Osmanlı Tarihinin Kırılma Noktası: İkinci Viyana Kuşatması

Osmanlı Tarihinin Kırılma Noktası: İkinci Viyana Kuşatması
01 Ekim 2023 - 19:37
         Osmanlı Tarihinin Kırılma Noktası: İkinci Viyana Kuşatması (1683)

          Sait KIZARTICI

            Tarih, olayları sebep ve sonuçlarıyla bir bütün olarak değerlendiren bilim dalıdır.  Hiçbir olay nedenleri ve sonuçları irdelenmeden tam olarak anlaşılamaz. Bu durumu da göz önüne alarak, dünya tarihine veya özel olarak Türk tarihine bakıldığı zaman tarihin akışını değiştiren birçok kırılma noktası olduğu görülecektir. Örneğin en kabul gören tarih şeridinde çağ açıp çağ kapatan Yazının icadı, Kavimler Göçü/Roma İmparatorluğu’nun yıkılması, İstanbul’un Fethi, Fransız İhtilali olayları kendi çağlarını olduğu kadar sonuçlarıyla gelecek asırları da etkilemişlerdir. Ancak bu olaylardan meydana getirilen tarih şeridi her ne kadar evrensel nitelikli gözükseler de Avrupa tarihinin merkezde olduğu bir tarih yazıcılığının ürünüdür. Türk tarihine veya Türk-İslam tarihine dönemlendirmeler yapıldığında şüphesiz farklı olayların seçilmesi kaçınılmazdır.
            Türk-İslam sentezinin zirvesi olarak nitelendirebileceğimiz Osmanlı Devleti, 6 asırlık ömründe tarihinin seyrini değiştiren birçok kırılma noktası yaşamıştır hiç şüphesiz. Ancak Gerileme paradigmasına dayalı yapılmış Osmanlı dönemlendirmesi modern tarihçiler tarafından kabul görmemektedir. Bahsedilen dönemlendirmede “Duraklama Devri” olarak nitelenen XVI. yüzyılın sonları ile XVII. yüzyılda, doğuda ve batıda en geniş sınırlara ulaşılmış olması paradigmanın tezat içeren en bariz noktalarından biridir.
Muasır devletlerin oluşumunda kritik yere sahip olan XVII. yüzyıl Osmanlı Devleti için de en çalkantılı süreçlere sahne olmuştur. Ekberiyet sistemi, kafes usulü, II. Osman’ın katli, kazanılan zaferler ve alınan mağlubiyetleriyle dikkatle analiz edilmesi gereken bir çağdır. Klasik Osmanlı düzeninin değiştiği, Osmanlı layiha yazarlarınca “kanun-i kadim”in terk edildiği asırda Osmanlı Devleti içinde bulunduğu krizlere bulduğu çözümler sayesinde XX. yüzyıla kadar varlığını sürdürmeyi başarmıştır.
            Osmanlı tarihindeki ve hatta Türk tarihindeki en büyük kırılma noktalarından biri 1683 Viyana Kuşatması ve akabinde Kutsal İttifak devletleriyle yaşanan savaşlardır. 1648’de henüz 6 yaşında tahta cülus eden IV. Mehmed’in saltanatının ilk yılları Kösem ve Hatice Turhan Sultan arasında yaşanan iktidar mücadelesine sahne olmuştur. Kösem Sultan ve ekibini tasfiye eden Valide Turhan Sultan, kethüdâsı olan Mimar Kasım Ağa’nın önerisiyle Köprülü Mehmed Paşa’yı sadârete getirdi (1657). Böylece Osmanlı Devleti’nin XVII. asrına damga vuran Köprülüler Dönemi başlamış oldu. 5 yıllık sadâretinde özellikle iç siyaseti toparlamayı başaran Köprülü Mehmed Paşa’nın yerine oğlu Fâzıl Ahmed Paşa 1661’de sadrazam oldu. Uyvar Kalesi’ni fethederek adını altın harflerle tarihe yazdıran Fazıl Ahmed Paşa, Kandiye’yi alarak 24 yıl süren Girit kuşatmasını da sona erdirmeyi başarmıştır. Vefatının üzerine yerine II. Viyana Kuşatmasının baş aktörü Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadâret mührünü devralmıştır. (1676) Kaynaklara göre mağrur, inatçı, ikbal ve şöhrete düşkün biri olarak nakledilen ve tarihe geçme hırsı olan Merzifonlu; diplomatik yeteneklerini Bucaş Antlaşması’nın görüşmelerinde, askeri yeteneklerini ise Çehrin Seferi’nde göstermiş başarılı bir devlet adamıdır. Ancak onun önderliğinde Viyana’yı ikinci kez kuşatan Osmanlılar şehri yine fethedememiştir. Ancak ilkinden farklı olarak ikinci kuşatmanın sonuçları Osmanlı için sonun başlangıcı olacaktır.
            Yenilmez Osmanlı imajının zedelenmesi Avrupalıları cesaretlendirmiş ve papanın önderliğinde Kutsal İttifak kurulmuştur. İleride Rus Çarı I. Aleksandr tarafından Şark Meselesi olarak özetlenecek olan Türkleri Avrupa’dan çıkartma siyaseti böylece yeni bir safhaya geçmiştir. 1683-1699 yılları arasında 16 yıl boyunca süren savaşlarda Osmanlı Devleti, beş devletle dört cephede savaşmak zorunda kalmıştır. IV. Mehmed döneminde başlayan savaşlar II. Süleyman, II. Ahmed ve nihayet II. Mustafa dönemine kadar sürmüştür. Kutsal İttifak devletleriyle yapılan savaşlarda zaman zaman başarılar kazanılsa da savaşın geneli Osmanlılar için iyi gitmemiş ve çok ağır mağlubiyetler alınmıştır. Yapılan 15 meydan muharebesinden II. Ahmed dönemindeki Köprülü Fâzıl Mustafa Paşa’nın şehid düştüğü 1691 Salankamen Muharebesi ve II. Mustafa’nın bizzat komuta ettiği 1697 Zenta Muharebesi’nde Prens Eugène’in komutasındaki Habsburg ittifakına karşı alınan mağlubiyetler yıkıcı olmuştur. Zenta Savaşı’ndan sonra bir daha hiçbir padişah ordunun başında sefere çıkmayacak, serdâr-ı ekrem unvanıyla sadrazamlar orduya komuta edecektir. 1699 Karlofça Antlaşması’nı imzalayarak ilk kez Avrupa’da geniş toprak kaybına uğrayan Osmanlı Devleti’nin böylece Avrupa’daki üstünlüğü sonra ermiştir. Devlet, XVIII. yüzyıla girildiğinde bu antlaşmanın intikamını almak üzerine yeni stratejiler geliştirmek ve yeni konjonktüre yönelik politikalar belirleyecektir.                                                                                                                                      01.10.2023
                                                                                                                         

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum