

                                                      Şevval Pınar Güler 18 / 05 / 2013

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum