MISIR'DA ÇATIŞMA HİÇBİR TARAFI İKTİDARA TAŞIMAZ

Ordunun yönetimindeki Mısır’ı Mehmet Gündem’e değerlendiren İslam İşbirliği Teşkilatı Başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu “Mısır’da makul yol, hürriyet ve demokrasi ortamında yapılacak adil ve şeffaf seçimlerle iktidarın el değiştirmesi sağlandığı takdirde bulunabilir” dedi

MISIR'DA ÇATIŞMA HİÇBİR TARAFI İKTİDARA TAŞIMAZ
12 Temmuz 2013 - 16:54

1943 Kahire doğumlusunuz ve 1970’e kadar orada yaşadınız. Dolayısıyla bugün Ortadoğu’da,Suriye’de, Mısır’da, yaşananlara bakışınız dini duygu ve entelektüel ilginin ötesinde.
Tabii tabii... Ben bu coğrafyayı ve bu kültürü tanıyorum, yaşadım oralarda.
Sizin yaşadığınız dönemden bugüne ne intikal etti Mısır’da?
Mısır’da modernleşme hareketi Osmanlı Devleti ile paralel bir şekilde başladı. Bazı konularda Osmanlı’nın gerisinde, bazı konularda da ilerisinde oldu?
İlerisinde olduğu konular?
Mesela, matbaacılık konusunda, modern ordunun kurulmasında, basın konusunda... Biliyorsunuz ilk gazete Mısır’da çıkıyor, Takvim-i Vakai’den birkaç sene önce... Parlamento hayatı da Mısır’da erken başlamıştır. Hidiv İsmail zamanında Temsilciler Meclisi kurulmuştur. İngiliz işgali altında kapansa da yavaş yavaş Mısır çok partili siyasi hayata sahip oldu. 1952 askeri ihtilaliyle parlamento kapatıldı, partiler kapatıldı, siyaset kötülendi ve onun yerine devletin himayesinde tek siyasi kuruluşlar oluştu.
Bunlar siyasi partilerin yerlerini aldı.
Evet, siyasi parti gibiydiler ama totaliter rejimlerdeki benzerlerine göre kuruldular.
Altmış sene sürdü bu yönetim.
Altmış sene sonra birden bire bu rejimin yıkılması, yok olması mümkün değildi. Ancak rejimin başındakiler gitti ama rejimin müesseseleri devam etti. Bu gelişme içerisinde organize güç olarakMüslüman Kardeşler teşkilatı öne çıktı. Siyasi tarafı olsa da daha çok sosyal dayanışma teşkilatıydı. Bir de sürpriz olarak Selefi hareketi belirdi. Rejim çökünce devletin kumandasındaki parti kapatıldı ve seçimlerde Müslüman Kardeşler kazandı.
2011’de devrimi başlatan argümanlara ne oldu da Mısır’da demokrasiye tahammül ancak bir yıl sürdü?
Zaten problem orada. Mevcut sistemi yıkarken demokratik dönüşümü sağlayacak mekanizmaları kimse hesap etmedi. Ve o mekanizmalar o günden bugüne kurulamadı, siyasi partiler teşekkül etmedi. Müslüman Kardeşler ve Selefi hareketinden başka kimse yoktu. Bunların dışında laikliği ve liberalliği savunan güçler organize olmadılar. Fakat Cumhurbaşkanı seçimi ile ülkenin ikiye bölündüğü görüldü.
Mursi yüzde 51, muhalefet yüzde 49.
Bu bölünmüşlüğü gidermek ve ağır ekonomik sıkıntılarını gidermek için bir anlaşma, uzlaşma zemini olmadı.

MURSİ İLE KONUŞTUM
 İİT Genel Sekreteri olarak siz o süreçte Mursi ile görüşüp, dünyadaki ve Türkiye’deki tecrübeyi paylaşma imkanınız oldu mu?
Oldu. Nisan başında Cumhurbaşkanı Mursi ile uzun bir konuşmam oldu.
Ne anlattınız?
Dünyada ekonomik sıkıntıya düşen, YunanistanPortekiz, İtalya, Brezilyaİspanya gibi ülkelerin durumlarını anlattım, sıkıntılar aşmak için başvurdukları farklı siyasi çözümleri konuştuk. Ben özellikle, muhalefet güçleriyle bir koalisyonun oluşturulması gerektiği üzerinde durdum. Koalisyon hem toplumu rahatlatır, hem de siyasi riski dağıtır ve ülke düze çıkar dedim. Çünkü halk kitleleri 2011’deki Mübarek rejimini düşürürken; hürriyet, onur ve ekmek diye bağırıyorlardı. Fakat fakirlikartıyor ve insanların da endişeleri büyüyordu.
Umutlar yara alıyor
Evet, Cumhurbaşkanı’na hızla ekonomik politikaların acilen tatbik edilmesi ve dış finansmanın sağlanması gerektiğini de hatırlattım.
Konuşma iyi ama sonuç?
Bu yapılmadı ve son güne kadar iki taraf ipi çekti ve hiç istemediğimiz mevcut tablo ortaya çıktı.
Askerin Mısır’da yönetime el koyması sizde hayal kırıklığı oluşturdu mu?
Üzüntü ve endişe duyuyorum.

MISIR’I DÜŞÜNENLER...
Buradan taraflara bir çağrı yapalım mı?
4 Temmuz’da ne dediysem şimdi de aynı şeyi söylüyorum; Mısır çok kritik ve tehlikeli bir sürece girdi. Tüm siyasî partileri gayretler birleştirmeli, Mısır’ın yüksek menfaatlerini, güvenliğini ve huzurunu her türlü amacın üzerinde korumak amacıyla uzlaşmalı. Anayasal kurumları, toplumsal huzur ve güven ortamını yeniden tesis etmek üzere şeffaf, serbest ve kapsayıcı demokratik süreçleri işletmeli. Mısır’da makul yol, hiçbir kesimi dışlamayan tam bir hürriyet ve demokrasi ortamında yapılacak adil ve şeffaf seçimler yolu ile iktidarın el değiştirmesi sağlandığı takdirde bulunabilir. Mısır’daki bu geçiş dönemi mümkün olduğunca çabuk şekilde tamamlanmalı ve bu arada insan haklarına saygı esas olmalı.
Yani, kan dökülmesin, şiddete baş vurulmasın, insan haklarına riayet edilsin, kanun hakimiyeti sağlansın, emri vaki oluşturulmasın.
Güzel özetlediniz.
Aradan geçen süre içinde ne oldu?
Maalesef çatışmalar başladı, insanlar ölmeye başladı.
Bu çatışmanın adına ne diyeceğiz, sosyolojik olarak nasıl okuyacağız?
Mısır’da işsizlik oranları çok yüksek. Bilhassa yüksek tahsil görmüş gençlik arasında daha da yüksek. Gelir düzeyi çok düşük ve fakirlik oranı da çok büyüktür. Sosyal mobilite mahduttur.
Aş meselesini çözmeden özgürlük ve demokrasi de pek yeşermiyor.
Bir de bu iki buçuk yıl içinde kanunu uygulamada zafiyetler türeyince asayişsizlik artı. Bunların hepsi rejimin sıkıntısını oluşturdu.

MÜBAREK’İN GİTMESİ  2. MEŞRUTİYET’E BENZİYOR
Müslüman Kardeşler köklü bir hareket. Bir gün devlete talip olup, devleti dönüştürmek gibi bir hedefleri var mıydı? Varsa, hazırlıksız yakalandılar gibi bir durum da var ortada?
Mısır’da 2011 senesinde vuku bulan hadise hiç kimsenin hesaplamadığı bir hadise.
Arap baharı ile başlayan süreç...
Evet, ama Arap baharı yaklaşımını ben o zamanda tenkit ettim, bu bahar değildir, despotların düşeceği bir sonbahardır dedim.
Erken doğum gibi mi oldu?
Denebilir. Tunus hadisesi olmasaydı, Mısır olmazdı. Rejim yine atlatabilirdi o süreci. Dolayısıyla hiç kimse bir şeye hazır değildi. Mübarek’in gitmesi biraz 2. Meşrutiyet’e benziyor. Abdülhamit’i düşürmek her derde deva. Sonra ne oldu, her şey dağıldı. İşte biraz buna benzer bir durum.
Peki bu süreçte siz İİT olarak biraz yalnız mı bırakıldınız? Çünkü Arap dünyasının güçlü ülkelerinden bir bir Mısır’da darbe yapan yönetimi kutlama mesajları geldi. Hatta Arap Birliği de darbeyi heyecanla karşıladı?
Biz işimizi yapıyoruz. İİT olarak tavrımızı daha ilk günden ortaya koyduk. Uluslararası camia ile temas halindeyiz, haliyle yaptığımız her şeyi söylemek ve açıklamak her zaman mümkün olmuyor.
Batı sürecin adını koymakta kararsız gibi, üzüntüyle izliyoruz havasındayken, Türkiye ise açık bir darbedir diyor.
Bizim duruşumuz net. Bazı ülkelerin münferit açıklamaları bizimle ilgili değil...
Afrika Birliği Mısır’ın üyeliğini askıya aldı. İİT’nin de böyle bir kararı olabilir mi?
Bu soru çok mühim, Afrika Birliği’nde, önceden alınmış zirve kararı var, o karara göre hangi ülkede darbe yapılırsa üyeliği askıya alınıyor. Biliyorsunuz Afrika’da bu tür olaylar çok sık oluyordu, onun için zirve kararı alınmış. Bize gelince, İİT‘de böyle bir zirve kararı yok. Dolayısıyla böyle bir şey gündemimizde değil. Teşkilat tarihinde iki ülkenin üyeliğini dondurduk, Afganistanve Suriye.
Şimdi Mısır için olamaz mı?
Üçte iki ülkenin oylamasıyla karar alınır, ama böyle bir talep hiçbir ülkeden gelmedi. Dolayısıyla gündemde yok. İTT’de Genel Sekreter kendi yorum yapamaz, üye devletlerin metne bağlanmış kararlarına göre tavır ve görüş tespit edebilir.

MISIR HALKI UYANDI
Arap dünyası ve Ortadoğu’da İslam coğrafyasında biz hâlâ demokrasinin kendi içindeki problemlerini değil de demokrasi dışı problemleri konuşuyoruz?
Çünkü burada demokrasi yok. Bu bahara demokrasi diyorsak, daha demokrasi için çok erken. Sancılar devam edecek. Ortadoğu’da bugünkü durum, yüz sene önce çizilmiş olan suni bir haritanın eseridir. Bu yüz sene içerisinde totaliter rejimler, toplumun normal gelişmesini önledi. Toplumlarda sosyal hareketlilik ve siyasi serbestlik kısıtlandı. Devletin bütün güçleri servetin bütün kaynaklarını elinde tuttu. Böyle olunca da bu toplumlar tarihi bağlamın dışında yaşıyorlardı. Dünya bir bağlam içinde gelişirken, bu coğrafyalar dışında kaldı. 2. Dünya Savaşı sonrasında demokrasi yayılırken buralardaki kendi özgün yapı daha bir içine kapandı. 50-60 sene devam eden bu yapılar patlamaya başladılar. Patlarken de alternatif kurumlar kurulamadı. Böyle olunca da halk kitleleri tahriklere maruz kaldı.
Ve çatışmalar başladı...
Evet, siz de eğer bu çatışmalara dini bir mezhep koyarsanız, karşı taraf da benzer bir şey koyar ve mevcut manzara çıkar ortaya.
Bu tahrikler iç mi, dış mı, yoksa iç içe mi?
Çoğu iç dinamikler. Fakat artık bir de “uyanma” hadisesi var. Bu çağın imkanları ile atık insanlar kendi dillerinde ve kendi köylerinde, bütün dünyada olup bitenleri görüyorlar. İktidarın değiştiğini, sandık diye bir hadisenin olduğunu görüyorlar.
Toplum mukayese yapıyor, istekleri değişiyor ve kendinde güç görüyor.
İşte uyanmak dediğim bu.
Ama bunu iktidardakiler göremiyorlar...
Maalesef... Bu çatışmalar uzayıp gidecek diye endişe ediyorum.

UZLAŞMAK ZORUNDALAR
Mısır önemli bir ülke. Suriye’de yaşananlar Mısır için kapıda mıdır?
Temennim, Mısır’ın Suriye’ye benzememesi. Hem bölgenin hem de İslam dünyasının huzurunu isteyen herkes bunu temenni etmeli ve bunun için çalışmalı.
Ama?
Ben inanıyorum ki, kısa bir süre sonra Mısır’daki siyasi aktörler bu çatışmacı politikadanvazgeçmek durumunda kalacaklar. Çünkü, çatışma hiçbir tarafı iktidar yapacak durumda değil. İktidara ulaşmak için uzlaşmak, geniş koalisyon yapmak lazım. Bir an önce geçiş dönemine girip,anayasa yazılmalı ve herkes orada kendini bulmalı. Bir tarafı bertaraf yaklaşımlarla çözüm olmaz.
Taraflarda bu demokratik yönetimi hissediyor musunuz?
 Bunu bekliyoruz. Son çatışmalar büyük bir felaketin habercisidir, eğer ibret alınmazsa sorumluluk herkeste olacaktır.
 

 

 

GÜVENLİK KONSEYİ’NDE SANDALYEMİZ OLMALI 
9 yıldır İİT’nin genel sekreterisiniz. Başladığınızdan bu güne ne değişti?
Çok şey...
Hayal ettiğiniz şeyleri yaptınız mı?
Mühim bir kısmını yaptım. İsmini değiştirdim, amblemini değiştirdim. Şartını değiştirdim. Muhtevası değişti. Dünya haritasındaki yerini netleşti. Herkesin kabul etiği, BM’den sonra en büyük ikinci teşkilat oldu.
Ağırlığı ve saygınlığı artı mı?
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Afrika Birliği dahil bunu herkes kabul ediyor. Bunu kabiletmeyen ülke ben bilmiyorum.
Bu süreç çok zor olmuştur...
Gayet tabii... 9 yıldır geceli gündüzlü çalıştım... Zor zamanlar oldu ama hiç ümitsizliğe kapılmadım.
Yapamadıklarınızda neler var?
Daha yapılacak çok şey var, en başta Güvenlik Konseyi’nde, İTT’nin kendine has bir yerinin olmasını isterim. Bu da mümkün. Bizim orada dört tane üyemiz var. 1.6 milyon Müslümanı temsil eden İİT’nin Güvenlik Konseyi’nde bir sandalyesi olmalı. Bu dünya barış içinde çok önemli.
 

MODEL ÜLKE YOK, İLHAM OLABİLİR
Şimdi Müslümanların mevcut durum sizde nasıl bir duygu meydana getiriyor?
Bu tabloyu büyük bir üzüntüyle okuyorum, sıkıntılı bir ödenme ama ümitliyim. Çünkü hedef demokrasiye ulaşmak olduğu için bunun sancılarını çekiliyor. Bakın biz Türkiye’de demokrasiye kolay mı geçtik, unutmayalım, bu ülkede başbakanımız asıldı, nice hukuksuzluklar oldu.  Bu sancılı ve uzun bir süreç, öyle hemen olmuyor. Hazır bir gömlek değil ki giyesin.
Biz bir müddet Türkiye’yi bölgede “model ülke” diye konuştuk ama galiba öyle olmuyor.
Evet. Kolaycı ve gurur okşayıcı şeyler bunlar. Model diye bir şey yok, ülkelerin şartları çok farklıdır. Her ülke kendi şartlarında yeniden düşünüyor, üretiyor. Mısır gibi ülkelerin Türkiye’den alacakları ilham şudur; Türkiye Müslüman bir ülke olarak demokrasiyi, ekonomik kalkınmayı başarmışsa, benim ülkem de başarabilir...

Geniş bir koalisyon lazım
İslam İşbirliği Teşkilatı Başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu ordu yönetimindeki mısırla ilgili olarak şunları söyledi: “İnanıyorum ki, kısa bir süre sonra Mısır’daki siyasi aktörler bu çatışmacı politikadan vazgeçmek durumunda kalacaklar. Çünkü, çatışma hiçbir tarafı iktidar yapacak durumda değil. İktidara ulaşmak için uzlaşmak, geniş koalisyon yapmak lazım. Bir an önce geçiş dönemine girip, anayasa yazılmalı ve herkes orada kendini bulmalı. Bir tarafı bertaraf yaklaşımlarla çözüm olmaz. Son çatışmalar büyük bir felaketin habercisidir, eğer ibret alınmazsa sorumluluk herkeste olacaktır.”

 

milliyet gaz.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum