MODERNLEŞME: BİZİM FARKIMIZ NE? - Yazan: Necdet CURA

MODERNLEŞME: BİZİM FARKIMIZ NE? - Yazan: Necdet CURA
05 Kasım 2019 - 14:13

            MODERNLEŞME: BİZİM FARKIMIZ NE?

Türkiye, yeryüzünün görebileceği en renkli ülkelerden biridir. Karadeniz, Akdeniz, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Ege bölgelerinin iklim yapısı, nüfus dağılımı, coğrafyaları ve doğal olarak insanlarına bakacak olduğumuzda birbirlerine hem bir o kadar benzer hem de bir o kadar uzak olduğun görebiliriz.

Bu coğrafi zenginlik, Anadolu’nun karakteristik yapısından kaynaklanmaktadır. Ege Bölgesi için söz edecek olursak İzmir’in iklimi ve ekonomik yapısı ile Kütahya ilimiz arasında fark vardır. Aynı bölgededir. Birbirlerine mesafe olarak yakındırlar. Fakat mesafe biraz da olsun arttıkça yaşantı değişecektir. Sosyal hayat ve insanların dünyayı anlamlandırma şekillerinde bir değişim göze çarpar. Bu bir zenginliktir. Düşünün, aynı bölgenin insanları bile aralarında farklar barındırıyorsa ülkemizin bir uçtan bir uca dolaştığımızda insanların nasıl olduklarını iyi gözlemlememiz gerekir. Sosyoloji ilmi ile ilgili çalışanlar için çok zengin bir sahayız.

Bugün Batı illerinden bir orta sınıfa, ‘’Modern insan kimdir?’’ diye sorduğumuzda alacağımız cevap ile Güney illerinden birine aynı soruyu yönelttiğimizde farklı cevaplar alırız. Eğer toplumu düşünenler bu farklılığı bir ayrıştırma değil zenginlik olarak gördükleri takdirde ülkenin yapısını anlamak daha kolaylaşacaktır.

Bu kapsamda ‘’Türk Modernleşmesi’’ Batı ile farklar barındırır. Tarihsel süreci değerlendirecek olursak ‘’Batı’nın Akıl Zaferi’’ne göz atalım.  Rönesans ve Reform hareketleri Avrupa kıtasını derinden düşündürdü. Onları sarstı. Avrupa, kendi içinde fikri ve kültürel sahalarda başarılar elde ederken Osmanlı da başarılar elde ediyordu. Yavuz Sultan Selim Han, Hicaz(Mekke-Medine) topraklarına hakim oldu. Bu İslam alemindeki saygınlığını yüceltti. Doğu sınırları içinde tehdit olarak algıladığı -yine bir Türk devleti olan- Safevi Devleti ile mücadele etti.

Yavuz Sultan Selim Han’ın ölümüyle birlikte tahta Muhteşem Süleyman olarak tarif edilen Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman Han tahtın sahibi oldu. Rakipleri yoktu. Diğer bütün şehzadeler ölmüştü. Kanuni, babasından da dolu aldığı hazineyi sonuna kadar kullandı. Avrupa’ya çok ciddi seferler yaptı. Bu seferler olurken Rönesans, İtalya’dan çıkan bir kuş gibi ‘’bütün kıta Avrupa’’sını geziyor ve konduğu bölgelerde birtakım sorulara kapı aralıyordu.

17. yüzyılda iç isyanlar, hazinen gereksiz masraflarla kullanılması, uzun savaşlar gibi pek çok sayacağımız neden devlette bir istikrarsızlık dönemine neden oldu. Ara ara bu durum Genç Osman, Sultan IV.Murat Han zamanlarında durdurulsa bile en büyük istikrar ve yeniden Yükseliş dönemi Köprülülerdir.

Asıl modernleşme hareketlerimiz Lale Devri ile başlıyor. Batı’nın üstünlüğünü kabul etmemiz ve iç ıslahatlarla sanatta çok başarılı eserler verdiğimiz dönem. Fakat ben burada okuyucularımı düşündürmek istiyorum.

Lale Devri, Batı’nın üstünlüğünü kabul edilmesiyle bizleri modernleştirdi. Peki ya Genç Osman ve Sultan IV.Murat Han dönemlerinde de bir modernleşme hamlesi yok muydu? Bu dönem Batı’nın üstünlüğü kabul edilmemesine rağmen niçin bir takım yenilik ve ıslahat hamleleri yapıldı?

Otoritenin bozulmasına, savaşların uzamasına, Yeniçeri Ocağı’nın azıtmasına çözümler getirilirken Batı tipi bir modernleşme mi izlendi? Hayır.

Ordunun yozlaşmasına ilk gerçek tespiti II. Osman yaptı. Leh Seferi’nin sıkıntılı geçmesindeki büyük problemlerden biri orduydu.

Genç Osman, Yeniçerileri ortadan kaldırmak istiyordu. Yeniçeriler onu ortadan kaldırdı. Hatta Türkmenlerden oluşan bir orduyu kurmak ve ataları gibi cihangir olma davasındaydı. Eğer gerçekten bunlar başarılsa kendi içimizde bir yenilik hamlesi yapabilseydik bugün Batı’nın modernleşmesini mi takip edecektik?

Demek ki, Modernleşme olgusu bir tek Batı ve onun etki sahasının hareketi olup olmadığını iyi düşünmemiz gerekir. Eğer Avrupa üstün olmasaydı yönümüzü Asya’ya çevirebilecek miydik?

Bunun için ‘’Türk Modernleşmesi’’ Avrupa’ya kıyasla düşünecek olursak farklıdır. Onlar kilise ile savaştı. Galip geldi. Akıl, zafere imza attı. Dünyayı şekillendirdi. Türkler ise dinin emirleri ve vecibeleri ile savaşmadı. Bu iki örnekten bile yola çıkarak pek çok saptamaya varabiliriz.

Ülkemiz içinde bile aynı bölgenin illerinde dahi farklı cevaplara ulaşabiliyorsak Avrupa ile olan düşünce şekillerimizi iyi değerlendirelim.

Eğer çağa ayak uydurmak istiyorsak aklımızı kullanmalıyız. Akıl, kullanılmalıdır. Tapılmamalıdır.

Necdet CURA

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum