"Millet-i sadıka"dan "millet-i hıyanete"

Sadık Rıdvan KARLUK'un Milli Düşünce Sitesinde yayınlanan yazısı: “Millet-i sadıka”dan “millet-i hıyanete”

"Millet-i sadıka"dan "millet-i hıyanete"
06 Kasım 2021 - 12:08 - Güncelleme: 06 Kasım 2021 - 12:11
Lewis, Ermenileri yok etmek için bir plan olmadığını, Osmanlı belgelerinin Ermenileri kovmak / zorunlu yer değiştirmek niyetini ispatladığını ancak kökten yok etmek niyetini ispatlamadığını açıklamıştır.

Ermeniler, Osmanlı toplumunda  “millet-i sadıka olarak uyum içinde yüzyıllarca yaşamış, Osmanlı Devleti’nde bakanlık dâhil her türlü görevi üstlenmişlerdir. 1789 sonrası yayılan milliyetçilik hareketleri ve  misyonerlerin faaliyetlerinin de etkisiyle örgütlenmeye başlamışlardır. Avusturya, İtalya ve Fransa’nın Katolik Ermenileri, Rusya’nın 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması’ndan sonra Ortodoks Ermenileri,  İngiltere ve Amerika’nın Protestan Ermenileri himayeleri altına almaları, “millet-i sadıkayı yok etmiştir. Kara Haç Cemiyeti (1878), Pashtpan Haireniats (Anavatan Savunucuları) (1881), İhtilalci Amerikan Partisi (1885), İhtilalci Hınçak Partisi (1887), Ermeni İhtilal Federasyonu (Taşnaksutyun) (1890) gibi dernekler Türk-Ermeni ilişkilerinin köküne kezzap dökmüştür. Derneklerin amacı;  devrimci çeteler kurmak, halkı silahlandırmak, isyana teşvik etmek ve bağımsızlık önündeki engelleri kaldırmaktı.

Ermenilerin 30 Ağustos 1914 tarihinde Zeytun’dan başlattıkları isyanları Maraş, Kayseri, Van, Bitlis, Muş ve Erzurum ile sürdürmeleri radikal önlemler alınmasını gerektirmiştir. Türk-Ermeni dostluğunun bozulmasında en önemli aktör Rusya’dır. Rusya, 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Osmanlı’ya ihanet eden Ermenilerin bir kısmını ordusuna alarak Doğu Anadolu’da kendine müttefik yaratmıştır. 1816’da Moskova’da kurulan “Ermeni Şark Dilleri Enstitüsü” kimlikleri büyük ölçüde erozyona uğrayan Ermenilere ulusal bilinçlerini aşılama faaliyetlerini yoğunlaştırarak, Rusya’nın emellerine hizmet etmiştir.

10 Haziran 1915 tarihinde “Emvali Metruke Komisyonu” kurulmuş, zorunlu göç ettirilen Ermenilerin geride kalan mallarını kayıt altına almak, satılanların bedellerini döndüklerinde Ermenilere verilmek üzere mal sandıklarına teslim etmekle görevlendirilmiştir. Tehcir sırasında görevini kötüye kullandığı tespit edilen 1397 kişi mahkeme önüne çıkarılmıştır.

Osmanlı belgeleri tehcir edilenleri 438.758, yerlerine ulaşanları da 382.148 olarak vermektedir. Kayıpların sayısı resmi kayıtlara göre 56.600 civarındadır. Ayrıca kayıt altına alınmadan kendiliğinden göç edenlerden de yolda hayatını kaybedenler vardır. 22 Aralık 1918 tarihinde çıkarılan bir kararname ile Ermenilerin geri dönüşüne izin verilmiş, Şubat 1919 tarihinde harcanan para 120 milyon liraya (bir milyar dolar) ulaşmıştır.1919 Eylül ayında 220 bin civarında Ermeni geri dönmüştür. 1921 yılı başında Ermeni Patrikhanesi’ne göre dönenlerle beraber Ermeni nüfusu 644.900’dür. O tarihte diğer bölgelerdekilerle birlikte Ermenilerin 1 milyon 400 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Toplam sayısı 1,5 milyon civarındaki Ermenilerin harpten sonra bir milyon 400 bin olduklarının tespiti, 1,5 milyon Ermeni’nin katledildiği iddiasının bir tarihi çarpıtma olduğunu göstermektedir.

1915 tehciri, bir soykırım veya etnik temizleme olmayıp iki tarafın da çektiği acılarla dolu bir süreçtir. Ermenilerin yaşadığı trajedi bir soykırım değildir. Tehcir sürecinde çok sayıda Ermeni salgın hastalık ve çetelerin saldırıları sebebiyle  hayatını kaybetmiştir.

Tehcirin Batılı bazı devletler tarafından aleyhte gösterilmesinin önüne geçmek isteyen Osmanlı Devleti, olayın objektif bir şekilde araştırılması için oluşturulacak komisyona Hollanda, Danimarka, İspanya ve İsveç’i davet etmiştir. Bu ülkelerin elçiliklerine gönderilen davet mektubunda Ermeni tehcirinde suiistimalleri görülen memurları meydana çıkarmak üzere kurulacak soruşturma komisyonlarına ikişer hukukçu göndermeleri istenmiştir ama dört ülke de komisyona temsilci göndermemiştir.

Osmanlı döneminde oluşturulmak istenen heyete üye vermeyen ülkeler, şimdi Türkiye’yi mahkûm etme politikası gütmektedirler. (Kemal Çiçek, “Türk ermeni Anlaşmazlığının Siyasi Kökenleri, Tehcir ve Dönüş Üzerine Yaklaşımlar”)

Osmanlı’nın hoş görüsünden yararlanan Hıristiyan misyonerler Ermenilere destek vermişlerdir. 22 Aralık 1918 günü çıkarılan dönüş kararnamesi ile Ermenilerin evlerine dönmelerine izin verilmiştir.  Amerikalı gazeteci Clair Price’ın Türkiye’ye gelerek gözlemlerini yazması gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamıştır: “Türkiye’deki dini cemaat sistemi sayesinde Amerikalı misyonerlerin faaliyetleri amacının dışında gelişmiştir. Misyonerler Müslümanların dinlerini değiştiremeyeceklerini anladıktan sonra Müslümanları bırakıp çalışmalarını Hristiyan cemaatlere, özellikle Ortodoks Ermeniler üzerine yoğunlaştırdılar. Ermenilerden aldıkları desteğin kaynağı dini olmaktan çok siyasi nedenlere dayanıyordu. Ermenilere göre misyonerler, padişahın gücünden daha büyük bir gücü temsil eden yabancılardı. Kapitülasyonlar sayesinde de diplomatik ayrıcalıklara sahiptiler. (Clair Price, “Mustapha Kemal and the Americans”, New York Times, Current History October, 1922, Vol. XII, s117-124)

Price, 1919 yılında Amerika Haber Sendikası tarafından Mısır, Filistin, Suriye ve İstanbul’u ziyaret etmiştir. Ziyareti sırasında kendi fikirlerine aykırı yazıların, onun tarafından yazılmış gibi ABD basınında yayınlanması üzerine istifa etmiştir. Price’ın 3 Temmuz 1921 tarihinde “A Defense of Young Turkey” ve 30 Ekim 1921 tarihinde “Kemal Pasha’s Rule; New Turkish Power Defies the Powers and Battle With the Greeks”  başlıklı makaleleri ezber bozmuştur.

Price her iki yazısında da Ankara Hükümeti’nin iddia edildiği üzere gayrimüslimlere karşı bir tehlike oluşturmadığını, tam tersine bölgenin barışı için son derece önemli olduğunu belirtmişti (Price, 1921a, s. 34; Price, 1921b, s. 81; Bilal Şimşir,  1977. “Türk-Amerikan İlişkilerinin Yeniden Kurulması ve Ahmet Muhtar Bey’in Washington Büyükelçiliği (1920-1927)”, Belleten, XLI (162), 277-356, Sinan Kıyanç, “Millî Mücadele’nin Askeri Başarıları ve ABD 1919-1921”):

“Geçen yaz Amerika’ya gittim. New York’a ulaştıktan sonra New York Times gazetesine tarafsız bazı makaleler yazdım. New York Times gazetesi Genel Savaş sırasında ve o zamandan beri şiddetli Ermeni ve Rum taraftarlığı yaptığı için bu makalelerimin neşredileceğini ihtimal vermiyordum. Fakat hayret ve memnuniyetle gördüm ki, New York Times gazetesinde neşredilen bu makalelerim Ermeni ve Rum görüşlerinden yazılmamış ilk makalelerdir. Rumlar ve Ermeniler tabiatıyla çok kızdılar ve New York Times’a bu tarzdaki neşriyatlarına bir son vermesi için başvurdular. Fakat New York gazetesi bunlara önem vermedi ve bana yazmaya devam etmemi bildirdiler. (Serpil Sürmeli, 2005, “Ankara’da Amerikalı bir gazeteci: Cldir Price”, Atatürk Dergisi, 4(4), 21-43)

İngiliz asıllı Amerikalı tarihçi Bernard Lewis, 1993 yılında Fransız Le Monde gazetesine verdiği demeçte 1915 yılında Ermenilerin Osmanlılar tarafından öldürülmesinin bir “soykırım” olmadığını, “savaşın bir yan ürünü” olduğunu söylemiştir. (Yves Ternon, Freedom and Responsibility of the Historian: The Lewis Affair,  Richard G. Hovannisian, ed., Remembrance and Denial: The Case of the Armenian Genocide, Detroit: Wayne State University Press, 1999, s. 243)

Lewis, Ermenilerin bağımsızlık hareketlerinin diğer azınlıkların bağımsızlık hareketleriyle karşılaştırıldığında Osmanlı Devleti için ciddi tehdit olduğunu açıklamıştır: “Türkler, fethettikleri Sırp, Bulgar, Arnavut ve Rum ülkelerinden isteksiz de olsa vazgeçebiliyorlar ve devletin sınırlarını kendi evlerine yaklaştırıyorlardı. Ermeniler ise, Türklerin anavatanlarının üzerinde yaşıyorlardı. Bu topraklardan vazgeçmek, devleti küçültmek ile değil, devletin parçalanması ile eşanlamlıydı.”

Bu görüşü 1966 tarihli “The Emergence of Modern Turkey” (Modern Türkiye’nin Doğuşu)  kitabının ilk baskısında yer almıştır. Kitabın 2002 baskısında  “holokost” yerine “slaughter” (katliam) ve “1,5 milyon Ermeni ölümü” yerine “1 milyondan fazla Ermeni ve bilinmeyen sayıda Türk öldü”  ifadesini kullanmıştır. 1993 yılında Le Monde gazetesine verdiği röportajda, aynı vatan için iki halk arasında süren kavganın soykırım ile bittiğinin kuşkulu olduğunu söylemiştir.

Lewis, Ermenileri yok etmek için bir plan olmadığını, Osmanlı belgelerinin Ermenileri kovmak / zorunlu yer değiştirmek (expulsion) niyetini ispatladığını ancak kökten yok etmek (extermination) niyetini ispatlamadığını açıklamıştır. 1 Ocak 1994 tarihinde de “Osmanlı hükümetinin Ermenileri yok etme niyeti olduğuna dair güvenilir kaynaktan hiçbir delil yok demiştir. 1993 yılında basına verdiği demeçte 1915’te yaşanan olayların İkinci Dünya Savaşı’ndaki Yahudi soykırımıyla bir tutulamayacağını söylediği için kendisine dava açılmış ve 1 Frank tazminata mahkûm edilmiştir. Lewis, Osmanlı’da Ermenilerin şiddet olaylarına başvurmalarına dikkati çekerek Osmanlının, Ermenileri ortadan kaldırmak gibi bir niyeti olmadığı sonucuna varmıştır. Fransa’nın sözde Ermeni soykırımına sahip çıkmasının sebebi ise yakın geçmişte Ruanda soykırımındaki sorumluluğunun üstünü örtme çabasıdır.

İstanbul Zaim Üniversitesi 22-23 Mayıs 2021 tarihleri arasında düzenlediği uluslararası bir konferans, Sabancı Üniversitesi tarafından Almanya’nın Berlin’in güneybatısındaki Potsdam Üniversitesi’nde 14-17 Eylül 2017 tarihlerinde düzenlenen çalıştaya cevap olmuştur.

Berlin’deki çalıştaya sadece soykırım tezlerini savunan isimler konuşmacı olarak çağırılmıştı. Çalıştayın açılış ve kapanış konuşmalarını dönemin Sabancı Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Hülya Adak yapmıştı. Çalıştay programının üzerinde dört kuruluşun adı yer almıştı: Michigan Üniversitesi (ABD), Lepsiushaus Potsdam Enstitüsü, USC Dornsife Institute of Armenian Studies (Güney Kaliforniya Üniversitesi-Ermeni Çalışmaları Enstitüsü) ve Sabancı Üniversitesi.

Lepsiushaus Potsdam Enstitüsü, sözde Ermeni soykırımı konusunda Almanya ve Avrupa  ülkelerinde çalışmalar yapan bir kuruluştur. Enstitü adını, sözde Ermeni soykırımını kanıtlamak için çaba harcayan protestan insan hakları savunucusu Johannes Lepsius’den almıştır. Çalıştay’ın başlığı “Türk-Ermeni Bursları (WATS) Üzerine Atölye Faaliyetleri 2017 – Ermeni Soykırımına Avrupa Yaklaşımları”  idi.

Kaynak:https://millidusunce.com/misak/millet-i-sadikadan-millet-i-hiyanete/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum