PROF. DR. KUTLUK KAĞAN SÜMER: HANSARAY'DA YILLAR SONRA OKUNAN İLK EZANA ŞAHİTLİK ETTİM

PROF. DR. KUTLUK KAĞAN SÜMER: HANSARAY'DA YILLAR SONRA OKUNAN İLK EZANA ŞAHİTLİK ETTİM
06 Ekim 2020 - 10:19

Kırım Tatarları, kendi topraklarından koparılarak çeşitli ülkelerde yaşamaya mecbur kalmaları neticesinde Türkiye ve Balkan ülkeleri olmak üzere ABD ve Almanya gibi pek çok ülkede yoğun bir nüfusa sahipler. Ancak her ne kadar farklı ülkelerde doğup büyüseler de pek çoğunun Kırım ile sağlam bağları var ve kendilerini Kırım’a ait hissetmeye devam ediyorlar. Türkiye’deki Kırım Tatar diasporasının değerli isimlerinden Prof. Dr. Kutluk Kağan Sümer de kendi ifadesi ile hayatını Türk dünyasına ve Kırım Türklerinin milli mücadelesine adamış bir vatan evladı.

Kırım Haber Ajansının Türkiye’deki Kırım Tatar diasporasına hizmet etmiş insanları tanıtmayı amaçladığı yazı dizisine bu hafta, Kutluk Kağan Sümer’i ağırlıyoruz. Henüz lise çağlarından itibaren Vatan Kırım mücadelesinin bir parçası olan ve uzun yıllar boyunca diasporanın en aktif gönüllülerinden birisi olarak çalışan Prof. Dr. Kutluk Kağan Sümer ile profesyonel hayatını ve Kırım ile ilgili çalışmalarını konuştuk.

Kutluk Kağan Sümer’i biraz tanıyabilir miyiz?

Kırım soylularından Davut Çorabatur’un torunuyum. 1970 yılında İstanbul’da doğdum. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi ve Marmara Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Sabri Sümer ve Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nun son müdiresi ve Çapa Öğretmen Anadolu Lisesinin kurucusu  (Şu an Çapa Fen lisesi) Kadriye Sümer’in oğluyum. Evli ve iki çocuk babasıyım.

SÜMER: LİSEDEYKEN “KIRIM TÜRKLERİNİN SÜRGÜNÜ VE DRAMI” KONULU MAKALEM BİRİNCİ OLDU

Kırım Türkü bir ailede doğmuş olmak hayatınızı nasıl etkiledi?

Şehremini Lisesinde okudum. Bu okulda okurken 1984 yılında (14 yaşında) bir yarışma için Kırım Türklerinin sürgünü ve dramı ile ilgili bir makale kaleme aldım ve makalem birinci seçildi. Seçici jüri üyelerinin de içinde bulunduğu Kırım kökenli bir arkadaş gurubuyla bir araya gelmeye başladık ve Kırım ile ilgili okumalar yaptık. Hem vatan Kırım’ı hem de tüm Türk dünyasını araştırdık. Bu grubumuzla birlikte 1987 yılında Kırım Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği İstanbul Şubesini bularak bu dernekte hizmet etmeye başladım.

Eğitim hayatınız nasıl geçti, hangi okullarda eğitim aldınız?

Lisans eğitimimi Mimar Sinan Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İstatistik Bölümü’nde, 1991 yılında bitirdim. Yüksek lisansımı “Merkezi Plancı Ekonomilerden Piyasa Ekonomisine Geçiş ve BDT deki Türk Cumhuriyetlerinin İktisadi Potansiyelleri” isimli tezle 1992 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ekonometri Bölümü’nde yaptım. Doktora eğitimimi de yurt dışında “Kurzfristige Prognose von Aktienkursentwicklungen mit Hilfe von ökonometrischen Methoden” adlı tezle  2002 de Wirtschaftsuniversität Wien, Dr.rer.oec.soc. (Viyana İktisat Üniversitesi, Sosyal Bilimler ve Ekonomi Doktoru), Avusturya / Viyana’da tamamladım. Sonraki süreçte 2012 yılında ekonometri doçenti, 2018 yılında da ekonometri profesörü oldum.

Çalışma hayatınızda hangi görevlerde bulundunuz?

1989-1991 yılları arasında Beta Menkul Kıymetler A.Ş.’de Yatırım Uzmanı olarak başlayan profesyonel çalışma hayatım bir süre Dealer ve Broker olarak devam etti. Ardından, 1991 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri Bölümünde araştırma görevlisi oldum. Dünya Bankası, Oxford Üniversitesi ve Viyana Ekonomi Üniversitelerinde yardımcı araştırmacı olarak görev aldım. 2003 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri Bölümü’nde Yardımcı Doçent kadrosuna atandım. Askerlik hizmetimi yapmak üzere çalışmaya ara vererek 297. dönem Asteğmen olarak Harp Akademileri Komutanlığı Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nde vatani görevimi yaptım. Daha sonraki yıllarda Yeditepe Üniversitesi, Avrupa Meslek Yüksek Okulu ve Harp Akademilerinde çeşitli dönemlerde dersler verdim. İ.B.B. İstanbul Metropolitan Planlama Biriminde İstanbul Tarihi Yarım Ada Kentsel Dönüşüm Projesinde ve Trakya 100000 ve 25000 plan projelerinde telife esas olarak danışmanlık yaptım. Yine İstanbul Üniversitesinde Haydar Furgaç Bilgi İşlem Merkezi müdürlüğü ve İstanbul Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezinin Kurucu Müdürlüğü görevlerinde bulundum.

Hocam, çok yönlü bir akademisyen olarak çeşitli sahalarda yayınınızın olduğunu biliyoruz, biraz da onlardan bahseder misiniz?

Elbette; Ekonomi, Ekonometri, İstatistik, Savunma Ekonomisi, Finans, Finansal Ekonometri, Türk Devlet ve Toplulukları Ekonomileri, Avrupa Birliği konularında yoğunlaşmış çok sayıda ulusal ve uluslararası makalem yayınlandı. Ayrıca ikisi ortak yazarlı, üçü tek yazarlı beş kitabım bulunmaktadır. Tabii yalnızca akademik yayınlarım yok, çeşitli siyasi gazete ve dergilerde köşe yazarlıkları yaptım ve Eurasia Academy of Sciences’ın da kurucularındanım.

“KIRIM TÜRKLERİ, MOSKOVA’DA VATANA DÖNÜŞ GÖSTERİLERİ YAPARKEN, BİZ DE TÜRKİYE’DE DESTEK TOPLANTILARI DÜZENLEDİK”

Kırım Tatarı olduğunun bilincinde bir genç olarak, yetişme çağınızdan itibaren Vatan Kırım mücadelesinde nasıl bir yol izlediniz?

1987 yılında derneğe geldiğimde henüz 17 yaşındaydım, bu tarihler aynı zamanda Kırım Türklerinin Moskova’da Vatan’a dönüş için gösteriler yaptığı bir dönemdi. Çeşitli toplantılar yaptık ve İstanbul Kırım Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneğinde bir gençlik kolu oluşturduk. Gerek Kırım gerekse Türk dünyasının Türkiye’de yaşayan yolbaşçıları, aksakalları ve aydınlarıyla temaslarımız oldu. Konferanslara katıldık, halk oyunu ekibinde görev aldık. O dönemde hem Kırım Türklerinin hem de dünya Türklüğünün folklorunu inceledik. Kendimizi yetiştirmeye çalıştık. Öğrendiklerimizi çeşitli toplantılar ve basın toplantıları yoluyla kamuoyuna anlatmaya çalıştık.

Peki, Türkiye’de bu çalışmaları yaparken Vatan Kırım’a gidebilme imkanınız oldu mu?

1991 yılının Mart ayında İsmail Gaspıralı anısına yapılan bir toplantı için Türkiye’den Kırım’a giden 40 aydın arasında daha 21 yaşındayken bulunma şerefine nail oldum. Kırım’da gerek Kırım Tatar Milli Hareketinin önderleri ve aydınlarıyla gerekse Türk dünyasının her tarafından gelen aydınlarla tanışma şansım oldu. Hansaray’da yıllar sonra okunan ilk ezanda ve ilk şükür namazında bulundum.

“KIRIM’DA 1991 YILINDA İSMAİL GASPIRALI’YI BÖRTEÇİNE’YE BENZETTİĞİM İÇİN SORGULANDIM”

Kırım Türklerinin geleceği olan genç arkadaşlarımız ile bir araya gelme şansımız oldu. 21 Mart 1991 (Nevruz) gecesi gençler olarak bir araya geldiğimiz bir toplantıda Nevruz’u ve Türk Ergenekon bayramını anlatırken, İsmail Gaspıralı’yı Börteçine’ye Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu Bumin Kağan’a benzettiğim ve artık milli devlet zamanımızın geldiğini ifade ettiğim konuşmam yüzünden sorgulandım.

Benzer haber:
Prof. Dr. Sümer, “İsmail Gaspıralı ve Türk Dünyasında Aydınlanma Hareketleri”ni anlattı

 

“KIRIM TATAR MİLLİ KURULTAYININ, MUSTAFA ABDÜLCEMİL KIRIMOĞLU’NU İLK KEZ BAŞKAN SEÇMESİNE ŞAHİT OLDUM”

Kırım’a gitmek sizi nasıl etkiledi?

Birkaç ay sonra tekrar bu sefer Kırım Türklerinin İkinci Kurultayında yine oradaydım. Kırım Tatar Milli Meclisinin oluşumuna ve Kurultayın Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu ilk kez milli başkan seçmesine şahit olanlar arasındaydım. Tarihi günlerdi…

Bu esnada daha sonra kurulacak olan Dünya Türk Gençleri Birliğinin nüvelerini Kırım Tatar geçleri ve Türkiye’den giden birkaç arkadaşımızla beraber başlatmıştık.

Bundan sonraki yıllarımı kendi akademik çalışmalarım ve Dünya Türk Gençleri Birliği’nin kuruluş aşamaları ile ilgili seyahatler ve akademik çalışmalarla geçirdim. Yüksek Lisans Tezim 1992 yılında “Merkezi Plancı Ekonomilerden Piyasa Ekonomisine Geçiş ve BDT deki Türk Cumhuriyetlerinin İktisadi Potansiyelleri” konuda yapılmış ilk çalışmadır. Büyükelçi Umut Arık ve Prof. Dr. Mehmet Saray ile birlikte Türk Dünyası İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nın (TİKA) kuruluşunda görev aldım. Devrin Başbakanı Süleyman Demirel’e bu konu ile ilgili danışmanlık yaptım. Türk Dünyası Kalkınma Bankası kurmak için uğraşılarımız hükümetten ve dünya kamuoyundan kabul görmeyince ayrılarak İstanbul Üniversitesindeki vazifeme geri döndüm.

“KIRIM’IN YENİDEN İŞGALİNE DENK GELEN EDİRNE’DEKİ GASPIRALI KONFERANSIMIZI, ‘İŞGALE TEPKİ’ BASIN TOPLANTISINA ÇEVİRDİK “

2014 yılında Kırım yeniden Rus işgaline uğradığında bir Kırım aktivisti olarak sizin tepkiniz ne oldu?

2014 yılına kadar gerek akademik çalışmalarıyla gerekse Türk dünyasıyla ilgili çalışmalarımla uğraşmaya devam ediyordum. Kitaplar, makaleler yazdım. 2013 yılında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı ev sahipliğinde İsmail Gaspıralı’yı anlatmak üzere 7 bölgede 7 İsmail Gaspıralı konferansı başlığıyla konferanslar vermeye başladım. Bu konferanslarımızın Edirne’de yapılan beşincisi maalesef Kırım’ın yeniden işgal edildiği güne denk geldi. Toplantımızı yaşadığımız zor anın verdiği vazifeye uygun hale getirdik, bu haliyle işgal karşısında yapılan dünyadaki ilk toplantı ve basın toplantısı niteliği kazandı. O günden sonra da çeşitli televizyon ve radyo programlarında Rusya’nın Kırım’ı işgalinin haksızlığını ve hukuksuzluğunu anlatmaya devam ettim.

Kırım Tatar Sivil Toplum Kuruluşları ile beraber çalışmalarınız halen devam ediyor mu?

Elbette, 2018 yılında Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi ev sahipliğinde ve başkanı Celal İçten Bey’in himayelerinde 100. Yılında Milli Kurultay ve Milli Devlet Sempozyumunu düzenledik. Türkiye’den ve dünyadan çok sayıda Kırım konusunda çalışan bilim adamını bir araya getirme imkanımız oldu. Bu vesile ile hem Milli Kurultay’ı ve devleti hem de Kırım Türklerinin mücadelesini kamuoyuna anlatmaya çalıştık.

2013 yılından beri de İsmail Gaspıralı Bey ile ilgili verdiğim konferansların sayısı 7 diye planlanırken 50’yi bulmuş durumdadır. Kırım ile ilgili de çok sayıda konferans verme fırsatım oldu. Bu vesile ile söylemek gerekirse hayatımı Türk Dünyasına ve Kırım Türklerinin milli mücadelesine adamış bir vatan evladı olarak yaşadım diyebilirim…


Kaynak: Kırım Haber Ajansı - QHA

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum