ŞARK UFKUNUN PARLAK YILDIZLARI: ŞARK İLE GARP - Yazan: Necdet CURA

ŞARK UFKUNUN PARLAK YILDIZLARI: ŞARK İLE GARP - Yazan: Necdet CURA
04 Ekim 2019 - 21:21

      ŞARK UFKUNUN PARLAK YILDIZLARI: ŞARK İLE GARP

İslam alemi bugün bir zelzele ve debdebe halindedir. İslamiyet’in doğduğu ve yayıldığı topraklarda, o ülke vatandaşlarının çoğunluğunun Müslüman olduğu topraklara iyi bakın. Maalesef iç savaş, karışıklık, kriz ve sefalet vardır. Bu durum bütün ülkelerde geçerli olmamakla birlikte en az bir ülkede olmasa bile Müslümanları ve İslam dinini her anlamda düşünen(felsefi, sosyal,  iktisadi, tarihi, siyasi) insanların derdi olmalıdır.

Şark, bugün Garp’a yenik düşmüştür. Bu tarihsel bir süreçtir. Birdenbire olmamıştır. Hz. Muhammed(SAV)’in vefatından sonra Dört Halife devrinde bile üç halife şehit olur. Bu olaylar mezhep savaşlarını ve siyasi kavgaları durmaksızın yükseltir. Bugün İslam aleminin birlikteliğini istemeyenler ise işte bu noktada Şii ve Sünni çatışmasını arttıra arttıra kullanmaktadır. Bunun için ki, dinin mensupları bütün bu olayları dikkatli izlemelidir. Heyecanlı olmamalı ve sakin olmalıdır. Siyasi olayları akıl ve mantık süzgecinden geçirmelidir.

İslam alemi kavramından söz ediyoruz. Peki ya bu ne kadar mümkün? Bir dinin mensupları birbirleri ile çok büyük çatışma halindeyse ve herkes ayrı telden çalıyorsa ‘’ortada bir alem vardır’’ demek çok zor görünüyor.

 Bugün, ‘’bir Batı alemi vardır’’ diyebiliriz. Çünkü, Batı her anlamda medeniyet dairelerini iyi korumasını biliyor. Bunu yalnız korumakla kalmıyor aynı zamanda diğer medeniyet dairelerinin içine sokmasını gayet iyi biliyor. En basit düşünecek olursak bütün dünyayı kendi kavramlarıyla düşündürüyor. Kendi kavramları, kendi fikirleri ve müteffekirleri dünyayı felsefi anlamda dizayn ediyor. Bu yalnız felsefi anlamda kalmamakla birlikte her alana sıçrayabiliyor. Bence en önemli faaliyetlerin başında düşünce geliyor. Her fikir önce bir kurgudur. Önemli olan kurguyu ne kadar gerçekleştirebildiğinizdir.

İslam Rönesans’ı olarak adlandırılan dönemdeki bilim insanlarına şöyle bir kısaca göz atalım istiyorum. Türkiye’de bu konuda adını dünyaya duyurmuş son büyük insanımızı maalesef geçen yıl kaybettik. Bu büyük bilim insanı Fuat Sezgin’dir. Onun eserleri ve çalışmaları bugün Batı ile Doğu’nun ilişkilerindeki tarihi seyri anlamak adına bize çok yardımcı olacaktır.

‘’İslam’ın Altın Çağı’’ olarak adlandırılan bu dönem 800 ile 1258 yılları arasında sürmüştür. Bu dönem çok geniş tercüme hareketlilikleri söz konusudur. Abbasi Devleti, bu bilimsel çalışmaları desteklemiş ve bugün kan ile gözyaşı şehri olan Bağdat, bir zamanlar ilim yuvası olmuştur.

Emevilerden sonra Abbasi Devleti’nin yönetimi ele geçirmesiyle Emevilerin ‘’Arap ırkçılığı’’ zihniyeti gibi bir zihniyet kırılma atlatmıştır. Abbasiler, hanedan olarak Osmanlı’dan sonra en uzun süre yaşayan hanedan olmuştur. Moğol İstilaları adını verdiğimiz süreçte yıkılmışlardır. Moğollar, Türkistan coğrafyasındaki şehirlere büyük darbeler indirdikten sonra gözlerini Ortadoğu coğrafyasına yani İslam coğrafyasına çevirdiler ve Hülagü, 1258 yılında Bağdat şehrini kuşattı. Muazzam kütüphaneler yandı. Eserler yakıldı.  Rivayet odur ki, Dicle nehrinden günlerce mürekkep aktığı söylenedurur.

Moğollar ancak 1260 yılında bir Türk devleti olan Memlük Devleti hükümdarı  Sultan Baybars döneminde durdurulmuştur.

İşte bu Şark Ufkundan Doğan Parlak Yıldız, Sultan Baybars’tır. Yıllardır alınamayan Konstantinapolis’i Türk ve İslam şehri haline getiren ve bize miras bırakan Fatih Sultan Mehmet’tir. Bu isimler askeri anlamda meydana çıkan büyük karakterlerdir. Ama bizim asıl değinmek istediğimiz kalemiyle, Dünya Bilim Tarihi’ne adını yazdırmış isimlerdir. Farabi, İbn-i Sina, el-Kindi, Cezeri, Ömer Hayyam, Harezmi ve adını daha saymadığımız pek çok isimdir.

Batı’nın karanlık dediği dönemde Ortadoğu coğrafyasını parlatan ve bu parlayan ışık ile Batı Rönesans’ını etkileyen isimlerdir.

Necdet CURA

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum